Benim kafamda binlerce soru işareti bırakarak giden Justin'inin ardından oturup düşenecek halde değildim.Abimin bana gerçekleri söylememesi aklıma geldikçe sinirden saçlarımı çekiştiriyordum.
Ben onun öz kardeşiydim!
"Aç şu telefonu, lanet olası!"
Abim aranıyor...
Kullanıcı meşgul
Evde yalnız kaldığımdan beri abime ulaşmaya çalışıyordum.
Eğer amethem'e gitmemişse nerede olabilirdi.Justin'in odasına gizlice girip bilgisayarını incelediğimde, şifreyi kıramamıştım.
Oysa ne kadar yaklaşmıştım , her şeyin cevabı sadece bir şifrenin arkasındaydı.
Sinirle soludum , en azından bir kanıt bile bulabilme umudu ile etrafı altüst ettim.Justin'in eve gelmesine daha iki saat vardı, bulabilirdim.Ama gittikçe umudum tükeniyordu.
Karışmış saçlarımın içinden elimi geçirdim , nerede olabilirdi.
Dosyaların içini karıştırdım , dolaplardaki gerekli gereksiz her şeyi yere fırlattım.
Daha sonra bastığım yerlerin gıcırdadığı fark ettim.Halıyı kenara tekmelerimle itip, bir giriş buldum.Kulpu kendime doğru çektim ve gizli bir depo bulduğuma sevinsem mi şaşırsam mı bilemedim.
Merdivenden aşağıya yavaşça inerken , adımımı yere atmamla otomatik çalışan ışıklar teker teker yandı.
Bense kesinlikle böyle bir manzara beklemiyordum.
Bir tahtanın üstüne yapıştırılmış onlarca hapishane kaçkını adamlar ve kırmızı kalemle üstlerine çizilmiş çarpılar.
Tahtanın önüne ilerledim ve planlarını anlamaya çalıştım.
Justin'in fotoğrafının yanında benimki dururken kalp atışlarım hızlandı.Bu işte benim de gizliden gizliye parmağım olduğunu öğrenmek beni korkutmuştu.
Justin'in hapishane de çekilen fotoğrafını bakarken korkum kat kat artıyordu.
Niye gülüyordu? İnsan hapishaneye girdiğinde neden gülerdi ki?Etrafa göz gezdirirken her şeyi kurcalama dürtümü bastırmaya çalışıyordum.
Dolabı tereddütle açtım beni bekleyen her neyse hazırlıklı olmalıydım.
Gözlerimi sımsıkı kapadım ve antiseptik kokusunu içime çektim.
"Aman tanrım!"
Duvarlarda asılı duran silahları gördükçe başım dönüyor gözlerim doluyordu
Abimin benden böyle bir şeyi saklamasından daha kötü bir şey varsa böyle bir çetenin içinde olmasıydı.İnsan öldürüyorlardı.Bu silahların başka açıklaması olamazdı.
Bir araba sesi evin dışarısından duyulduğunda neredeyse kaçarak bu gizli depodan çıktım.
Siktir.
Oda berbattı.Her şeyi bir çırpıda düzeltmeye çalışırken Justin kapıda belirdi.
"Rhon ,iyi misin?"Kollarını önünde birleştirmiş kaşlarını kuşkuyla havaya kaldırmıştı.
"Bir sinir nöbeti" dedim elimi belime koyup.Odanın şu haline bakınca gerçekten de sinirlenmiş görünüyor olmalıydım.
"Tamam.Bayan Gloria'ya söylerim burayı toplar"
Adımlarını bana doğru attı ve yanağımdan bir makas aldı "Abinden bir mesaj var"
"O iyi mi?" Aklıma ayaklarımın altındaki depo geldikçe anlatamayacağım duygular hissediyordum.
"E-evet harika" gözlerimin içine bakmamıştı.
Onun bir zaafı olduğunu yeni yeni öğreniyordum.Yalan söylüyordu.
"Abime ne oldu Justin?"
"O iyi Rhon inan bana"Gözlerini gözlerimden kaçırdı.
"Bana bak Justin"
Çenesinden tuttuğumda bu hareketimle kaşları çatıldı."Şimdi söyle, gözlerime bakarak"
Justin yutkundu ve tekrar söylemeye çalıştı.
"Abin..." Başını iki yana salladı ve burnunu ekşitti.
"O iyi işte Rhon" arkasını dönüp ilerledi.Bana sırtını döndü ve merdivenlerden aşağıya indi.Bense arkasından baka kalırken abimi merak ediyordum.
Sanırım Justin ise başına böyle bir bela taktığı için abime bela okuyordu.Odadan hızla çıktım ve kendi odama ilerledim.Önce uzun bir duş aldım.
Neredeyse tüm günümü yatağımda yatarak geçirdim.Akşam , zorunda olacağım bir şey yapacaktım.
Kaçacaktım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Plastic Heart - Justin
Fiksi Penggemar"Belkide abinin bilmesine gerek yoktur." "Çık odamdan Justin"