1.Bölüm

644 42 34
                                    

AylemGngrd canım arkadaşım, sayesinde, verdiği gazlarla buralara kadar geldim. Sadece burada değil hayatımın her alanında işi gücü yokmuş gibi benim için birşeyler yapması, benim için bir şeyler düşünmesi arkadaşlığının verdiği büyük bir nimet. Bebeğim çok seviyorum seni. Bu bölüm senin için ❤
Unutmadan, medyadaki Nehir.

Kütüphanenin tozlu rafları arasında yürümeye başladığımda yüreğim benimle beraber yürüyordu hatta biri beni sarsıyormuşcasına bütün bedenimi ele geçiriyordu. Kalbimin sesini kulaklarımda çok net bir biçimde duyabiliyordum. Korkmadan bir adım daha atmam gerektiğini hatta bunun daha fazlasını yapıp kitabı aramam gerektiğini biliyordum.

Peki, peki. Ben bu kitabı kendim için aramıyordum. Doğrusu arkadaşlarımla bir yarış yapmıştık ve yarışın kaybedeni ben olduğum için ve benim fazlasıyla korkak olduğumi bildikleri için bu adi, bu kalleşçe cezayı bana vermişlerdi. İlk başlarda kabullenemesem de bu gece bunu yapmalıydım.

Ama yapmayadabilirdim. Yaptım ve "evet bu nasıl bir saçmalık tabiki öyle bir kitap yok" ya da "hahaha tek göz mü öldürdüm canım ben onu" diyebilirdim. Ama malesef ki bu olayı kendim de merak ediyordum ve yüreğimin dayandığı yere kadar gidecektim.

Bir internet sitesinde "tek göz rivayetine göre kütüphanedeki ayinlerde yanlışlıkla katledilen bir erkek çocuk ruhu saklanmak için en iyi yerin bir kitap olduğunu düşünmüş ve tek gözüyle bizi oradan izlemektedir." deniliyordu. Başka bir internet sitesindeki rivayete ise "tek göz, ruhuna inanmayıp onu aramaya çıkan insanların ruhunu yuttu" ğuna dairdi.

Bir forumda ise bir çok kişi neden inanıp, neden inanmadıklarıyla ilgili detaylı yazılar yazmışlardı.

Ama ben. Ben ki bütün batıl inançların hepsine kaidesiz şartsız, bir uyduruk hikayeyle inanan insan buna mı inanmayacaktım? Tabiki de tüm ruhumla inanıyordum.

Bir adımı daha istemeye istemeye sürükleyerek iyice kütüphanenin duvarlarının içine giriyordum. Ya şimdi tek göz ortaya çıkarsa ve "burdan çıkamazsın, artık benimle birlikte bu kitaptasın" derse? Ya da biri kitapların içinden tutup beni bacağımdan sürükleyip karşı duvara çarparsa? Evet, harika! Böyle saçma sapan düşüncelere kapılmam olaya tuz biber oluyor ve ben asla bu düşünceleri kafamdan atamıyorum.
Oflayıp iki elimle kafamı tuttum, yürümeye devam etmeliydim. Cebimden gelen ses attığım adımları zıplayarak geri gitmeme neden olsa da bir süre sonra telefonumun çaldığını anlayıp rahatladım.

Telefonun ekranında büyük harflerle BABAM yazıyordu ve hayatımda ilk defa babamın aradığına sevinmiştim. Bir ses duyacaktım. Telefonu hızla cevaplayıp kulağıma götürdüm.

"Efendim babacığım? "

"Hemen memlekete gelmen lazım kızım. Bir sorun var da."

"Baba? Birşey olmadı değil mi? Yani siz... siz iyisiniz değil mi?"

"İyiyiz kızım merak etme, ama ilk uçakla atlayıp buraya gelmen lazım. Önemli!"

"Bu kadar önemli olan ne ba... Alo?"

Babam hayatımda ilk kez karşılaşabileceğim bir vakaya imza atmıştı. Babam ki telefonda -hatta her yerde- çok konuşan bir adam konuşmayı kısa keserek telefonu suratıma kapanmıştı. Babamı bu konuda tebrik mi etmeliydim, suratına ben saksı değilim diye çemkirmeli miydim bilmiyordum. Ama bir ilke imza attığına göre önemli bir olay olmalıydı.

Artık buradan kaçmam için bir sebebim vardı. Bahanem demiyorum sebebim diyorum. Babamın sesi çok telaşlı çıkmıştı. Ayyy kesin bir şey oldu. Arkadaşlarıma söyleyeceklerimi kafamda tartıp kütüphaneye doğru bir öpücük atıp yerime döndüm.

Kütüphanedeki SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin