-Aç ve perişan halkın dişinden tırnağından artırarak devletine kazandırmak istediği ve parası peşin ödenmiş iki savaş gemisine İngilizler göz göre el koydular, tüm ültimatomlarımıza rağmen paramızı geri ödemediler ve bu gemilere daha sonra askerlerini doldurarak Çanakkale'ye yolladılar.
-İngilizler daha savaş ilan edilmeden Seddülbahir'i bombaladılar ve bu sırada 86 şehit verdik.
-Avustralya'nın ve Yeni Zelanda'nın gençleri "Avrupa'yı Almanlardan kurtarmak ve Avrupa'nın özgür kalmasını sağlamak" propagandasıyla toplanmışlardı, bu gençler daha önce Gelibolu denilen yerin adını bile duymamışlardı.
-İkinci çıkarma için savaşa giden bir Avustralya askerine nereye gittiğini soran bir yaşlı adama "Türkler buraya gelip yerleşecekler, onları öldürmeye gidiyoruz" dedi, bu söz üzerine yaşlı adam binlerce kilometrekarelik çöle doğru baktı ve "Eee gelsinler ne olacak ki burada yer çok" dedi.
Padişahın "Cihad" ilanını duyan ve Avustralya'da yaşayan iki zenci Müslüman, Türklerle savaşa giden birliğe ateş açtı ve orada şehit edildiler, orada bulunan ve olayı yaşayan Avustralyalılar bu olayın nedenini uzun süre anlayamadılar.
-İngiliz-Fransız donanması Gelibolu öncesi 200 yıldır hiç yenilmemişti, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi donanması olarak biliniyordu. Bu donanmanın bayraklarını gören Türklerin topukları yağlayıp kaçacaklarını düşünüyorlar, daha da trajik olanı bu düşünceye saplantı derecesinde inanıyorlardı.
İngiliz-Fransız donanması seksen parça gemiyle boğaza saldırdı. Gemilerden birinin adının "Agamemnon" du. Aynı zamanda Agamemnon, binlerce yıl önce Truva'ya saldıran Yunan ordusunun kalleşçe yöntemler kullanan komutanının adıydı.
-İngilizler, sabah saatlerinde girdikleri boğazı ellerini kollarını sallayarak, canlarının istediği her yeri bombalayarak geçebileceklerini zannediyorlardı. Komutanlar, akşam beş çayını Marmara denizinin ortasında içmeyi planlıyor, İstanbul üzerine bahisler yapıyorlardı.
-İngiliz şairleri de savaşa katılmışlardı ve bazı idealleri vardı. Bu ideallerini günlüklerinde "Lokum ve halıları yağmalamak, Ayasofya'nın çinilerini sökmek, İstanbul'un en güzel lokantalarında balık yemek" olarak yazdılar.
-Osmanlı Devletinin elinde sadece 26 deniz mayını kalmıştı. Bir rivayete göre Nusret gemisinin kaptanı Tophaneli Hakkı Binbaşı, mayınları nereye ve ne zaman bırakması gerektiğini bir gece önce rüyasında görmüştü. Ertesi gün gerçekten de bu mayınların hiç akla gelmeyecek biçimde Ertuğrul koyunda kıyıya paralel olarak döktü. İngilizler boğazı defalarca dikine kontrol etmelerine rağmen bu mayınları tespit edemediler çünkü Nusret'in bu mayınları son mayın kontrolünden sonra sabaha karşı bırakılmıştı.
-Donanma boğazı geçmeye başladığında düşük top menzilli Fransız gemileri taktik gereği tabyalarımızı şaşırtmak için öncü atışlar yaptılar ve daha sonra arkalarından gelen uzun menzilli İngiliz gemilerine yol açmak için kenara kaydılar. Bu kayma esnasında kıyıya paralel yerleştirilen mayınlara çarptılar, büyük bir panik yaşandı, ortalığın karıştı, gemiler birbirine girdi, 200 yıldır yenilmeyen dünyanın en büyük donanması iki saatte dağıldı. Türkler batan düşman gemilerindeki savunmasız askerlere ateş etmeyi bıraktılar ve diğer gemilere ateş ettiler.
-Edremitli Seyit Onbaşı, Topun ağzına mermi süren vinç tesisatı bombardımanda kullanılamaz hale gelince "Ya Allah Bismillah" diyerek üç tane 275 kiloluk mermiyi tek başına arka arkaya kaldırarak yatağa sürdü ve ateşledi. Bu işlemi yapabilmesi için her defasına üç basamaklı metal bir merdivenden çıkması gerekiyordu ve üçüncü atışta İngilizlerin "Ocean" zırhlısının dümenini parçaladı. Dümeni kırılan "Ocean"ın sarhoş bir serseri gibi mayınlara sürüklendi, bir mayına çarparak havaya uçtu ve yirmi dakika içinde battı.
-Bu olayın ertesinde bölük komutanının Seyit Onbaşı'yı çağırttı, aynı mermiyi kaldırmasını istedi ancak Seyit Onbaşının bunu başaramadı. Bunun üzerine Komutanı "Bu merminin tahtadan bir maketini getirsinler, Bu yiğidin fotoğrafını çeksinler" diye emir verdi. Bu fotoğraf hepimizin çok iyi bildiği, Seyit Onbaşının günümüze ulaşan tek fotoğrafıdır. Seyit Onbaşı'nın Çanakkale'de mermiyi kaldırdığı yerde bir heykeli de bulunmaktadır.
-Nusret Mayın gemisinin aslı yakın zamana kadar Mersin'de demirliydi ve Çanakkale Çimenlik Kalesi'ndeki Nusret Mayın Gemisi makettir.
-İngilizlerin 18 Mart faciasının suçlusu olarak mayın taramacıları sorumlu tuttular. Hepsi kurşuna dizdirildi. Savaş bittikten yıllar sonra her iki ordu arşivleri açıklanıp gerçekler öğrenilince bu askerlerin ailelerinden özür dilendi, tazminat ödendi, iade-i itibar yapıldı ve şerefli birer asker olarak öldüklerini ilan edildi.
-İngiliz-Fransız ortaklığının boğazı donanmayla geçemeyeceklerini anlayınca onlara geçit vermeyen Türk topçularını arkadan ele geçirerek temizlemek için çıkarma harekatı yapmaya karar vermişlerdi. Bunun için Mısır'da piramitlerin dibinde, sömürgelerinden getirdikleri on binlerce askeri toplayıp "Nasıl olsa orada Türklerle işimiz çok kolay olacak" diyerek bu askerlere baştan savma bir eğitim vermişlerdi, burada toplanan askerler 16 farklı ülkeden gelmişti ve aralarında Müslümanlar bile bulunuyordu, daha sonra bu askerler savaş esnasında kandırıldıklarını anlayıp taraf değiştirdiler.
-Mısırda toplanan askerlerin kayıtlarını tutan bir katibin sürekli "Australia and New Zealand Army Company/ Avustralya ve Yeni Zelanda Ordu Birliği" yazmaktan yorulmuştu ve pratik bir çözüm olarak bu kelimelerin baş harflerini alarak ANZAC kısaltmasını buldu. Bu kısaltmanın dünya tarihine geçti.
-İngilizler oldukça başarısız bir operasyon yürüttüler. Akıntı ve hava durumu dahil yaptıkları hiçbir hesabın tutmamıştı, aralıklarla çıkmaları gereken geniş kumsala değil, dar bir koya ve kalabalık bir şekilde çıkmak zorunda kaldılar, karşılarında ise Ezineli
-Yahya Çavuş ve 62 kişilik takımı dışında hiçbir birliğimiz yoktu.
-Türk ordusunun başındaki Alman Liman Von Sanders Paşa'nın çıkarma beklenen bölgeleri kasıtlı olarak yanlış hesapladığı, İngilizleri ve Türkleri olabildiğince birbirine kırdırarak İngilizlerin dikkatini bu bölgeye çekmeyi, bu sayede Avrupa'da savaşan Alman askerlerinin karşısında daha zayıf bir askeri güç olmasını ve Alman birliklerini rahatlatmayı amaçladığı düşünülmektedir. Bu iddia ispatlanamamış olsa da, tüm savaş boyunca Liman Paşanın hiçbir askeri tahmininin tutmamış olması ciddi şüphelere yol açmıştır ve açmaktadır.
