Episode 6

29.4K 1.9K 115
                                    

Mediada elementler.
Player : DNA
Elimden geldiğince çabuk yazmaya çalıştım. Okul yüzünden yetiştiremiyorum. Bu arada Player de bulunan şarkı açmazsa mutlaka bulup onunla birlikte okuyun. Bu arada tanıtım videosu yapa bilecek olanlar bana ulaşa bilirmi. Her neyse oy ve yorumu unutmuyoruz.
İyi okumalar...


Gözlerim kocaman açılmış bir şekilde alev topuna bakarken donmuş gibiydim. Hareket edemiyordum. Nedeni şaşkınlık mıydı bilmem ama sanırım birazdan kül olmamı sağlayacaktı. Alev topunun bana çarpmasına saniyeler kala içimde bir şeylerim kıpırdadığını hiss ettim. Tüm vücudum gerildi. Son saniyedeyken zaman yavaşlamış gibiydi. Parmaklarıma doğru akan gücün hiss edilmesi imkansızdı. Ve jendimi savunmak istercesine ellerimi kendime siper ettiğimde parmaklarımdaki güç parmaklarımdan akarak dışarı fırladı. Büyük bir korkuyla ateş topunun bana çarpmasını beklerken beklediğim olmayınca ne zaman kapadığımı bilmediğim gözlerimi açtım.  Karşıma çıkan manzaraysa inanılmazdı. Tam önümde kocaman bir kristal duvar örülmüş gibiydi. Ve büyük ateş topu kristal duvarı aşamamış ve gök yüzüne yönelmişti. Şaşkınlıkla kararmış yıldızlı gök yüzüne bakarken ateş topu aynı bir havai fişek gibi patladı. Etrafa saçılan küçük ateş topları her ne kadar inanılmaz bir görüntü ortaya sersede korkutucuydu.  Bedenim sanki aylardır uyumuyormuş gibi yorgunken bakışlarımı gök yüzünden karşımdaki kristal duvara çevirdim. Sivri uçları olan uzun kristaller bir duvar misali karşımda duruyordu. Elimi yavaşca kristallerden birinin sivri ucuna dokundurdum. İşaret parmağımla uyguladığım hafif baskı parmağı kesip bir damla koyu kırmızı kan kristal boyu aşağı süzüldü. Tüm kristallerin birleşme noktasına vardığında kristal sırayla parlayarak rengini değişti. Önce mas mavi bir renk aldı  sonrasında canlı ateş rengini aldı. Ardından yeşile bürünen kristal en son gri renge büründü. Tahmin etmek zor değildi ki bu dört renk bilinen dört elementi Su Ateş Toprak ve Hava'yı temsil ediyordu.
Sonra kristal eski rengine koyu mavi ve mor karışımı rengine döndü. 

******

- Alexa!!! Kalk!!!

Büyük bir korkuyla yatakta doğrulurken başımda bağırıp duran kişinin Retra olduğunu fark edip kendimi tekrar yatağa bıraktım.

-Kaaaaalk!!!!

Retranın tüm Host'u inleten çığlığıyla lanet ederek yataktan kalktım.

-Dün nerdeydin?

Tamam. Yaşadıklarımı birilerine anlatmayı düşünmüyordum.

- Biraz gezdim.

Bana kuşkuyla bakıp tek kaşını kaldırdı.

-Tabikide.

Daha fazla bir şey sormasına izin vermeden hızla lavoboya koştum. Rutin işlerimi hall ettikten sonra banyodan çıktım. Retra giyeceklerimi gözüme sokup gitti. Arkasından göz devirip giyinmeye başladım. Siyah kot şortun üzerine siyak asker kumaşı gömleğimi giyip kollarını kıvırdım ve uçlarını önümde bağladım. Saçımı yine at kuyruğu yapıp asken yeşili spor ayakkabılarımı giyip odadan çıktım. Dün bayan Lawrence'la çalıştığımız barakaya geldim. Bayan Lawrence beni orda bekliyordu.

-Merhaba Alexa. Bu gün sana ben değil bay Martin eğitim verecek. Birazdan burda olur.

Diyip hızla barakadan çıktı. Bende bahsettiği kişi gelenedek bir şeyler yapmaya çalıştım. Ne de olsa dün iki kez yapa bilmiştim. Derin bir nefes alıp  karşımdaki mumu kenardaki kibritle yaktım. Kibriti bir kenara bırakıp muma odaklandım. Dün bayan Lawrence'in söylediği gibi ateşi bir kristalin içime haps etmeye çalışacaktım. Ne kadar zor ola bilir ki? Baya zor olacaktır ama...dün daha büyük şeyler yaptıysam yine yapa bilirim. Derin bir nefes alıp dün hiss ettiklerimi hiss etmeye çalıştım. Önce vücudumda dolanan gücü hiss etmeliydim. Tüm dikkatimi içimdeki güce verdim. Ve işte ordaydı. Tam damarlarımda akan güç. Yavaş bir şekilde tüm vücudumda geziyordu. Sonrasındaysa  o gücün parmaklarıma aktığını hiss etmeye çalştım. Gözlerimi kapatıp daha fazla odaklanmaya çalıştım. Başıma giren ağrıyı umursamadan daha fazla odaklandım. Kristal bir kürenin ateşi sardığını düşündüm. Daha fazla ve daha fazla.

- Kendini fazla sıkıyorsun.

Gelen sesle sinirle gözlerimi açıp konuşan kişiye çevirdim. Bu oydu. O gün eve gelen ve büni buraya getiren çocuk. Sinirle muma döndüğümde hiç bir değişikliğin olmadığını gördüm. Tekrar sinirle ona döndüm.

- Başaracaktım!

-Başaramayacaktın!

Yaslandığı kapı pervazından ayrılıp bana doğru yaklaştı. İşaret parmağıyla başıma baskı yaptı.

- Burayla değil...

Parmağını tam kalbimin üzerine göğüsüme getirdi. Kalbim hızını artırırken büyüleyici bir sesle konuştu.

- Burayla düşün. Ve burayla karar ver.

Seslice yutkunup gözlerimi ondan kaçırdım ve bir adım geri gittim. Kalbi olmayan birine söylenecek son şey bile değildi bu. Ben önemsemezdim.  Umrumda olmazdı.

-Tekrar dene. Daha az düşün.

Tekrar mumdaki ateşe döndüm. Tamam. Yapa bilirdim. Bu sefer dediğini yapmaya çalışarak kalpten düşünmeye çalıştım. Gücün kalbimden damarlarıma ordanda parmaklarıma aktığını hiss etmeye çalıştım. Yavaşca sol elimi kaldırıp ateşe doğru tuttum. Gözlerimi kapadığım an parmaklarımdan bir şeylerin aktığını hiss ettim. Aynı andada başıma giren şiddetli acıyı hiss ettim. Hızla başımı ellerimin arasına alarak yere çöktüm.

- Vay canına.

Bir kaç saniye bekledikten sonra dikkatle ayağa kalktım. Önce bakışlarımı benim acı çekmeme rağmen bana bakmayan vicdansıza çevirdim. Ardından şaşkın bakışlarını takip edip muma baktım. Sadece ateş değil tüm mum kristalle kaplanmıştı ve ateş yavaşca sönerken mumda hızla eriyordu.

- Başardım!

Diye bağırıp hızla dışarı koşmaya başladım. Gülerek koşarken istikametim büyük Host gölüydü. Sonunda oraya varacakken var gücümle zıplayıp suya atladım. Bir kaç saniye mas mavi suyun altında kaldıktan sonra su yüzüne çıktım. Karşımda yine Martin vardı. Yüzünde sinsi bir ifade vardı.

- Başardın.

Parmaklarıyla üç yaparak devam etti.

- Üçüncü kez.

Bilinmeyen ElementHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin