Bora belkide defalarca "O iyileşecek bitanem" diye tekrarlamıştı. O da çok fazla acı çekiyordu suan farkına varabilmiştim. Sonuçta senelerin dostluğu vardı aralarında. Belkide benden daha fazla acı çekiyordu. Kollarından ayrılıp tekrar Rüzgar'a bakmak için ilerledim. Santim yerinde oynanamamış bıraktığım şekilde uyuyordu. Tehlikeli halinden eser kalmamıştı. Tamamen savunmasız bir şekilde yatıyordu. Oysa düne kadar onu bu şekilde hayal et deseler edemezdim.Sude "Özür dilerim Duru, onu hepimiz Rüzgar sandık" dedi ve sarıldı. Sarılışına karşılık verip gözümden akan yaşları umursamadan "Önemi yok Sude" dedim.
Yine bir geceyi burada atlatmıştım. Hiç bişey yemeden sadece sigarayla bir gece daha. Uyanması için bir yandan dua ederken bir yandan uyumamak için gözlerimi kaşıyordum. Bora ve Teyzem birbirine sarılıp sandalyede uyuyakalmıştı. Sude ise evine dönmüştü. Balkona çıkıp bir tane daha sigara yaktım. Hastanenin manzarası geceleri daha görkemli oluyordu. Sokak lambalarının ışığı gözümü alıyordu. Telefonum çalmaya başladığında sigaramın sonuna gelmiştim ve yere attım. Gizli numara arıyordu yine. Bu sefer meşgule verip gözyaşlarıma engel oldum. Benden ne istiyordu. Bizden ne istiyordu. Tekrar çalmaya başladığında açmaya kadar verdim.
"Ne istiyorsun!" diye bağırarak açtım telefonu.
"Senin yerinde olsam bağırmazdım."
"Bağırmamam için bir sebep söyle"
"Rüzgar diyorum ne de masum uyuyor değil mi? Elimde ki fişlere bağlı bir şekilde. Fakat bunlardan birini çıkarmam lazım, telefonumun şarjı bitmek üzere ve seninle konuşmak için şarja ihtiyacım var değil mi kızıl?" dedi ve güldü."Yapma lütfen yapma" dediğimde koşmaya başlamıştım. Bacaklarımın titremesine aldırmadan koşuyordum. Son nefesime kadar koşuyordum. "Ona zarar verme" diye fısıldadım son defa telefonun karşısındakine ama karşılaştığım tek ses telefonun yüzüme kapanmasıydı. Sonunda nefes nefese kaldığımda yoğun bakımın kapısındaydım. Doktorların defalarca girmeyin demesini göze alarak girdim ve Rüzgar'ı aradım. Tek tek tüm sedyelere baktım ama yoktu. Gözümden yaşlar süzülürken aramaya devam ediyordum. Sonunda bulduğumda gözüm fişlere gitti. Hepsi yerli yerindeydi. Ve Rüzgar hâlâ uyuyordu. Yanına gidip elini tuttum. Gözyaşlarımın arasından "Uyan Rüzgar, lütfen uyan. Kendimi koruyamıyorum." dedim ve elini öptüm. Uyanması için adete yalvararak dua ediyordum. Benim yüzümden ölmesine izin veremezdim. Gözlerinin siyahlığını özlemiştim. Akan yaşlara aldırmadan sağ gözünü öptüm. Sol gözünü öptüğümde göz kapağının oynadığına yemin edebilirdim. Kalbim yerinden çıkıcak gibiydi. Hemşirelere bağırmaya başladım. Hemşirelerden biri koşarak gelmişti ve benim burada olmama anlam çıkarmadan önce Rüzgar'ın değerlerini kontrol etti ve bana burdan çıkmam gerektiğini söyledi. Yavaş adımlarla odadan uzaklaşırken son bir kez arkamı dönüp Rüzgar'a baktığımda gözlerini açmış bana baktığını gördüm. Mutluluktan gözümden yaşlar geliyordu. Uyanmıştı. Evet o uyanmıştı. Şükür ki uyanmıştı.
Rüzgar kızılını korumak için geri dönmüştü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doku
Novela JuvenilAnnesinin ölümünün ardında ki gizem yetmezmiş gibi peşine takılan son derece tehlikeli sapık. Teyzesinin yanına taşınan Duru Atalay'ı yeni tanıştığı Rüzgar bunca şeye karşı koruyabilecek mi? Peki ya aşk? Korku?