Uzun bir bölüm oldu. Diğer bölümün telafisi olsun . Okuyan , oylayan ve yorum yapan herkese çok teşekkürlerr.
"Şirkette bu kadar durduğum yeter. Eğlenmeye gidiyoruz. " deyip oturduğu koltuktan doğruldu. Hızlı adımlarla önüne geçip "Uras daha çıkış saatin gelmedi. Hiçbir yere gidemeyiz. " dedim. Burak Bey bu sabah bana mesaj atıp Uras'ın altıya kadar kesinlikle şirkette durmasını söylemişti. Adamın içine doğmuştu herhalde.
"Yankı ben şimdi gidiyorum. İstersen sen burada durabilirsin. İnan bana benimle gelip gelmemen çok önemli değil benim için. Zaten burada durmayacağımı herkes biliyor o yüzden bu kadar sorun yapmana gerek yok. " dedi sakince. İşlerin umurunda olmadığı her halinden belliydi. Ne kadar engellemeye çalışsam da burada durmayacağı da kesindi. Bende en azından yanında olmak amacıyla peşinden gitmeye karar verdim.
Kapıya doğru ilerleyince bende hemen peşinden ilerledim. Kapıyı hafifçe aralayıp kafasını dışarıya uzattı. Ama kafasını dışarı çıkarmasıyla içeri sokması bir oldu. Hemen arkasında olduğum için kafalarımız sertçe çarpıştı. Homurdanmadan edemedim. O ise hiçbir şey olmamış gibi masasına doğru ilerleyip telefonu eline aldı. Bir numara tuşladıktan sonra ahizeyi kulağına götürdü. Telefon bir süre çaldıktan sonra :
"Sema Hanım giriş katta bana gönderilmiş bir paket var . Onu alıp gelin lütfen. " dedi.
Yalan.
Sanırım Sema Hanım dışarıda durduğu için onu bir yerlere göndermeye çalışıyordu.
Bir süre karşı tarafı sıkılmış bir şekilde dinledikten sonra " Bir de gelirken bana Starbucks'tan caramel coffee jelly frappuccino alın. Çabuk olursanız sevinirim , biliyorsunuz beklemeyi sevmem. " deyip karşı tarafı dinledikten sonra telefonu kapattı. Bu çocuk kesinlikle kendini beğenmişin tekiydi ama bir o kadar da kibardı. O konuşmadan sonra telefonu sekreterin suratına kapatıp havalı bir çıkış yapacağını düşünmüştüm ama beni bir hayli şaşırttı.
Kapıya doğru ilerlerken "Neden kıza çabuk olmasını söyledin ya kız biz iş üstündeyken buraya gelirse ? " diye sordum. Omuz silkip kapıyı açtı.
"Her koşulda havalı olmam lazım. " dedi büyük bir ciddiyetle. Doğru mu duymuştum ? Şuan da bizim kaçıp kaçamamamız Uras'ın havasını korumak için yaptığı ve kızın hızına bağlı olan bir kumar oyununa mı bağlıydı ? Kafamı bu kadar egoist olamazsın dercesine salladım tabi onun bunu ne kadar anladığı meçhuldü.
Benim bakışlarımı yok sayıp ilerideki çıkış yazan kapıyı gösterdi.
"İleride ki çıkış yazan kapıyı görüyor musun ? " dedi. Ona hayır demek istedim biran ama yaptığı salakça oyun yüzünden zaman kaybetmemek amacıyla kafamı evet anlamında salladım."Şimdi oraya koşup hızlıca merdivenlerden aşağıya ineceğiz. İstersen ayakkabılarını eline al çünkü hızlı olmamız gerekiyor. Sen daha o topuklu ayakkabılarla doğru düzgün yürüyemiyorsun bir de onlarla koşarak merdiven indiğini düşünemiyorum."
Tamam bir manken gibi yürüyemiyordum ama o kadar da kötü yürüdüğüm söylenemezdi. Yoksa söylenebilir miydi ? Her neyse yürüyemesem bile kendimden ödün veremezdim.
"Gayet de düzgün yürüyorum bir kere , ayağım birkaç kere bir yerlere takılmış olabilir ama bozuk yollardan yürüdüğümüz için öyle oldu. Yoksa düzgün yürüyorum ben!" diye çıkıştım. Tabi ki yalan söylüyorum ama bunu onun bilmesine gerek yok ve zaten bugün onun yüzünden şirketin arka tarafındaki sokağa bırakmıştık arabayı. Neden oraya bıraktığımızı söylememişti ama onun yüzünden ayağımda ki on santim topuklu ayakkabılarla o bozuk yolda yürümüş , birkaç kere yerle bütünleşme şerefine nail olmuştum. Bir yerde haklıydım. Hem onun yüzünden bozuk bir yolda yürüyordum hemde beyefendi yürüyemediğimi iddia ediyordu. Sinir şey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
V.I.P
ActionKendinizi hiç boşlukta hissettiğiniz oldu mu ? İçinizdeki o boşluğun dolmayacağını bile bile her gün umutla o duygunun kaybolmasını beklediniz mi ? Veya içinde bulunduğunuz karanlığın yavaş yavaş sizi içine çektiğini fakat aydınlığa ulaşmaya çalışır...