Episode 15

22.7K 1.4K 231
                                    

Çabuk yazmaya çalışıyorum. Fakat yetişemiyorum. Tabi ilham sorunu da vardı biraz. Ama sonunda yazdım. İnanın bana sizi bekletmek istemiyorum. Hele böylesine güzel yorumlarınızı okuyunca yazmadığım için kendime sövüyorum. Umarım beğenirsiniz.
Mediada Hades.
Arkadaşlar bana player için şarkı önere bilirmisiniz? Hikayeye uygun.
İyi okumalar...



Gözlerimi açmak istemediğim bir gün daha. Bu sefer tamamen başka duygulardı beni bu isteğe iten. Utanç,korku ve gerçekleşme yüzleşmek istememem. Aklıma anılar dolarken utançla yastığa daha da gömüldüm. Çıplak vücudumu saran kolları hiss ediyordum. Çıplak bedenime yaslanan çıplak vücudu hiss ediyordum. Ve en utanç verici olanıysa bundan hiç bir iğrenme duymamamdı. Ondan çekinmiyordum ve ona karşı gelemiyordum. Dün geceden unutamadığım anılarsa beni çıldırtmak istercesineydi. Hala anıları hiss edebiliyordum. Dudaklarımla dans eden dudakları, her hücreme yayılan ateş, tüm vücudumda dolaşan dudaklar. Tarif edemediğim arzular ve istek. Kendimi ona bırakmıştım. Günaha teslim olmuştum. Şeytana uymuştum. Yanımda hafif bir kıpırdama olmasıyla tüm vücudim gerildi. Uyanıyordu galiba.

- Abigail.

Boğuk çıkan sesiyle adımı seslenişi o kadar farklıydı ki. Adımı her söylediğinde ürperen vücudum bu sefer de kayıtsız kalamamıştı.

- Uyanık olduğunu biliyorum Kraliçe'm.

Garip hiss ettiriyordu. Beni hem yüce hiss ettiriyor, hem de dünyanın en alçak insanıymışım gibi hiss ettiriyordu. Neydi bu bilinmezlik? Bedenimi yavaşca kendine çevirdi. Bu sefer kırmızı gözleri değildi bana bakan. Yemyeşil gözlerdi bunlar. Beni kapana kıstıran gözler.

- Abigail.

İsmimi inanılmaz bir şeymişim gibi söylemesi beni deli ediyordu. Gözlerininn bu denli duygu yüklü olması beni çıldırtıyordu. Neydi onu böyle kılan? İri parmakları yanağımı hafifce okşarken gülümsedi.

- Ne hiss ediyorsun?

Ona cevap vermeliydim. Ama kelimeler bir türlü ağzımdan çıkmıyordu. Kendimi zorluyordum.

-Ben...

Ne diyecektim? Üzerimde hala dün gecenin utangaçlığı ve kroku vardı. Tanımadığım bir adamla birlikte olmuştum. Ve şimdi hiç bir şey yapmadan onun yatağında onun yanındaydım. Günahın kollarında.

- Susma. Sesini duymama izin ver.

Peki neden bana yabancı hiss ettirmiyordu? Neden ona yakın hiss ediyordum. Oysa bana çok uzaktı. Derin bir nefes aldım.

-Ben...ne diyeceğimi bilmiyorum.
Bana şefkatle bakan gözler aslında çok  acımasızdı.

- Burası neresi?

- Yeraltı. Burası yeraltı.

- Sen burdamı yaşıyorsun?

- Evet. Uzun zamandır. Ve seni bekliyordum.

Kaşlarım istemsizce çatılırken onu anlamakta güçlük çekiyordum.

- Beni mi?

Yatakta doğrulup beni de göğsüne yasladı. İnanılmaz güzende hiss ettiriyordu fakat benim almam gereken cevaplar vardı.

-Sana söyledim. Biz birbirimize aitiz. Sen ve ben. Doğduğumuz an  Tanrı bizi bir birimize bağladı.

- Ama...

Daha ne kadar kendim hakkında inanması güç şeyler öğrenecektim bilmiyorum. Ama bu kadar bilinmezlik canımı sıkıyordu.

- Sonrasında seni güçlerin yüzünden ve beni de sana bağlı olduğum için lanetli adlandırdılar. Seni insanların arasına beni de yeraltına haps ettiler. Şimdiyse hiç bir engel kalmadı. Artık tekrar birlikteyiz. Ve bu sefer tamamen bir birimize aitiz.

Bilinmeyen ElementHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin