"Yeter ulan beynimi falloş etiniz be." Diye sızlandım."Ulan sana moral vermeye çalışanda kabahat." Diye homurdandı Tankurt.
"Siz benim kankamsınız, göreviniz bu göbeller." diyip sırıttım.Mert kafama geçirince sıradan tabiri caizse yere yapıştım.
"Ya Savaş şu Mert'e bişey de!" Diye cırladım. Ben bunu söylerken hepsi hönkürerek gülüyordu. Savaş;
"Mert bişey." Diyince Tankurt güleceğim derken öğretmenin masasından aşağı yuvarlanınca bende kendimi tutamayıp kahkaha attım. O sırada kafamı sıraya çarpınca acıyla inleyip yüzümü buruşturdum.
"Neyse gençler, ben biraz turlayıp gelirim." Dİyip elimle selam verdim ve koridora çıktım.
Dünki olaydan sonra kimse tekrar konuyu açmamıştı. Abim de ben uyurken gidip cam kırıklarını toplamıştı ve eski halimize dönmüştük.
Biri hızla omzuma çarpınca sendelesemde düşmeden dengemi toplayabilmiştim.
"Yavaş olsana be!" Diye çirkefleştim. Kafamı kaldırıp bana çarpan kişiye baktığımda gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Bunlar.. o ve Selin'di. Burada ne arıyorlardı? O da beni gördüğüne şaşırmış gibiydi. Gözlerim yanıyordu. Bakışlarını üzerimde hissediyordum ama umursamayıp yanından geçtim. Fazla uzaklaşamadan eli kolumu sıkıca kavradı. Şuan ona yumruk atmamak için kendimi zor tutuyordum.
"Kolumu bırak!" Diye dişlerimin arasından tısladım ve kolumu sertçe elinden kurtarıp koşmaya başladım.
"Ezra!" Arkamdan bağırdığında dudağımı dişleyip daha da hızlandım. Okulun çatı katına çıkıp bir sınıfa girdiğimde beni bulamaz sanıyordum. Ama anında o da sınıfa girince ağır bir küfür mırıldanıp sargılı elimle duvara yumruk attım.
Kapıyı kapatıp bana yaklaşmaya başlayınca bende geriledim.
"Benden korkma Ezra. Sana zarar vermem."
"Ne işin var burada?" Sesim titrek çıkmıştı. Boğazımı temizleyip devam ettim. "Yine neyin peşindesin söylesene?"
"Seni görmeye geldim. Özledim Ezra." Bunu dedikten sonra gözleri elime kaydı.
"Eline ne oldu?" Diye telaşla sordu.
"Senin eserin." Diye mırıldanıp alayla güldüm." Sen aradıktan sonra yine sinir krizi geçirdim ve kırıp döktüm.
"Ben... üzgünüm."
"Üzgün olman bişey değiştirmez Cenk!" Diye bağırınca hızla bana döndü. Uzun zaman sonra ona ilk defa adıyla hitap etmek iğrenç hissettirmişti. O ise şaşırmış görünüyordu. Kirpiklerini kırpıştırdı.
"Bak, senden defalarca özür diledim. Ne yapmam gerekiyorsa söyle yaparım. Ama bana böyle bakma."
"Umrumda değik, önümden çekil, gitmem lazım arkadaşlarım beni bekliyor." Deyip hareketlenince yine kolumu tuttu. Sinirle dişlerimi birbirine bastırıp gıcırdattım.
"Sana çekil demiştim." Diye mırıldanıp sabahtan beri sıktığım yumruğumu tam suratının ortasına geçirdim. Acıyla inlerken, onu arkamda bırakıp kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda Barış ile burun buruna gelince korkuyla bir iki adım geriledim.
"Ne yapıyorsun burada?"
"Iı.. şey bi işim vardı hallettim. Hadi gidelim." Diyi onu dışarı ittim ve kapıyı kapattım. Bana şüpheli bir bakış atıp
"Peki madem." Diye mırıldandı ve beni kolunun altına çekti.
******
Sınıfa Barış'la beraber girdik. Ve sıralarımıza oturduk. Barış bu gün bir değişiklik yapıp yanıma oturmuştu. Zaten biraz sonrada hoca gelmişti.