6. Bölüm

184 24 3
                                    

İnsanın kendisiyle olan yüzleşmesini hep bir başlangıç olarak gördüm. Sonsuz bir tekrar, her defasında yeni bilinçlerle; yorulmadan, yorulmadan.

Bir süredir insanlarla iletişimde değildim. Sanırım iki hafta olmuştu. Belki de üç. Sabahları papatya çayı ve sigara eşliğinde gözlerimi yumuyor, güneş kaybolana dek açmıyordum. Geceleri tek yaptığım şey zihnimi susturmak için kendimi oyalamaya çalışmaktı. Bir süre sonra o da uyuştu ben de.

Gözlerim tavanın pürüzlü zemininde gezinirken sigara içmek istediğimi fark ettim. Ani bir hareketle oturur pozisyona geçtiğimde dönen başımı umursamadan krem rengi salon kapısına gözlerimi dikmişken, bir elimle sehpayı arıyordum. Elime çarpan sert cisimle büyük bir gürültü etrafa yayıldı. "Hay..." diye söylenip sehpaya döndüğümde masaya dağılmış Jenga parçalarını gördüm. Gözlerim her bir parçanın üstünde ağır ağır gezinirken yere kaydı, birkaç tanesi de yere düşmüştü. Bunun için yarım saat uğraşmıştım oysa.

Tüm bu gereksiz düşünceleri omuz silkerek bir kenara attım ve sehpadaki sigara paketine uzandım. İçini açıp koca bir boşlukla karşılaşınca oflayarak paketi odanın köşesine fırlattım ve arkama yaslandım. Oda tam bir savaş alanı gibiydi. Yetersiz havalandırma sonucu etrafa sinmiş sigara dumanı, sehpada birbirinin içine geçirilmiş, kimisi asıl görevini yerine getirerek yarısına kadar sıvıyla doluyken kimisi kül tablası işi gören bardaklar, izmaritler ve abur cubur paketleri; bir de yerdeki boş şişeler. Çoğu zaman sadece zarar olarak gördüğüm insanların aslında ne kadar hafif kaldıklarını, beynim ve konuşkan sesleriyle yeniden anlıyordum. Beni kendime getirmek için şarttı sanki bu yalnızlık. Kendime gelmiştim, hatta gereğinden fazla. Yine de bu oyunu uzatıyordum. Ve bir süre pes etmeye niyetim yoktu.

İçimde hissettiğim dargınlık başta bana eşlik etse de zamanla tüm bu biriken boğuk hislere ben eşlik etmeye başlamıştım. Aynaya her bakışımda inzivaya çekilmiş bir insandan çok, kendi işkencesini yaratan bir yabancı görüyordum. Bunu hak etmiştim. Her şeyden kaçarak, böylesine güçsüz olarak. Bu bir cezaydı ve düşündüm de, hak edip etmemek tamamen gereksiz bir detaydı. Başta tüm bu hislerimin gerçekliğin eseri olduğunu düşünsem de zamanla zihnimin oyunlarıyla oluştuğunu yeniden idrak edebilmiştim. Bu farkındalık bana büyük bir umursamazlık vermişti. Sadece nefes alıyordum, gerisi zaman geçirecek aptal şeyler.

Saçlarımı karıştırıp odaya boş gözlerle bakındım. Sigara almam gerekiyordu. Olduğum yerde gerinip kısa bir esneme eşliğinde koltuktan destek alarak yavaşça ayağa kalktım. Yerde dağ gibi birikmiş çöplerin üstünden atlayarak geçip salonun hemen çaprazındaki mutfağa girdim ve çaydanlığa biraz su koydum. Ben gelene kadar su kaynardı. Kendime bir bardak su doldurup kuru boğazımla buluşturduktan sonra bardağı tezgaha bıraktım ve banyoya doğru ilerledim. Lavabonun karşısına geçip yüzüme su çarpıtırken aklımdan geçen tek şey içerisinin gerçekten çok soğuk olduğuydu. Gözlerim aynaya değdiğinde uzun bir süreden sonra ilk defa dikkatle kendime baktım. Çürük vişne rengini andıran göz altlarım, yüz hatlarıma yapışmış gergin ifade ve örülü olsa da her yerinden saç tutamları fırlayan karışık saçlarım, bir savaşı anımsatıyordu. Örgünün ucunu açıp saçlarımı hafifçe karıştırdım. Dağınık dalgalar tutarsız büyüklükleriyle birlikte omzuma dağıldı. Lavabonun kenarına atılmış cüzdanı alıp içindeki parayı kontrol ettikten sonra kıyafetlerime baktım. Üstümde siyah, oldukça kalın bir tayt ve yine siyah, kalçama kadar uzanan yün bir kazak vardı. Çıplak ayaklarım ve yarısından çoğu çıkmış ojelerim gözüme çarptığında odama geçip arayışla geçen birkaç dakika sonunda bir çift çorap bulabildim. Aceleci bir tavırla çorapları kapının önünde giyip ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve anahtarı kontrol ettikten sonra kapıyı kapattım. Sigaranın yanında atıştırmalık bir şeyler alsam fena olmazdı.

ÖLÜ NOTAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin