Bugün baya bir geç kalkmıştım ve buna rağmen yorgundum. Kalktığım anda bilgisayarıma yapışıp heyecanla mesajlara baktım. Mesaj kutumda bir sürü mesaj beklerken bir tane mesajla karşılaştım. Merak etmiş olmasını diliyordum ve hayal kırıklığına uğramıştım. Mesaja tıkladığımda çevrimiçi olduğunu gördüm ve hemen cevap yazmaya başladım.
Ben: Selam.
O: Bugün nasılsın? Seni bekliyordum. Acelem var.
Ben : Ters giden bir şey mi var? Ben yani her zamanki gibiyim.
O: İşim var sonra gireceğim kendine dikkat et. Geç girince bir şey oldu sandım. Görüşürüz. Kısa sürdüğü için üzgünüm :( baybay
Ben daha cevap veremeden çevrimdışı oldu. Bana şuan küfür gibi gelen 'çevrimdışı' kelimesine 5 saniye kötü bakışlar atıp küfrettim. Bugün dediği gibi kısa sürmüştü ama kısa olsa da bu kadarı bile yetiyordu. Birilerinin bir yerlerde beni anlaması, benim yanımda olduğunu hissettirmesi, beni teselli etmesi rahatlatıcıydı. İkimizin de ihtiyacı olan şeylerdi bunlar. Sevilmek, ihtiyaç duyulmak, önemsendiğini hissetmek. Gerçi herkes hasretti bunlara. Biz sadece geçmişteki yaşadığımız olaylardan kurtulup mutlu olmak istiyorduk. Pek kurtulmuş sayılmazdık ama mutlu olmayı hak ediyorduk. Sanırım.
Bahsettiğim kişi Emre. Onunla bu yaz internetten tanıştık. Hiç arkadaşım olmadığı, çevremdeki herkes beni yaşadığım olaylardan dolayı zavallı biri olarak görüp acıyarak baktığı ve okulda genelde görünmez eleman olarak dolaşmaktan sıkıldığım için bende çareyi sanal dünyada buldum. Gözlemlediğim ve tanımaya çalıştığım insanlar genellikle önyargılılar. Empati nedir bilmezler ve sizi anlayamadıkları için hemencecik yargılarlar. Fakat sanal dünyadaki insanlar saki ortak bir amaç için buradalar. Hepsi sevilmek, mutlu olmak istiyorlar. İletişim sanal olabilir ama hissedilen duygular tamamen gerçek. Sadece doğru insanı bulmak gerekiyor ve sanırım bende bulmuş bulunuyorum.
Emre aynı benim gibi sevgiye aç. Beni yargılayıp görünmezmişim gibi davranmıyor. Onunda yardımlarıyla geçmişimden kurtulup mutlu olmak istiyorum. Her gece ağlamak istemiyorum. O mektubu , ihaneti , unutmak istiyorum. Ağlayarak uyuduğum zamanları, duyduğum hıçkırıkları unutmak istiyorum. Her zaman aklımda olan düşüncelerden kurtulmak istiyorum. Ben sadece unutmak ve mutlu olmak istiyorum.
Emre aslında benden daha güçlü. Onun bana yardım etmesinden çok bende ona yardım etmek istiyorum. Onun yaşadığı olaylar benimkilerden daha ağır ve tövbe estağfirullah dedirtecek türden. Yaşadığı olaylardan sonra çok yıpranmış. Ancak teyzesi ve arkadaşları sayesinde biraz iyileşmiş. Ama onunda eksik parçaları var. Sevgiyle tamamlanması gereken parçalar. Benim tamamlamak istediğim parçalar.
Benim de annem yanımdaydı ama o da vahim durumdaydı. Babam demekten utandığım adam zaten hayatının en büyük hatasını yapmış, bir sürtüğün sevgisini iki kadının sevgisine tercih etmişti. Bu yüzden annem depresyonda bende mutlu olma çabalarındaydım.
Geçmişe dair düşünceler kafamın içini kemirirken bilgisayarıma boş boş bakıyordum. Sıkıldığımda arayacak veya kafamı dağıtmak istediğimde buluşacak bir arkadaşım yoktu. Emre arkadaşımdı ama aramıza mesafeler vardı. Bende işsizlik değil mi deyip izlediğim diziyi tekrar izlemeye karar verdim. Teen wolf' un birinci bölümünü açtım ve yüklenmeye bıraktım .Evet kesinlikle işsizlik değildi. İşin içinde Stiles, Derek falan olunca yani halay çekesim geliyordu. Tabi ki diğer karakterleri de seviyordum ama bunlar favorilerimdi.
Bölüm yüklenirken internete yavaş olduğu için küfrettim ve izlerken mısır yemeye karar verdim. Mısır patlatmak için mutfağın yolunu tuttum . Kapıdan çıkıp merdivenlere yöneldim. Merdivenlerden inerken şarkı söylüyordum. ''Şina nay yavrum şina nay nay.'' Sadece bu kısmı bildiğim için tekrar edip duruyordum. Mutfağa, elimde mikrofon varmış gibi yapıp 'şinanay' diye bağırarak muhteşemsi bir şekilde giriş yaptım. Tencereyi ocağın üstüne yerleştirirken şarkıya devam ediyordum. ''Şina nay mısır şina nay nay.'' Gerekli malzemeleri tencerenin içine koyduktan sonra kapağını kapattım. Ocağın altını yaktım ve bir kaç dakika sora gelen mısır seslerine odaklandım. Tamamının patladığına emin olduktan sonra ocağı kapattım ve arkamı döndüm .
'Höst ananı' diye bir tepki vereceğimi bende beklemiyordum ama annem masada oturmuş bana sanki bukalemunmuşum gibi bakıyordu. Annem tepkime burun kıvırırken ben sakinleşmeye çalışıyordum. Korkmuştum ayol. Annem hala bana bakarken bende karşısına oturup ona bakmaya başladım. Aklım şinanay mısırlarımda ve yakışıklı kurtlarımdaydı.
Biz karşılıklı bakışıp hiç konuşmazken durum vahimleşmeye başlamıştı ve bende neler olduğunu merak etmiştim. En iyisi şu durumun içine etmek diye düşünerek sessizliği bozdum.
''Önemli bir şey mi oldu?'' Annem sanki bir şeyler gizliyordu. Bunu o bukalemun bakışlarından anlamıştım.
''Evet ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.'' Aha size dedim. Tabi bukalemun bakışı okuyucusu olduğum için mükemmel sezilerim vardır.
''Söyle gitsin. O kadar kötü bir şey mi? '' diye sordum. Ne olmuştu acaba? Umarım kötü bir şey değildir.
''Aslında onu da bilmiyorum'' dedi. O anda '' mal mısın? '' diye soracaktım ama sonra karşımda annem olduğu için biraz yememişti. Neler oluyordu ki?
''Burayı seviyor musun? ''diye sordu bir anda. Bana göre saçmaydı bu soru. Sonuçta tüm kötü şeyleri bu evde yaşamıştım.
''Sevmem için bir unsur göremiyorum.'' diye cevapladım soruyu.
''Peki buradan taşınsak senin için sorun olur mu?''
''Taşınmak?'' Ne diyordu bu kadın? Kafam karışmıştı. Bunca şeyi arkamızda bırakıp sadece gidecek miydik? Bunlarla yüzleşmem gerektiğini söyleyip duran o değil miydi? Şimdi öylece gitmek mi istiyordu yani?
Düşüncelerden sıyrılmama neden olarak konuşmaya başladı. '' Bak Eylül. Ben her şeyi ayarladım. Evraklar, gerekli bilgiler her işlem tamam. Yeni evimiz hazır buradan çok daha harika. İstersen geri dönebilirim ama bir düşün derim. Tamamen sana bırakıyorum.''
Kendime hakim olamayıp ''Ciddi olamazsın. Bunu neden bana daha önce söylemedin.'' Diye bağırdım.
''Ben... ben çok özür dilerim. Çok mu kızdın? Ben sadece her şeyin hazır olmasını istemiştim.'' Beni sakinleştirmeye çalışır gibiydi.
Bir kahkaha atıp ''Dalga mı geçiyorsun? Bu HARİKA!'' deyip anneme sarıldım. Gerçekten bu ihtiyacım olan şeydi. Yeni bir başlangıç yapardım ve her şey daha güzel olabilirdi.
Annem ''Ah, kalp krizi geçirecektim Eylül.'' Dediğinde kıkırdayıp annemden ayrıldım.
''Eee nereye gidiyoruz? Diye sordum heyecanla.
Evet çok merak ediyordum. Bu benim için bir şanstı. Yeni insanlar tanıyabilirdim. Hatta arkadaş bile edinebilirdim. Evet bunu yapabilirdim. Buradan nefret ediyordum. Burası şehir merkeziydi ve kimse birbirini tanımazdı. Komşuluk ölmüştü ve insanlar ölü gibiydi. Genellikle çarptığında özür dilemeyen ve etik olunca kendini üstün sanan tipler yaşardı. Farklı olmak adına dış görünüşünü değiştiren ama karakterinde hiçbir güzellik bulunmayan insanlar bulunuyordu burada. Kesinlikle her şey daha güzel olacaktı. Hahahayt bekle beni yeni gideceğimiz müthiş yer!
Bir elimi kalbimin üstüne koyarak kalp krizi geçirme modunda annemden gelecek cevabı bekliyordum.
Annem derin bir nefes aldı ve ''Arka bina.'' Dedi.
''Ha?'' verdiğim tepki sadece bu olmuştu ama şuan kalp krizi geçiriyordum ve sanırım beynim yanmıştı. Az önce arka bina mı demişti bu kadın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİMKİ
HumorO an gerçekten hayatımın en büyük travmalarından birini yaşıyordum. Nefret dışında hiç bir şey hissetmiyordum. O görüntüleri hafızamdan silmek için her şeyimi verebilirdim. Bu hayal kırıklığını yaşamamak için her şeyi yapardım. Hayatımda kahraman ol...