Gözlerimi açıldığında telaşla masanın üzerindeki saate baktım. Alarm çalmadan uyanmıştım. Her sabah yedi de güçlükle uyanırken şu an saat sabahın altısıydı. Dirseklerimin üzerinde doğrulup son bir haftayı düşündüm. Temmuz biterken buradaki son ayıma girmiş bulunmaktaydım. Zaman adeta akıp geçiyordu. Bir ay. Sadece bir ay sonra burada olmayacaktım. Bu insanlarla kahvaltı yapamayacak, Onur'u her gün göremeyecektim. Ankara'daki okulları denemediğim için büyük bir pişmanlık duyuyordum taa ki birkaç gün öncesine kadar... Burada kalsam ne olacaktı ki? Onur ve benim düşündüğüm gibi bir geleceğimiz asla olmayacaktı. O halde onun yakınlarında olmam bana iyilikten çok kötülük getirecekti. Uzakta olursam belki her şey daha kolay olurdu. Es geçtiğim diğer gerçekse, Barış'ın okuduğu okulu kazanmış olmamdı. Bunu aklımdan atmaya çalışsam da başarılı olduğum söylenemezdi. Hayatımdan çıkmasını istemiştim ve o da buna saygı duyup bir kez bile karşıma çıkmamıştı. Onu görmekten korkuyordum. Burada güvende değildim, peki ya İstanbul? Barış'ın olduğu bir yerde olmak beni ne kadar güvende tutacaktı?
Üzerimdeki örtüyü itip kalktım. Aynadaki aksim tam bir cadaloz gibiydi. Saçlarımı tepemde topuz yapıp eşofmanlarımı giyindim. Telefonumun kulaklığını takıp sessiz olmaya çalışarak evden dışarı çıktım.
Evin yakınlarındaki parka doğru önce yavaş adımlarla sonra da hafif bir tempoda koşmaya başladım. Müziğin sesi artırıp, içimdeki sesleri bastırmaya çalıştım. Tüm bir hafta boyunca kendimi işe vermiştim. O kadar ki, Onur'un birkaç işini bile halledip ondan kocaman bir teşekkür almıştım. Benim aksime o fazla dalgındı. Unuttuğu önemli noktalarda destek olmaya çabalarken bu durum Ortunç amcanın da dikkatini çekmişti. Onur'a kısa bir izin kullanmasını, gerekirse buradan uzaklaşmasını söylemişti fakat Onur bunu istememişti. Bir saat kadar koştuktan sonra eve gelip duş aldım ve giyinip şirkete geçtim. Masamdaki birkaç dosya dikkatimi çektiğinde kaşlarım istemsizce çatıldı.
'' Tatlım bir el atarsın değil mi? ''
Arkamı döndüğümde Simten bana parlayan gözlerle bakıyordu. Elimi belime atarken sakin kalmaya çabaladım.
'' Bu senin işin? ''
'' Öyle mi? Ben o günden sonra bunun aramızda sorun olmayacağını sanmıştım '' dedi törpülü tırnaklarına bakarak.
'' Al şunları masamdan Simten. O iş, o günkü dosyaları kapsıyordu ve sende çok iyi biliyorsun ki halletmiştim ''
'' Vera, seninle uğraşmayacağım. Ne yaptığını başkalarının bilmesini ister miydin? ''
Bakışlarım donunca '' bende öyle tahmin etmiştim '' deyip arkasını döndü.
Hayır. Hayır bunu kabullenecek değildim!
'' Simten! '' diye bağırdım. '' Dosyalarını unuttun! ''
Simten öfkeyle topuklarının üstünde dönüp bana doğru yürüdü. Hışımla dosyaları toplarken '' sağda solda Melisa hanımın kahvesine ishal eden haplardan attığını söylediğimi duyarsan şaşırma olur mu? '' diye bağırdı ve bakışları o anda tam arkamda dondu.
'' Ben... '' diye kekeledi. '' Ben gitsem iyi olur ''
Koşarcasına kaçarken arkama dönüp dönmemek arasında bocalamıştım. Gözlerimi sımsıkı yumup yavaşça döndüm. Oradaydı. Lanet olsun hepsini duymuştu.
'' Odaya! '' diye bağırdı.
Peşi sıra odaya girerken adeta dizlerim titremeye başlamıştı. İçimden Simten gerizekalısına saydırırken Onur'a ne söyleyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Vera
Novela Juvenil‘’ Sen sadece benim Vera’msın. Bana ait ve bir o kadar da bana yabancı. Her şeyi öğrendiğinde benden kendin kaçmak isteyeceksin. O yüzden şimdi git. Çünkü kalırsan bu sonsuza dek benim olacağın anlamına gelir ‘’ ‘’ Kalıyorum ‘’ Vera, yeni hayatına...