-Çıkarma beklenmediği için küçük bir takımdan başka hiçbir askeri birliğin bulunmadığı koya çıkan 4000 İngiliz askerine Yahya Çavuş ve arkadaşları, eski tip piyade tüfekleriyle 18 saat boyunca karşı koydular. Mermi israfı yapmamak için asla tek dolaşan hedeflere ateş edilmedi. Neredeyse, hiçbir mermi israfının yapılmadı, İngiliz askerleri çakılı kaldılar, bir santimetre ilerleyemediler, takım komutanlarının üstlerine telsizlerinden verdikleri raporlarda karşılarında kalabalık bir makineli tüfek (!) birliğinin bulunduğunu bildirdiler. Dışarıdaki kıyımı gören İngiliz askerleri ise çıkmak istemediler ve bunun üzerine komutanlarının onlara arkalarından ateş ederek zorla savaşmaya gönderdi. Havadan savaşın seyrini takip etmekle görevli bir İngiliz pırpır uçağının pilotu kıyıdan 50 m kadar açığa kadar denizin kıpkırmızı kan ile dolduğunu görmüştü, daha sonra bunun hayatında gördüğü en korkunç şey olduğunu söylemişti.
-Ezineli Yahya Çavuş ve arkadaşlarının hepsi orada şehit oldu. Bu çarpışma belki de savaşı kurtardı. Bu bölgeye çıkarma yapıldığını haber alan diğer birliklerin bölgeye yetişmesi için gerekenzaman kanla kazanılmıştı.
-Bir bölgeye çıkarma yapan 2000 kişilik İngiliz ve Fransız bölüğünün o bölgede bulunan selvi ağaçlarını Türk birliği sandıkları için kaçarak bölgeyi terk ettiler. Bu olayı yıllar sonra kendiraporlarından ve yazılı kaynaklarından öğrendik.
-Tüm çıkarma harekatı boyunca İngilizlerin yılan gibi sinsice davranmaya çalıştılar. Başta Anzac birlikleri olmak üzere diğer tüm sömürge askerlerini hep kendilerine kalkan olarak kullandılar. Ölümün kesin olduğu taarruzlarda öncü siper birlikleri olarak hep bu askerlerin kullandılar. Mel Gibson'ın gençlik yıllarında başrol oynadığı "Gallipoli" adlı sinema filminde bu konuya inceden göndermeler yapılıyor.
-İngilizler tüm savaş boyunca hata üstüne hata yaptılar. Emir-komuta zincirlerinde sürekli kopukluklar oldu, verilen önemli emirler asla yerine ulaşmadı, kimden geldiği belli olmayan emirlerle önemli stratejik hatalar yapıldı. Mevzi ve can kaybı bu nedenle çok arttı. İngiliz savaş kaynaklarında, askerlerin anılarında ve araştırma eserlerinde bunlara örnek olabilecek yüzlerce olay anlatılmaktadır.
-Çanakkale savaşlarındaki en büyük askeri dehalar, Mustafa Kemal ve Esat Paşadır. Düşmanın her hamlesini doğru tahmin etmişler, yaptıkları kritik hamleler ve aldıkları cesur kararlarla savaşın seyrini değişmişlerdir. Gelişen olaylar neticesinde askerlerinin de yüksek güvenini ve hayranlıklarını kazanmışlardır.Bunların çoğunu zaten biliyorsunuzdur ama aralarında bilmediğiniz bir kaç bilgi vardır diye umuyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abov Dedirten Bilgiler
Non-FictionAra sıra uzun ara sıra kısa bilgilerle; ara sıra da bilip ara sıra da bilmediğiniz bilgilerle karşılacaksınız.İyi bilgilenmeler.