TEHLİKE

90 5 0
                                    


Belimi tutan elden kurtulduğumda, sadece üç kelime kulağımda çınlıyordu. "Sakin ol kızılım." İnsanın tenine işleyecek dozda ses tonu. Kafamı çevirdiğimde o siyah derin gözlerle karşılaşmak. Kız ayağa kalkmış kendi kendine bağırırken sadece onun gözlerine bakıyordum. O sadece bizim aramıza girmiş ve bizi ayırmaya çalışıyordu. Sakinleşmiştim, ama içimde oluşan bu aptal duygu, kalbimin yerinden çıkacak gibi çırpınmasına neden olmuştu.

"Sude, artık kes." dedi ve kolumdan tutup beni çekiştirerek okuldan çıkardı. Otoparka geldiğimiz de durdu ve bana baktı. Şaşırmış gibi görünen yüz ifadesiyle, "Ya kızıl, sen neymişsin bee" dedi ve ellerini saçlarının arasından geçirdi. Etrafımda tur atıp baştan aşağıya beni süzdü.

"Bu hiç birşeydi" dediğimde durakladı ve tekrar önüme geçti. "Sende boksör havası var" dedi, bunu söylerken de yanağımı sıktı. Gerçekten sempatik bir çocuktu. Dışarıdan bakılınca asla karşısına çıkmamam gereken çocuklara benziyordu. Ama önyargının ne kadar berbat bir şey olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı. Gülümsediğinde yanaklarında oluşan minik, kimsenin yakından bakmadan farkedemiyeceği gamzeleri çıkıyordu.

Cevap vermeyince, "Burnunda ki pricing, kolunda ve bacağında ki narin dövmeler, her ne kadar kötü kız gibi görünsende masumluğun. Ne değişik kızsın sen Duru ya" dedi. Söyledikleri karşısında afallasamda belli etmedim ve "İltifat mı ettin aşağıladın mı anlamadım ama eve gitmek istiyorum." dedim. Arabaya doğru koşar adımlarla ilerledim, kapıyı açıp arabaya bindim, kafamı kaldırıp az önce durduğumuz yere baktığımda onu göremedim. Etrafa baktım fakat ortada yoktu. İçimde bir burukluk oluşsada gaza bastım ve oradan uzaklaştım.

Evde kimse yoktu. Teyzem bu gece işlerin uzayacağıyla ilgili bir not bırakmıştı. Bora da muhtemelen bu fırsattan istifade bir yerlerde geziyordu. Bu evde kendimi huzursuz hissettiğim gerçeği vardı. O gece ki olaydan sonra pekte iç açıcı değildi düşüncelerim. Bütün perdeleri ve camları kilitledim ve mısır patlatıp televizyonda ki dizilere bakındım. Bir ara gözlerime gelen halsizlikten olsa gerek ki gözlerimi kapatıp uykunun huzurlu kollarına kendimi bırakmıştım.

Küçük bir ses. Bomba patlasa uyanmayan ben, küçücük bir ses için uyanmıştım. Sesin nereden geldiğini ve ne olduğunu anlamasam da korktuğumu söyleyebilirdim. Ayağa kalkıp yavaşça sesin kaynağını aradım. Camdan geliyordu, sanki biri cama tıklıyordu fakat sert değil nazikçe ve disiplinli bir şekilde çalıyordu. Tüylerim diken diken olurken yavaşça cama ilerledim. Ses çıkarmamaya dikkat ediyordum. Perdenin kenarına elimi koydum ve bir cesaretle açtım. Ne kadar da salak bir kızdım. Gür bir çığlığı bastığımda ağacın dallarına bakıyordum. Ben şimdi küçücük bir ağaç dalından mı korkmuştum. Oysa birinin cama vurduğundan emindim. Perdeyi tekrar kapatıp merdivenlerden odama doğru çıkıyordum ki başka bir camdan aynı sesi tekrar duymaya başladım. Bu dallar fazla oluyordu ama. O cama gitmeye korkuyordum, az önceki cesareti tekrar bulabilir miyim hiç bilmiyorum. Korkuyla perdeye tekrar ilerledim ve elimde ki telefonlada Bora'nın numarasını tuşladım. Elimi perdenin yanına koydum. "Yapma Duru" sesin nerden geldiğini anlamak yerine annemin sesini duymanın şokunu yaşıyordum. Onun sesiydi. Elimi perdeden çekip etrafa bakındım. Aynı zamanda da gözlerimden istemsiz bir şekilde akan göz yaşlarımı siliyordum. Uzun zamandır videolarla olduğu kadar sesini dinleyip özlemimi gideriyordum. Tekrar duymak için adete yalvarırken camda ki ses yine başladı. Bakışlarımı oraya yönelttiğimde perdenin ve camın sonuna kadar açıldığını gördüm. Vücudumu adeta yalayan soğuk değildi titrememe sebep olan, korkudan titriyordum. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Dolu gözlerimin arasından etrafa bakınmaya başladım. Işıklar bir anda yanıp sönmeye başladı. Lambanın patlıyacağını anlamam uzun zamanımı almadı. Saniyeler sonra karanlıkla baş başa kalmıştım. Tabi bide benimkiyle eşdeğer soluk alıp verişler. Yanımda biri vardı ve ben şuan durduğum yerden onun nefesini dinliyordum. Karanlıkta beni bulabilir miydi ki? Benden ne istiyordu acaba? Bunları düşünmeyi bırakıp derin bir nefes aldım ve telefonun ışığını açmaya karar verdim. Karşılaşacağım şeyden emin değildim ve aşırı derecede korkuyordum. Işığı açtım ve yerden yavaşça yukarıya doğru tutmaya yeltendim ama bu uğraşım sonuçsuz kaldı. Ağız dolusu çığlığı bastım. Işık, siyah botlara denk gelmişti ve botlarda kan vardı. Bu çığlığımla gerilemesine neden olmuştum ve fırsattan istifade edip koşar adımlarla merdivenlere gittim. Öyle hızlı çıkmıştım ki nefesim kesiliyordu. Odama girdim ve kapıyı kapatıp kilitledim. Işığı cama tuttum ve camdan aşağıya atlamayı düşündüm. Camı açıcağım sırada o her kimse kapıya vurdu ve durmadan vurmaya devam etti. Korkuyordum, gerçekten korkuyordum. Ağız dolusu çığlık atmak istiyordum. Ama ağzımdan sadece iki kelime çıktı.

"Git buradan" gözlerimden akan yaşlarla gitmesi için bağırmıştım. Gitmesini beklemezken durmuştu. Kapıya vurmuyordu artık. Bu fırsattan istifade ettim ve camdan aşağıya ayağımı sarkıttım. Diğer ayağımıda atıp aşağıya atladım. Fazla mesafe olmaması sayesinde ucuz atlatmıştım ama pencerenin kapanma sesini duyduğumda çok erken konuştuğumu anladım. Kafamı kaldırıp baktım. Pencere ve perde kapatılmıştı. Aklıma aşağıdaki pencere geldi ve koşarak ona baktım, ben yetiştiğimde perde oynuyordu ki yeni kapandığı belliydi. Bacaklarım korkudan yere basmazken telefonu çıkardım ve Bora'yı aradım. Telefonu hemen açtı ve "Ne var be bücür" dedi. Sesimden ağladığım belli oluyordu ve kısılmıştı. Tiz çıkan sesim eşliğinde "Yardım et Bora, iyi değilim" dedim. Bora'nın sesinde ki tedirginliği saniyesinde anlamıştım. "Ne oluyor lan!" dedi.

"Evde biri var" dedim ve arabasına bildiğini anladım. Motor sesi geldi ve hemen sonra "Kapının önünde bekle, eve girme ayrıca kimsenin çıkmasına izin verme 2 dakikaya ordayım" dedi.

"Kapatma Bora, cok korkuyorum." dedim. "Hey, ben Rüzgar sakin ol. Seninle tam tanışmadık değil mi kızılım. Ben Rüzgar, arkadaşlar bana Rüzgar der. Sen Duru ve ben sana kızılım derim." dedi. Yüzümde ki gülümsemeye ben bile şaşırmıştım. Ağlamayı bırakmış ve onu dinliyordum. Sesi o kadar huzurluydu ki. Tüm düşüncelerimin ona odaklanmasını sağlamıştı. Arabanın farları gözüme geldiğinde elimle kapattım. Bora arabayı bile durdurmadan yanıma gelmiş ve heryerime göz gezdirmişti. "İyisin değil mi? Bir şeyin yok" dedi. Oldukça endişeli görünüyordu. Onun arkasından da Rüzgar göründü. Bora gibi soru sormak yerine zaman kaybetmeden kapıyı açıp içeriye girdi. Elinde ki beyzbol sopasını farkettiğimde içeri girmiş ve elinin içinde sallıyordu. Bora da onun arkasından girip üst kata çıktı. Korkum birazda olsa sakinleşmişti. Kapının eşiğine oturmuş ve bağdaş kurmuştum. İçerden gelen sesleri dinliyordum. Bir anda arabanın farları tekrar açıldı. Tam önümde olan ışıklar görüşümü kapattı. Işık çok güçlüydü ve etrafı görmemi engelliyordu. Bir dakika sonra ışık kendi kendine kapandı ve çığlığı içimde tutamadım. Koşarak uzaklaşan uzun ve simsiyah adama bakarken bir el kolumu kavradı. Kendimi birinin huzurlu kollarına bırakmıştım. Fakat kim olduğunu bilmiyordum. Korku geçip yerini sakinliğe bıraktığında o kokuyu aldım. Enfes vanilya kokusu ve uzun süredir sigara içmediğimi hatırlatan o koku. Ona daha da sokuldum ve koku kapasitemin alabileceğinin üstünde kokusunu içime çektim.

"Ağlama kızılım, ben varken güvendesin."

DokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin