"Seni aptal çocuk" diye bağırdığımda yastığı Bora'ya fırlatmakla meşguldüm. Odama girmiş ve başımdan aşağıya buz gibi suyu boşaltmıştı. Kışın ortasında olduğumuz için su iğne gibi tüm vücuduma saplanmıştı.Elini karnına koyup gülerken "Uyanmıyorsun Duru, tokat mı atsaydım" dedi. Uyanması zor bir kızdım gerçekten. Soğuk su tek çare gibi duruyordu düşünülünce. Bora'ya cevap vermeyince "Annem çağırıyor, kahvaltı hazır. Giyin ve aşağıya in, okul saati geliyor bücür" dedi ve odadan çıktı. Yataktan kalkıp üzerimde ki soğuk suyun etkisini atmak için sıcak bir duş aldım. Üzerime bir kazak altına kısa eteğimi giyip, bacaklarımı soğuğun etkisinden uzak tutmak için uzun topuklu çizmelerimi giydim. Hafif bir makyajla tamamladım. Aynaya baktığımda içiminde dışım kadar masum olabilmesini diledim. Uzun, dalgalı ve kıpkırmızı saçlarım. Ela gözlerim. Kusursuz değildim. Kusursuz olmak istiyordum. Artık iyilerin kaybettiği bu dünyada kazanmak istiyordum. Düşüncelerimden sıyrılıp dün geceyi hatırladım. Bir dakika boyunca adamla birbirimize bakmıştık. Bir ara korkudan kalbim yerinden çıkacak diye düşündüm. Adamın yüzü belli olmuyordu, sadece vücut hatları vardı ve oldukça karanlıktı. Bir dakika boyunca birbirimize baktıktan sonra adam arkasını dönüp çekip gitmişti. Bende zaman kaybetmeden pencereyi kilitleyip, perdeleri kapatmıştım. Şimdi bile tüylerimin ürpermesine neden oluyordu.
Aşağıya indiğimde, hepsi kahvaltıya oturmuştu. Bora'nın babası, yılın nerdeyse hepsinde iş nedeniyle yurt dışında olurdu. Arada bir gelir ve özlemini giderirdi. Masaya oturduğumda, iştahımın olmadığını anladım. Elime çay fincanını alıp yavaşça yudumladım. "Teyze?" diyerek fincanı masaya koydum.
"Efendim kızım" diye cevapladı. "Yan villada birileri oturmuyor diye biliyordum, fakat dün gece odamın karşısında ki odada birisini gördüm." dedim. Gülümsedi ve "Bir kaç gündür yeni birileri taşınacak diye dedikodular vardı, demekki yeni komşularımız gelmiş" dedi. İçimde biraz da olsa bir rahatlama oluşmuştu. Bende buna karşı gülümseyerek cevap verdim.
Bora sonunda kahvaltısını bitirdiğinde ben kapıda bekliyordum. Minicooper'in anahtarını elime fırlatıp gülümsedi. Bende ona minik bir gülümsemeyle karşılık vererek arabaya yöneldim. Arabaya binerken gözüme bir şey takıldı. O yöne doğru baktığımdaysa her şey için çok geçti. Gözlerim fal taşı gibi açılırken, ellerim titremeye başladı. Camda gördüğüm adam, şimdide perdenin arkasından beni izliyordu. Sadece tek gözünü görebiliyordum ama hiç tanıdık gelmiyordu. Bu artık aşırı derece psikopatlığa giriyordu. Sinirle arabadan fırladım ve koşarak villaya doğru ilerledim. Arkamdan Bora'nın bağırdığını duyabiliyordum. Bahçe kapısını sertçe açtım ve kapıya yöneldim. Bir kaç kez yumrukladım, herhangi bir tepki olmayınca "İçerde olduğunu biliyorum, aç kapıyı!!" diye bağırdığım ama cevap alamadım. Bora gelip kolumdan tuttuğunda korkudan geriledim "Bırak kolumu!" dedim ve hızla arabaya bindim. Gerçekten sinirlerim gerilmişti. Bora da yanıma binince gaza bastım ve Bora'nın sorularını cevapsız bıraktım. Okula sonunda vardığımızda temiz hava istiyordum. Kendimi dışarı attıp, temiz havanın ciğerlerime dolmasına izin verdim. Kendimi sakinleştirince farkettim ki herkes bizden tarafa bakıyordu. Acaba çok mu sinirli gözüküyorum diye düşünmedim diyemem. Bora'ya baktığımda gülümsedi ve "İlk günün bücür, okulun en karizma erkeğinin yanında takılmamın tadını çıkar" diyerek göz kırptı. Gözlerimi devirdim ve okulun girişi olduğunu düşündüğüm büyük gösterişli kapıya yöneldim. Bora bir kolejde okuyordu, durumları oldukça iyi idi. Her ne kadar geri çevisemde beni bu okula yollamakta ısrar etmişlerdi. Minik devlet okulumda kolejlilerle dalga geçerken kim bilirdi ki benimde bir kolejli olabileceğimi. İnsanların bakışlarını üstümde hissederek kapıdan girdim arkamdan da koşarak Bora geliyordu. Bana yetiştiğinde "Yavaş ol kızım, sınıf burada dedi." İçeriye girdiğimde beklediğim bir manzarayla karşılaşmadım. İnsanlar etrafa dağılmışlardı ve gruplara ayrılarak hepsi başka bişeyle ilgileniyordu. Bir grup kız dedikodu ediyor, bir grup şarkı söylüyor, bir grup erkek ayaklarını sıraya uzatmış uyuyordu. İçimde bu manzara karşısında gülme hissi gelse de içime atarak boş bir sıraya yöneldim. Bora'da arkadaşlarının yanına giderek benim hakkımda açıklama yaptığını düşündüğüm bir şeyler söyledi. Onlara odaklandığım sırada bir beden belirdi sıranın başında. Kafamı kaldırıp baktığımda simsiyah gözler, gözlerimi buldu. Yüzünde ki minik gülümseme ürpermeme neden oldu. Siyah uzun ve karışık saçları, kulağındaki küpe, siyah deri ceket. Çekiciliği, karizması ve bakışlarında ki siyahlık ağzımın açık kalmasına neden olmuştu. Yanıma oturup "Yeni kızılımız, senmisin?" dedi ve otuz iki dişini ortaya çıkardı. Üzerinde ki yoğun sigara kokusuna karışmış hafif vanilya. İnsanı gerçekten baştan çıkarıyordu.
"Kızıl?" dedim gülümseyerek.
"Saçların, içimde sana olan yangından daha kırmızı güzelim" dedi ve göz kırptı. İçimden tokat atmak gelsede, "Sende okulun, kötü çocuk tipli sapığısın sanırım" dedim. Söylediğim şey karşısında afallamış gibi görünmüyordu. Tam tersi gülümsemesi yüzüne daha da yayılmıştı. Tam birşey söyliyecekti ki Bora "Bu çocuk seni rahatsız mı ediyor Duru?" diye sordu.
"Saçmalama Bora" diye cevap verdim. Adını bile öğrenemediğim çocuk ayağa kalkarak "Ediyorsam ne olur süt çocuğu" dedi. İkiside oldukça sinirli görünüyordu. "O zaman olacaklara katlanacaksın" diye cevaplarken elini kaldırdı. Sınıftakiler bizi izliyordu sadece bir kaç kişi bakmıyordu onlarda benim çığlığımla bakmıştı. Onlara baktığımda sarılıyorlardı. Aynı zamanda da sırtlarına öküz gibi vuruyolardı.
"Nerelerdesin sen kardeşim, özlettin lan kendini" dedi Bora. Benimle resmen oyun oynamışlardı. Bora bana bakarak bir kez daha güldü. Bu çocuk bir gün elimde kalıcak."İşler uzadı paşam" dedi ve oda bana baktı. "Şuan ikinizede son nefesime kadar sövebilirim" dedim ve somurttum. Tam Bora birşey söyliyecekti ki hoca sınıfa girdi.
Ders sonu teneffüse çıkmak istemediğimi farkettim. Sonuçta kimseyi tanımıyordum. Ders boyunca kızların bakışlarını üzerimde hissetmiştim. Bora ile adını hâlâ öğrenemediğim çocuk dersi asıp dışarı çıkmışlardı. Sonunda okul çıkışına geldiğimiz de sevinçle sınıftan dışarı çıktım ve arabaya doğru hevesle ilerledim. Bir el beni durdurana kadar, çok ta iyi gidiyordum. Kızın, uzun kahverengi saçları vardı, kahkülleri yüzünün yarısını kapatıyor gibiydi.
"Bora ile ne alakan var kızım senin?" diye bağırdı. Ahh bir bu eksikti.
"Ordan bakınca ne gibi gözüküyoruz" diyerek kolumu çektim ve elimi belime koydum. Bu hareketim karşısında oldukça sinirlenmiş gibi gözüküyordu. Olabilecek bir kavgaya her zaman açıktım. Bugüne kadar fazlasıyla kavga etmiştim.
"Ne diyosun yaa sen" dedi ve vurmaya yeltendi. Elini tutup çevirdim ve bağırmasını dinledim. Ayağına çelme takıp yere düşürdüm ve üstüne çıktım. Altımda çırpınırken tokat attım. Bu sırada bir el belime dolandı ve beni çekti."Sakin ol kızılım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doku
Teen FictionAnnesinin ölümünün ardında ki gizem yetmezmiş gibi peşine takılan son derece tehlikeli sapık. Teyzesinin yanına taşınan Duru Atalay'ı yeni tanıştığı Rüzgar bunca şeye karşı koruyabilecek mi? Peki ya aşk? Korku?