25. Bölüm

14 2 0
                                    

James'ın ağzından;
Bildiğim her yere baktım. Kahretsin bulamadım Lena'yı. Nereye gidebilirdi ki? Belki de New York'a dönmüştür. Tabi ya! Amanda ve Henry'nin yanına gitmiş olabilir. Nasıl aklıma gelmedi ki? Ama evleri nerede bilmiyorum. Etrafta gezinen bir kaç çocuk vardı. Onlara sormaya karar verdim.
+Çocuklar Amanda ve Henry'nin evi nerede biliyor musunuz? Dedim. Altı, yedi yaşlarında bir oğlan üstünü çırptı ve yanıma geldi.
+Sahilin sonunda, ormanlık alana girerken, iki katlı küçük bir ev var. O ev onların bayım. Dedi ve koşup gitti. Çocuklar oyun oynamaya devam ederken, bende onların evine doğru yürümeye başladım. Epeyce yürüdükten sonra iki katlı bir ev gördüm. Etrafta ondan başka iki katlı ev yoktu. Kapıyı çaldım. Bir kaç dakika sonra Henry kapıyı açtı. Şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu.
+James dostum, ne işin var burada? Dedi Henry. Beni gördüğüne sevinmiş bir hali yoktu. Lens buradamıydı acaba?
+Lena öğlen evden çıktı ve gelmedi Henry. Burada olabileceğini düşündüm. Dedim. Henry kapıyı kapatarak yanıma geldi.
+Biraz yürüyüp konuşalım ? Dedi Henry. Canı sıkkın gibi gözüküyordu. Evliliklerin de bir sıkıntı mı vardı acaba? Yürümeye başladık. Henry kumların üstüne oturdu. Bende karşısına oturdum.
+Bak dostum, beni iyi dinle. Lena'nın güvenini kırmışsın. Bu gece bizde kalacak. Bırak yalnız kalsın. Dedi Henry. Bunu duyduğuma üzülmüştüm. Güvenini kıracak ne yapmış olabilirim ki? Tabi ya Evelyn ile konuşmama kırılmış olmalıydı.
+Henry, Lena ile beş dakika konuşmama izin verir misin? Ona söylemek istediğim bir şey var. Dedim. Henry'nin gözlerinin içine bakıyordum. Bana baktı ve gülümsedi. Lena'yı çok özlemiştim.
+Konuş ama bir isteğim olacak. Onu kıracak bir şey söyleme lütfen. Dedi ve kalktı. Evine doğru yürümeye başladık. Cebinden anahtarını çıkardı ve kapıyı açtı. Sessizce Lena'nın kaldığı odayı gösterdi. Henry'e teşekkür ettikten sonra merdivenlere yöneldi ve alt kata indi. Lena'nın kaldığı odanın kapısını yavaşça açtım. Yatıyordu. Uyumuştu sanırım. Sessizce içeri girdim. Yavaşça kapıyı kapattım. Başucuna oturdum. Bana doğru döndüğünde gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

+Lena, neden ağlıyorsun hayatım? Dedim. Aslında onu ben ağlatmıştım. Birde neden ağlıyorsun diye soruyordum.

+Neden ağladığını biliyorum. Özür dilerim hayatım. Affet beni, Evelyn ile konuşmamam gerekirdi. Dedim ve başımı yere eğdim. Cevap vermesini bekliyordum ama Lena'nın tek yaptığı susmaktı. Haklıydı. Ayağa kalktım. Gitmeliydim ama onu çok özlemiştim. Bırakıp gidemiyordum.

+Lena cevap ver! Allah aşkına cevap ver! Bana böyle davranmanı gerektirecek ne yaptım sana? Ne yaptım da bu kadar üzdüm seni söyle! Hayatından çekip gitsem mutlu olacak mısın? Eğer olacaksan giderim. Dedim. Farkında olmadan sesimi yükseltmiştim. Lena'ya sesimi yükselttiğim için kendime kızıyordum. Lena ise sessizliğini koruyordu ve bu beni deli ediyordu. Yanına oturup ellerini tuttum ve gözünün içine baktım. 

+Neden böyle davranıyorum öğrenmek ister misin? Dedi Lena.

+Evet, öğrenmek istiyorum! Dedim. Vereceği cevabı biliyordum. Sabah Evelyn ile konuştuğum için kırılmış olmalıydı. Eliyle boynundaki taşlı kolyeyi çıkardı. Bu kolyeyi ilk defa görüyordu. Avucunun içine aldı ve bana uzattı.

+Bak. İyi bak bu kolyeye. Hatırladın mı? Lara'nın kolyesi. Ona ben hediye etmiştim bunu. Nerede buldum biliyor musun? Aslında en iyi senin bilmen lazım. Arabanda. Torpido gözünün altında buldum. İkinci olarak sabah benim yanımda olman gerekirken, Evelyn ile sohbet ediyordun. Şimdi sana neden böyle davrandığımı anladın mı? Anladın mı James? Dedi. Sesini yükseltmişti. Oldukça sinirli görünüyordu. Şaşırmıştım. Evelyn konusun da haklıydı. Peki Lara'nın kolyesinin benim arabamda ne işi vardı? Yoksa onu beni...benim öldürdüğümü mü düşünüyordu? 

+Kolyemi? Onun kolyesinin benim arabamda ne işi var ? Dedim. Şaşkınlıkla Lena'ya bakıyordum.

+En iyi senin bilmen lazım canım. Dedi. Benden nasıl böyle bir şey beklerdi. Anlayamıyorum.

+Sen benden nasıl böyle bir şey bekliyorsun? Hiç mi güvenmedin bana? Yazıklar olsun ya... Tam konuşurken sözümü kesti.

+Güvendim James. Ama bu kolyenin senin arabanda olmasının başka anlamı olamaz. Dedi ve ayağa kalktı. Camın önüne doğru gitti. Camı açtı ve bana döndü.

+Sana çok aşığım James. Bırakıp gitmenden korkuyorum. Seni seviyorum ama güvenemiyorum. Dediğinde şaşkınlıkla Lena'ya bakıyordum. Nasıl olur da insan sevdiğine güvenmez. Söyleyecek tek kelime bulamıyordum.

+Lena neden güvenmiyorsun bana? Eğer hayatından çıkıp gitmemi istiyorsan giderim. Nasıl olsa güvenmiyorsun bana! Dediğimde sinirli bir şekilde bana baktı ve yanıma geldi.

+Git James hiç çekinme. Evleyn'e git. Seninde işine gelir. Dedi. Dayanamadım ve onu öptüm. Ancak bu şekilde susardı. Sustu da.

+Seni bırakıp gitmeyeceğim. Kolyenin benimle hiç bir alakası yok ve emin ol bu işin peşini bırakmayacağım. Ama bana güvenmediğini duyduğuma üzüldüm Lena. Dedim. Elini göğsüme koydu.

+Özür dilerim James. Ne olursa olsun, elini kalbine koy ben hep oradayım hayatım. Dedi. Sevinçle Lena'ya bakıyordum.

+Eve gidelim mi hayatım? Dedim ve kucağıma aldım Lena'yı. Gülümsüyordu.

+Eve kadar böyle taşırsan, eve gitmeye razıyım. Dedi ve gülümsedi. Ne gelirse başımıza mücadele etmeye hazırdım. Eve kadar taşıdım Lena'yı. İkimiz de yorulmuştuk. Benim odama geçip uyumaya karar verdik. Yarın yeni bir gün ve yeni bir başlangıç olacaktı ikimiz için.



GEÇMİŞİN İZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin