Episode 1

72.7K 2.8K 740
                                    

Öncelikle belirtmek isterimki hikaye hiç bir şekilde çalıntı değildir. Tamamen kendi hayal ürünümdür. Bana fikri veren hikayeler ola bilir ama kurgu tamamen bana aittir. Umarım beğenirsiniz. Ve lütfen düşüncelerinizi yorum yapın. İyi okumalar...

Her sabah olduğu gibi yine okul için hazırlanmaya başladım. Her be kadar bu gün kendimi enerjik hiss etsemde okula gitmek istemiyordum. Üniformalarımı giyip saçımı at kuyruğu yaptıktan sonra mutfağa yöneldim. Tam kapıdan içeri geçecekken annemle babamın konuştuklarını duyup durdum. En kötü huyum olan kapı dinleme sayesinde onları dinlemeye başladım.

- Saat kaçta gelecekler?

-Gece yarısı.

- Onu öylece alacaklar mı?

Annemin ağladığını anlaya biliyordum.

-Ah Miranda. Bunun olacağını biliyordun.

- Ama ona bu kadar alışmışken...

- Şşşhh. Seni duyacak.

Daha sonra sesler kesilince bir kaç saniye bekleyip mutfağa geçtim.

- Günaydın.

Annem ağladığını belli eden bir sesle bana cevap verirken babamsa zor duyulacak bir sesle mırıldandı.
Her sabah olduğu gibi vişne suyumu içip evden çıktım.
Ve işte arkadaşlar.
Ben Alexa Talent. On sekiz yaşıma bir aydır bastım. Ve anne babamla tek katlı bir evde yaşıyorum. Enerjik ve pozitif bir yapıya sahip olmakla beraberinde çokta meraklı birisiyim. Bu yüzden de bu gece yarısı uyumayarak annemlerin kimden bahs ettiklerini anlayacağım.
Okul servisine binip en arkalarda bir yerde oturdum. Servise göz gezdirdiğimde her zamanki görüntüyle karşılaştım. Bir yanda sıkıcı futbul ve kız muhabetti yapan erkekler ve bir yanda aşırı sıkıcı erkek muhabbeti ve modayla ilgili konuşan kızlar. Sanırım bu görüntüye hiç alışamayacağım. Servis son öğrenciyi de aldıktan sonra okula doğru ilerlemeye başladı. Ama bense diğer tüm kızlar gibi gelene bakıyordum. Austin J. Okulun populer çocuğu. Ve de en yakışıklısı. Ama o tabiki tüm kızlara etkileyici bir bakış attıktan sonra sevgilisinin yanına geçti. Yıllardır ondan hoşlanmama rağmen bana bir kez bile bakmadı. Diğerleri gibi. Çünki ben utangaç ve ezik olandım. Yüzümün yarısını kaplayan gözlüklerimi ve bakımsız vücudumu saymazsak. Cılızdım ve çok bakımsızdım. Ama sakladığım güzelliğim vardı. Gözlüklerim yüzünden saklanan renkli gözlerim ve bol kiyafetlerim arasında sakladığım fiziğim. En güzeliyse etkileyici ve inanılmaz olan doğum lekem. Kanatlı bir kristal. Evet bu her ne kadar garip olsada öyleydi. Ve bunun bir doğum lekesi olduğuna inanmak çok zordu. Okula vardığımızda en son servisten inip okula geçtim. Anında içimi saran ürpertiyle aniden duraksadım. Sanki biri yakıcı gözlerle beni izliyordu. Etrafa baktığımdaysa herkes kendi halindeydi. Bana dikkat eden yoktu. Umursamamaya çalışarak sınıfa gittim. İlk ders biolojiydi. Dikkatle dersi dinlerken sol omzumda bulunan doğum lekesinin sızlamasıyla elim hızla omzuma gitti. Omzum ateş almış gibiydi. Derin nefesler alıp acının geçmesini beklemeye başladım. Ama dakikalar geçmesine rağmen acı bir nebze olsun hafiflemiyordu. Sonunda dayanamayarak öğretmenden izin alıp lavoboya gittim. Hemen üzerimdeki bol tişörtün kolunu sıyırıp omzuma baktım. Belirgin değilmiş gibi daha da belirginleşen lekenin kenarları kızarmıştı. Elimle musluktan soğuk su alıp lekeye sıçratsam da yanma hafiflemiyordu. Ve leke suyu hızla içine çekiyordu. Aynaya baktığımdaysa parlayan mavi gözlerimi görmemle ne yapacağımı bilemedim. Normal bir parıltı değildi bu. Gözlerim birer kristal gibi parlıyorlardı. Vücudum uyuşmaya başlıyordu. Ne yapacağımı bilemez haldeydim. Aniden tüm sızlamalarım kaybolunca derin bir nefes aldım. Ne gözlerimdeki parıltı ne vücudumdaki uyuşukluk ne de doğum lekemdeki sızı kalmıştı. O sırada zil çalınca yüzüme bir kaç kez su çarpıp lavobodan çıktım. Az önceki durumum gözlerimin önüne gelirken başımı olumsuzca sallayıp sınıfa gittim. Sırama oturup kafamı ellerimin arasına aldım. Bir anlık gözlerim kararınca sesler duymaya başlamamla ne yapacağımı bilmezcesine durdum. Olgun bir kadın sesi konuşuyordu.

