Merabalar. Bu bölüm biraz karışık oldu ama anlamanızı umuyorum. Rüya falan değil. Bir daha ki bölümde olayları daha iyi anlayacaksınız. İyi okumalar,
Alay dolu bakışlarım Uras'ı bulduğunda nasıl kendinden bu kadar emin konuştuğuna anlam veremiyordum. Kafes'in dövüşlerine orada çalışanlardan başka kimse katılamazdı. Bu bir kuraldan ziyade bir ilke gibiydi.
"Birincisi senin orada dövüşmene Ali Bey izin vermez. İkincisi o izin verse ben vermem Uras."
Daha benim bile dövüşüp dövüşemeyeceğim belli değilken Uras'ın dövüşmesi söz konusu bile olamazdı. Benim görevim Uras'ı korumaktı. Zarar göreceğini bile bile onu böyle bir ortama sokamazdım.
"Yankı bu olay Kafes'le Fanus arasındaki bir olay değil. Bu bizimle ilgili ve farkındaysan dövüş sırf bizim oraya zaman kaybetmeden girebilmemiz için ayarlandı."
"Uras benim görevim bu. Sen orada tek başına dövüşürken seni izleyemem. Ben bunun için eğitim görmedim. " dedim her kelimenin üstüne bir bir basarak. O farkında değildi belki ama ben işimi fazlasıyla ciddiye alıyordum.
Derin bir nefes alıp arabanın hızını yavaşlattı. Tek eliyle gömleğinin iki düğmesini açtı. Bunaldığını görebiliyordum, bu iş onun için can sıkıcı olabilirdi ama en azından ben stajımı bitirene kadar bana tahammül etmesi gerekiyordu. Parmaklarını direksiyona vururken yüzünü bana çevirdi. Arabanın hızı sabitti. Çift şeritli bir yoldan gidiyorduk. Yolda fazla araba yoktu. Gözlerini benden ayırmıyordu.
"Önüne baksana!" diye uyardım onu. Sadece kendi canını değil, başka insanlarında canını riske atıyordu. Gözünü kısa bir süre benden ayırıp bir tuşa bastı ve arkasına yaslandı, araba kendi kendine gidiyordu.
"Çok endişelendin, kireç gibi oldu yüzün." dedi alayla.
"Komik mi bu şimdi?" diye bağırdım. İnsanların hayatı senin böyle dalga geçebileceğin bir şey değil Uras."
Yüzünü yola çevirdi. "Haklısın, yaşamak önemli." dedi. Hala alay eder gibi konuşması sinirlerimi bozmuştu.
"Evet!" diye bağırdım.
Karşılığında oda "Hayır!" diye bağırıp arabayı tekrar kendi kullanmaya başladı. Çok hızlı gidiyordu. Önümüz boştu, bu da onun işine geliyordu. "Belki senin için önemli ama benim için değil! Bıktım şu sana bir şey olmasın tavırlarından. Ben kendimi koruyabilirim, tamam mı? "
"Benim işim bu." diye karşılık verdim ona, sakin bir şekilde konuşmaya çalışarak ama bu tavırları işimi zorlaştırıyordu. Onun için neden bu kadar zordu onun koruması olduğumu kabullenmek? Karşılığında hiçbir şey yapmasına gerek yoktu. Olduğu gibi davranması yeterliydi. Benimde yirmi dört saat Uras'ın yanında olmak hoşuma gitmiyordu ama özel koruma olmamı onlar istemişti.
"Benim hayatım senin ellerinde değil Yankı, bunu kabul et. Ayrıca istediğimi yaparım, beni engelleyemezsin." dedi. Sanırım eve gidiyorduk çünkü çam ağaçlarıyla çevrelenmiş bir yoldan geçiyorduk. Hava kararmıştı.
Cevap vermedim. Onun hayatıydı. Haklı olduğunun farkındaydım ama olaya benim tarafımdan da bakmalıydı. Bu benim işimdi. Ve olmam gerekenden daha iyi olmalıydım çünkü o adamın beni takip ettiğini biliyordum. Eğer işimi iyi bir şekilde yaparsam ailemin intikamını alabileceğimi söylemişti. Bende başından beri bunun için uğraşıyordum.
Başımı koltuğa yaslayıp ağaçları izlemeye başladım. Hepsi tek sıra halinde yolun kenarını süslüyordu. Bunların Uras için yaptırılmış olduğu beliydi. Bu yol üzerinde başka hiçbir ev yoktu çünkü. Elimi koltuğun kenarındaki düğmeye götürüp camı açtım ve kafamı dışarı çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
V.I.P
ActionKendinizi hiç boşlukta hissettiğiniz oldu mu ? İçinizdeki o boşluğun dolmayacağını bile bile her gün umutla o duygunun kaybolmasını beklediniz mi ? Veya içinde bulunduğunuz karanlığın yavaş yavaş sizi içine çektiğini fakat aydınlığa ulaşmaya çalışır...