first executive

16.9K 264 87
                                    

Parmaklarımı saçlarımın arasından geçirip sesli bir şekilde nefesimi havaya verdim.
Elimde tuttuğum ve aralıksız bastığım kumandanın tuşu artık ikiliyordu.Sonunda bozmuştum.

Abim arkadaşlarıyla dışarıya çıktığından beri evde bütün abur cuburları toplamış mideme indirirken gözlerim ara sıra saate kayıyordu.Yarıma kadar abim gelmeyecekti.Zaman ne kadar yavaş akıyorsa benim canım o kadar sıkılıyordu.

Kapı çaldığında saati kontrol ettim, abimin gelmesine daha bir saat vardı.
Kapıya doğru adımlarımı hızlandırdığımda tanıdık birisi olmaması için dua ettim çünkü pandalı pijamalarımdan birini giyiyordum ve kimseye rezil olma gibi bir isteğim yoktu.
Kapıyı açarken sadece başımın gözükmesine dikkat ettim, ne olursa olsun itibarım önemliydi.Okulda veya yaşlı kadınların ağzında "pandalı kız" diye anılmak istemiyordum.

"Merhaba abi , seni beklemiyordum" Bu saatte geleceğini tahmin etmemiştim.Yüzündeli gülümseme gittikçe büyüdüğünde naylon torbalarları elinde salladı "Çocuklarla evde devam edelim dedik" arkasından iki silüet belirdi.

"Haydi gelin çocuklar"
Onlara böyle görünmemek için elindeki torbaları alıp mutfağa taşıdım. İçinde içki olduğunu biliyordum ve abim bir yudum bile tattırmayacaktı.

Torbadaki içkileri tezgaha sıralarken abim salık saçlarımı eliye dağıttı "Ufaklık ben yokken ne yapmış bakalım"

"Hiç bir şey" dedim dolaptan bardak çıkarırken "Film izledim"
Abim , yarın için ayırdığım cipsleri kaseye dökerken, bense bardaklara bira doldurmakla meşguldüm.

"Onlar kim abi ,ilk defa görüyorum"
Abim avuçladığı baharatlı cipsi ağzına tıktı ve dolu ağzıyla konuştu "Tanımazsın, Justin ve Troy"
"Keşke gelmeden önce haber verseydin.En azından üstüme bir şeyler giyerdim."

Kaşlarını çatıp bana baktı "Kimseye rezil olmayacaksın Rhon.Haydi gel içeriye geçelim"
Kaseyi kucaklarken ,pofuduk terliklerimi ahşap parkeye sürüyordum.
Gözlerimi yeni misafirlerden kaçırırken adımın telafuz edildiğini duydum.

"Değil mi Rhon?"
"Efendim?" dedim tekrar soru yöneltirken "Bizimle biraz oturmak istersin değil mi diye sordum"

Başımı sallayıp Abimin yanına oturdum.
"Sizi hala tanıştırmadım değil mi?" dedi birasını yudumlarken.
Abim bir kolunu bana dolarken parmaklarıyla işaret etti "Troy" dedi kahverengi saçlı, geniş omuzlu çocuğu gösterdiğinde bana göz kırptı.Aynı anda kıkırdarken gözlerimi diğer çocuğa çevirdim "Ve justin" dediğinde önüne gelen sarı saçları arasından gülümsedi.Bir şeyler midemde kasıldığında endişeyle kucağımdaki kaseden bir cips aldım.

"O içmeyecek mi?" dedi Troy , onlar üçüncü biralarını devirirken.Abim ve Troy tam anlamıyla çakır keyifken aralarında sadece Justin ve ben sarhoş değildik.Arada bir göz göze geldiğimizde utançla gözlerimi başka yöne çeviriyordum.

Abim masanın üzerindeki bira şişesini açıp bana uzattığında gözlerim büyüdü.
"Bana öyle bakma ve al şu birayı"

Soğuk birayı bir yudumda yarıladığımda Troy durmadan benimle ilgili yorumlar yapıyordu ve bu biraz rahatsız edici olmaya başlamıştı.Troy'un gözleri durmadan v yaka tişörtümün dekoltesine bakarken yerimde rahatsızca kıpırdandım.
"Kardeşin pekte uslu bir kızmış gibi gözükmüyor Sam"dedi kahkahayla karışık.

Bana gerçekten bebekmiş gibi davranmalarını anlayamıyordum.Ben on sekizdim , beş değil.Ve aramızda sadece dört yaş vardı.

Alkol kanıma hızla karıştığında aklıma gelen her şeyi söylemeye başladım.Sarhoştum.

"Sizin derdiniz ne" dedim elimdeki şişenin kağıdını soyarken.

"Neyden bahsediyorsun" dedi yabancı bir ses.Belkide ilk kez konuşuyordu.
Yutkundum.Gözleri uzun bir süre bana odaklı kaldığında susmam gerektiğini hissettim ama hayır.

"Aramızda sadece dört yaş var ama siz beni bebekmişim gibi hissettiriyorsunuz"

Abim elimdeki birayı alıp masaya koyduğunda hayıflandım.
"Her neyse ben" dedim koltuktan yavaşça kalkarak "Odama çıkacağım"

Arkamdan birisi konuştuğunda tepki olarak bira şişesini kafasından aşağıya dökmek istedim.
"Haklısın saat geç oldu.Uyuma vakti"

Bu ses Justin'den geliyordu.Ellerimi iki yanımda yumruk yapıp , avuçlarımı tırnaklarıma geçirdim.Olabildiğince sakin bir şekilde arkamı dönüp için  dişlerimi sıkarak cevap verdim.
"İyi geceler"

Bir saat geçmesine rağmen hala kahkaha sesleri geliyordu.
Gözlerimi devirdim ve gelen tuvaletime karşı elimdeki telefonu bıraktım.
Yumuşak yatağımdan kalkıp koridorda ilerledim.
Lavabonun dolu olduğunu fark etmemle duvara yaslanıp kollarımı önümde birleştirdim.
Gelen sifon sesiyle üstümü düzelttim.
Kapının kulbu dönerken nefesimi tuttum.Lütfen abim tuvalete girmiş olsun diye dua ederken her zamanki gibi tanrı beni dinlememişti.

Kapı açılır açılmaz mükemmel parfüm kokusu ciğerlerime doldu.Koku karşısında iç geçirirken , tanıdık bakışları tekrar üzerimde hissettim.
"Sen hala uyumadın mı?" dedi Justin.Saatlerdir içmelerine rağmen gayet ayık gözüküyordu.Cevap vermek yerine gözlerimi devirdim.Bu hareketime karşı dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

"Seninle pek" dedi dudaklarını yaladıktan sonra "Tanışma fırsatımız olmadı"

Elini uzattığında ilgimi dövmeleri çekmişti.Dövmelerin hepsinde teker teker göz gezdirdim.
Boğazını temizlediğinde elinin hala havada olduğunu fark ettim.Elini sıktım.
"Ben Justin Bieber"
"Ben Rhon Bammet"

Plastic Heart - JustinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin