Bembeyaz mektup zarfını özenle yırtarken aklıma kağıt kesiği fikrim geldiğinde hüzünle karışık bir acı duygusunu yaramın üzerinde tepinirken hissedince düşünmeyi kesip sadece mektuba odaklanmam gerektiğini anladım. İçinde her ne varsa onu yırtmamak için zarfa özenli davranıyordum.
Zarfı açıp saman rengi bir kağıt parçasını elimde döndürürken henüz içinde yazanları okumaya hazır olmadığımı anlayarak beynimde bu mektubu kimin gönderebileceği ihtimallerini tarttım. Aklıma gelen tek isim tek gözdü fakat zarfın kenarına iliştirilen E.G harfleriyle bir alakasını kuramıyordum. Mektubu uzunca bir süre parmaklarımın arasında döndürürken mektuptan hafifçe bir koku yayıldığını düşünerek burnuma doğru yaklaştırma gereği hissettim.
Mektupta gül kokusu alıyordum fakat bir başka koku onu boğuyor gibiydi. Bu koku bana birşeyler anımsatsa da ne olduğunu tam olarak anlayamamıştım. Mektubu hafifçe açarak içindekileri okumaya hazırlanarak kendimi yükseltilmiş yatağımın baş ucuna yaslayarak mektubu burnumun ucuna kadar getirdim. Gözlüklerimi arayıp vakit kaybetmek istemediğim için böyle okumayı tercih etmiştim.
Mektubu açmamla şok bütün bedenimi ele geçirmişti. Saman kağıdının üzerinde tek bir harf bile yazılmamıştı. Kağıt bomboştu, hatta bu kağıda dokunulduğundan bile şüpheliydim. Birisi benimle dalga geçmek istiyor olabilirdi ama son bir ihtimal daha vardı. Kağıdı hızlıca zarfına geri koyup çantamı bulmak için yere doğru uzansam da buraya evden gelmediğim gerçeği yine yaramın üzerinde tepiniyordu. Kağıdı göğsümden içeriye sokup olayı hazmetmeye çalışarak eve kadar beklemeye karar verdim.
*
"İyiyim ben, çıkmak istiyorum sadece."
Uzun boylu, pembe kıyafetlerini üniforma yapmış bir hemşire kollarını birbirine dolamış kaşlarını kaldırarak bana bakıyordu. Suratında tek bir pürüz bile yoktu ve ölesiye güzeldi. Onun kadar güzel olabilmek isterdim doğrusu. Ama gözlerini dikip birazdan üzerime kusması olası hali beni düşündürtüyordu. O kadar mı çirkin gözüküyordum yahu?
"Çıkmak mı istiyorsun? Kapı burada neden çıkmadın?"
Şu an tek istediğim yakasının önünden fire verdiği kısımdan tutup boylu boyunca üniformasını yırtmak üzere üzerine atılmaktı. Zaten yarım saattir suratıma hareketsizce bakıyor, herhangi bir soru ya da söylemde ters cevaplar veriyordu.
"Biraz sıkıntılı mısın acaba sen?"
"Bana diyene bak, kafası davul gibi olan sensin." Gülüşü odayı çınlatarak dalga dalga yayılıyordu. Hemşire dediğimiz tanımlama kafamda hiç böyle şekillenmemişti. Daha sevecen insanların hemşire olduğunu düşünüyordum.
"Sen hemşire misin?" Sorduğum soru kafasını biraz karıştırıp suratında belli belirsiz bir kaybolmuşluk ifadesine sebep olsa da kısa bir süre içerisinde yüz hatlarını toparlayarak yine en itici bakışını takınarak suratıma bakmayı ve cevap vermemeyi tercih etmişti. Sen insan mısın diye sorsam benim için daha iyi olacaktı belki de. Karşımda bu denli itici bir insan olması benim tercihim değildi ve hatta bu hastanenin de tercihi olmamalıydı. Böyle bir insanın insanlara yardım için buraya seçilmesi yapılabilecek en büyük hata olmalıydı. Çünkü bu ölmeyecek bir hastayı bile ölüme sürükleyecek kadar güzel ve iticiydi doğrusu.
"Bana bak, ağzımı bozdurtma bana."
"Boz bakalım, seni dinliyorum."
İçimden sabır dilenirken bu hastane odasından en hızlı biçimde çıkıp daha fazla bu kokuyu solumak istemediğini beynimde tekrarlıyordum. Hastane kokusu... Efe gittiğinden beri -ki ona asla ölmek lafını yakıştıramıyordum- bu kokuya dayanamıyordum. Onu hatırlamak bile gözlerimin yaşarmasına sebep olurken, onu rüyamda görüp talimatlarını dinlemek, üstelik başka birine aşık olmamı söylemesi canımı fazlasıyla sıkıyordu. Yataktan hafifçe doğrultup bacaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. Zeminde duran tüylü beyaz terlikleri ayağıma geçirirken bunun da annemin işi olduğunu düşünerek dudaklarıma kesik bir tebessüm yerleştirdim. Hemşire hala tam karşımda hareketsiz bir biçimde dururken ona omuz atarak geçmek içimden geçse de yanından geçip kapıya doğru uzandığım sırada beni bileğimden kavrayarak geri çekti. Şaşkınlıkla yüzüne bakarken dudaklarının öfkeyle kasıldığını gördüğüm an tüylerim diken diken olmuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/47046902-288-k649521.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kütüphanedeki Sır
FantasyBir internet sitesinde "tek göz rivayetine göre kütüphanedeki ayinlerde yanlışlıkla katledilen bir erkek çocuk ruhu saklanmak için en iyi yerin bir kitap olduğunu düşünmüş ve tek gözüyle bizi oradan izlemektedir." deniliyordu. Başka bir internet sit...