- Sol omzunda kanatlı bir kristal lekesi var.

Beyaz saçları olan kadın yaşlı değildi ve saç rengi orjinel duruyordu. Karşısında arkası dönük hafif uzun siyah saçları olan yapılı bir erkek duruyordu.

- Onu görünce anlayacaksın. Hiss edeceksin. Yaydığı enerjiyi ve gücü hissedeceksin.

Tekrar zilin çalmasıyla hızla kendime geldim. Bu gün fazlasıyla garip bir gün geçirmiştim ve bu beni oldukca yormuştu. Daha fazla duramayacağımı anlayınca çantamı da alıp müdürün odasına gittim. Başımın döndüğüyle ilgili bir şeyler söyleyip rapor aldıktan sonra eve gitmeye başladım. Erken çıktığım için yürüyerek eve gitmeye başladım. Tekrar üzerimde yakıcı bakışlar hissedince etrafıma baktım ama kimse yoktu. Tekrar önüme dönüp yürümeye devam ettim.
Yirmi dakikalık bir yürüyüşün ardından eve vardığımda anahtarla kapıyı açıp içeri geçtim. Sabah olduğu gibi mutfaktan anne ve babamın sesini duyunca tekrar dinlemeye başladım.

- Hayır Carlos. Ne demek burdalar.

- Miranda sakin ol.

- Sakin falan olamam!

-Bana bak. Birazdan gelirler. Onu alacaklar. Ve sende sorun çıkarmayacaksın.

- Hayır!

-Senin kadar bende gitmesini istemiyorum. Ama unutma. Karşı çıkarsak bize zarar verirler.

Daha fazla dinlemeyerek odama geçtim. Annem ve babamın kimden bahs ettiklerini bilmiyordum ama gittikce daha da merak ediyordum. Üzerimi değişmeye karar verip şort tişört giydim. Saçlarımı açıp taramaya başladığımda kapının çalınmasıyla duraksadım. Eve gelip giden olmazdı. Çok nadir zamanlarda. Saçlarımı açık bırakıp yavaş adımlarla odamdan çıktım. Duvarın arkasından çıkmadan gelenlere bakmaya çalıştım. Üç kişi saymıştım. Ama bu önemli değildi. İçlerinden biri okulda duyduğum ses zamanı gördüğüm bana arkası dönük olan erkekti. Aynı olan uzun siyah saçları ve siyah gömleğinin yapıştığı kaslı vücut. Başını arkaya çevirmesiyle hızla duvarın arkasına saklandım. O bir saniyelik zaman diliminde ne kadar yakışıklı olduğunu görmüştüm. Erkesi olan kemikli yüzü siyah gözleri...Tam anlamıyla nefes kesiciydi. Saklandığım duvara yaklaşan adım seslerini duyunca hızla odama geçtim. Kapının orta kısmında uzun bir cam vardı. Ve bulanıkta olsa kapının arkasındakini görmek mümkündü. Baştan aşağı siyah giyen bu yakışıklı da tam kapının karşısında durmuştu. Ve muhtemelen onu gördüğüm gibi o da beni görüyordu. Eli ağır çekimde kapı koluna uzandığı zaman sabahkinden daha şiddetli acının doğum lekesini sarmasıyla ağzımdan acı dolu bir inilti döküldü. O sırada kapı açıldı. Karşımdaki adam ya da genç mi diyim. Pekte fazla yaşı yoktu çünki. Derin bakışlarla beni süzdükten sonra yanıma geldi. Ben acıyla karışık şaşkınlık merak gibi duyguları besleyen gözlerimle ona bakıyordum. Hiç bir şey demeden yanıma geldi. Tek eliyle gözlerimi kapadığında elini çekmek için harekete geçsemde gözlerimin üzerindeki baskı arttı. Ve hiç beklemediğim anda gözlerim kapandı ve onun kollarına yığıldım. Daha fazlası yoktu.



Player:Talien-Bir möcüzə olsun
Dinlerseniz sevinirim. Azerice fakat güzel bir şarkı.

Bilinmeyen ElementHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin