5.Bölüm

191 21 10
                                    

İşimin başında olmak bir eziyet gibi mi geliyordu, göz kapaklarım bana ihanet edercesine kapanmak mı istiyordu bilemiyorum ama bütün gece tek göz efsanesini araştırmaktan uyuyamamıştım. Fazlasıyla kafama taktığım bu efsanenin efsane olduğuna inanamıyordum. O kadar gerçekti ve beni büyüsüne öyle bir almıştı ki kendimi bir efsanenin içinde yaşarken bulmuştum. Üstelik onu kafamda canlandırmıştım. Onu, tek gözü. Tek gözü yoktu, sadece kitaptan bizi izlemek için tek gözünün yeteceğini düşünmüştü. Uzun boylu kalıplı bir gençti. Daha çok küçüktü ve ölüme bir kitapta mahkum edilmişti. Açıkçasını söylemek gerekirse ona inanmıyordum. Öldüğünü beynim reddediyordu. Bana kalırsa o ölmemişti ve adını bile bilmediğimiz bir arafta kalmıştı. Belki yaşlanmıştı, belki gencecik bedeni hayli çökmüştü. Hatta göz çevresinde gülerken oluşan minik kırışıklıklar oluşmuştu belki de.
Dakik hareketlerle saatime bakarken gördüğüm manzara karşısında hem sevinmiş hem de bir anda ürkmüştüm. Şimdi şu anda kütüphanenin karanlık raflarında o kitabı arıyor olmam gerekirdi. Hızlıca yerimden kalkıp korkak adımlarımı dinlememeye karar verdim. Cesur adımlarla kütüphanenin bugün inceleyeceğim kısmına doğru yol aldım. Kütüphanenin haritasını kafamda tekrar şekillendirmiş ve 6 kısıma ayırmıştım. İlk kısım en zor olan yerdi, kütüphanenin en kuytu ve tenha yeriydi. Elimdeki bir kağıt bir kalemle oraya ilerlemeye başladım. Eğer beni gören biri olursa not tutuyorum ya da sayım yapıyorum diyebilecektim.

Beni en çok ürküten ise 3. kısımdı. Çünkü bir rivayette tek gözün, -yani tabiki bir ismi vardı ama bu hiç bir rivayette geçmiyordu- en sevdiği sayının 3 olduğunu okumuştum. Onun hakkında araştırmasını bilen için sayısız bilgi vardı ve sadece bu bilgilerden rapor tutsam işimi 2 yıl daha elimde tutabileceğim kesindi. Ama oyun bozanlık yapmak istemiyordum ve korkularımın üzerine gitmek için en uygun zamandı. Belki de bu işin sonunda onun sadece bir efsane olduğunu, efsane değilse bile bu kütüphanenin temiz olduğunu ortaya çıkaracaktım. Bu kütüphaneyi ayakta tutan şeyin bu efsane olması, popülaritesine balyoz vuracaktı belki ama bunu ortaya çıkarmayı ölesiye istiyordum.

6. kısımın sonuna geldiğimde parmak uçlarımda kütüphanenin en üst rafına uzanarak tek tek kitaplari kontrol etmeye başladım. Bir yanım geri çekilip bu işin içinde olmamı istemese de diğer yanım şiddetle bu fikre karşı çıkıyordu ve ben bu ikili gel gitin arasında ateşte kalmış gibiydim. Sonunda en üst rafı bitirerek elimdeki kağıt kaleme not almalıyım diye düşünerek 6.kısım üst raf-temiz yazdım en sarsak yazımla. Kütüphane 4 raftan oluşuyordu ve bir rafını incelemek hayli vaktimi alıyordu. Üstelik çıt çıkmayan bir ortamda her an tek gözün karşıma çıkabilmesi ihtimali içime dehşet düşürse de onu o kadar umursamıyordum.

Bütün rafları bitirdiğimde elimdeki kağıda 6.kısım-tamamen temiz yazdıktan sonra geri çekildim ve yaptığımın hem psikolojik hem de fiziksel açıdan ne kadar yorucu olduğunu anladım. Arkamı döndüm ve arada bir arkama bakarak gerisin geriye yürümeye başladım. Masama vardığımda fazlasıyla rahatlamış bir şekilde elimi masaya dayayarak avuçlarımı ellerimin arasına aldım. Derin bir of çekerek gözlerimi kapattım ve bir süre öylece kaldım. Yaptığım iş beni zihinsel olarak cok yormuştu ve vaktin nasıl geçtiğini anlayamamıştım. İçeriye biri girene kadar yaşadığım şokun etkisiyle gözlerimi birbirine kenetleyerek öylece durmuştum. Bir el kolumu nazikçe dürttüğünde dehşetle gözlerimi açıp karşımdaki simayı bir süre beynimde tanımaya çalışarak şaşkın gözlerle ona baktım. Oysa ki karşımdaki tanıdık yüz bana vefayla bakıyordu. Kafasını yana yatırarak konuşmaya başladı.

"Canım, çok yorulmuşsun. Hadi git dinlen. "

Ellerimi kafamdan kaldırarak Betül'e sessiz bir teşekkür ettim ve bacaklarımın daha fazla beni çekmesini umarak kapıya kadar yürüdüm. Otobüs bekleyecek halim olmadığı için ani hareketlerle önünden geçen ilk taksiye atladım ve adresi tarif edip kafamı cama yasladım.

Kütüphanedeki SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin