Yukarıdaki tatlış kişilik Barış :D İyi okumalar.
Asansörde kan ter içinde kalmış çantamı didikliyordum. Şu anahtarı bi bulabilsem... Hah nihayet!
Duran asansörden hemen fırlayıp terleyen ellerimi üstüme sildim ve saçlarımı geriye attım.
Tam anahtarı kilide sokacakken içerinden gelen seslerle elim havada asılı kaldı.
İçerden bağrışma ve kırılma sesleri geliyordu. Telaşla kapıyı açtım titreyen ellerimle.
İçeriye girdiğimde gördüğümle dilim tutuldu. Vazolar kırılmış, pikeler etrafa saçılmış, vitrinin kapaklarından biri düşmüştü. Sanırım atılan bişey denk gelmişti. Kalbim boğazımda atarken bakışlarımı annemle babama çevirdim. Annem... dağılmıştı. Saçları karışık göz altları şişti. Babam ise... onun da gözleri kıpkırmızıydı ve sinirden çenesi kasılmıştı. Abime baktığımdaysa aralarına girmiş onları ayırmaya çalışıyordu. Karışmamın bir fayda etmeyeceğini bildiğimden çantamı fırlatıp sessizce çöktüm duvarın dibine. Dizlerimi kendime çekip kollarımı bacaklarıma doladım. Alnımı dizime yaslayıp olanların bitmesini beklemeye başladım.
Biraz daha bağırış çağırıştan sonra çarpılan dış kapının sesi yankılandı evde. O an bir hıçkırığın ağzımdan kaçmasına engel olamadım. Ağladığım ın farkındâ değildim. Sanırım babam... gitmişti. Abim gelip kollarını bana dolayınca ağlamam daha da şiddetlendi. Bakışlarımı kaldırıp nemli gözlerimle abime baktım. Onun da gözleri kızarmıştı. Sanki ağlamamak içindi dudaklarını birbirine bastırışı. Elimin tersiyle gözlerimi gözlerimi kurulayıp abimin yanağına bir öpücük kondurdum.
"Abi, ben azıcık hava alayım. Sen... anneme göz kulak ol, olur mu?" Diye mırıldandım. Başta itiraz edecek gibi olsada başıyla onayladı. Ben kapıya yönelirken arkamdam seslendi.
"Telefonun açık olsun. Dikkat et kendine." Başımla onaylayıp çıktım evden.
********
Tankurt'un ağzından...
Bizimkilerle oturmuş vakit öldürüyorduk. Herkes buradaydı bi bizim cadı Ezra yoktu.
"Millet Ezra'yı da çağırıyorum?" Hepsinden onaylar mırıltılar çıkınca telefonumu çıkarıp numarasını tuşladım.
Birinci çalış, ikinci çalış, üçüncü çal....
"Alo Ezra?"Bir müddet ses gelmedi.
"Efendim Tankurt?" Sesi ağlamaklı geliyordu.
"Ezra iyi misin? Ağlıyor musun sen?" Bunu dememle Barış da olmak üzere hepsinin bakışları bana döndü.
Ağzından bir hıçkırık kaçınca telaşla ayaklandım.
"Tankurt iyi değilim." Dedi ağlamaktan kesik kesik olan nefesleriyle.
"Neredesin sen, söyle gelip alayım seni?"
Ezra'dan nerde olduğunu öğrendikten sonra kapıya yöneldim. Barış;
"Tankurt neredeymiş? Ben gideyim." Fazla üstelemeden nerde olduğunu söyledim. O da hızla evden çıktı.
********
Ezra'nın ağzından...
Tankurt'a yerimi söyledikten sonra ellerimi dizlerimin arasına sıkıştırdım ve beklemeye başladım.Hava o kadar soğuktu ki tir tir titriyordum. Üzerimde montum olmasına rağmen içime işliyordu soğuk. Ellerim kıpkırmızı olmuş, hissizleşmiştiler artık. Ağlanamın etkisiyle ıslak olan yüzümün de felç geçirmesine ramak kalmıştı. Ama hâlâ ağlıyordum omuzlarım sarsıla sarsıla. Dudaklarımı sıkıca birbiribe bastırp az da olsa sakinleşmeye çalıştım.O sırada biri omzuma dokununca ilk irkildim. Sonra gelenin Tankurt olduğu düşüncesiyle kafamı kaldırdım. Ama gelen Barış'tı. Bir şey söylemek için dudaklarım aralandı ama sonra tekrar kapandı. Barış ne söyleyeceğimi anlamış olacak ki;
" Hepberaber Tankurtgildeydik. Seninle konuşup durumu bize anlatınca ben gelmek istedim. Şimdi sana bişey sormuyorum. İstediğin zaman anlat, olur mu?"
Kafamla onayladım.O da yanıma oturdu ve beni tek koluyla göğsüne çekti. Yaptığıyla acizliğimin belirtileri olan gözyaşlarım bir bir günyüzüne çıkıp akmaya başladı. Orada ne kadar zaman öyle durduk bilmiyorum ama sonunda duyduğum şey şuydu;
"Uyu güzelim, uyu..."
**********
Tankurt'un ağzından...Barış ve Ezra'nın gelmemesi hepimizi endişeye düşürmüşken kapı çaldı. Damla telaşla kapıya yöneldi. Biz de arkasından tabi.
Kapıyı açtığımızda gördüğümüz manzarayla donduk kaldık. Barış Ezra'yı kucağına almış, Ezra da soğuktan kızarmış yüzüyle mışıl mışıl uyuyordu. Barış sabırsızca yanımızdan geçip Ezra'yı üst kattaki odalardan birine götürdü. Giderken de kızlara , birkaç parça kıyafet getirmelerini söyledi. Ve ardından kapnın kapanma sesi duyuldu...
*********
Ezradan...
Gözlerimi nefes alamamanın etkisiyle araladım. Biri arkamdan o kadar sıkı sarılıyordu nefes almakta dahi güçlük çekiyordum. Çok geçmeden bu kişinin Barış olduğunu anladığımda dondum kaldım. Dün gece olanlar bir bir gözümün önünde geçerken Tankurtgilde olduğumuzu anladım.
"Barış?" Ellerimi kollarının üzerine koyup gevşetmeye çalıştığımda homurdandı. Az da olsa gevşettiğim kollarından güç bela kurtuldum. Üzerime baktığımda değiştirilmiş olduğunu gördüm. Ama sonra aklıma abim geldi. Telaşla telefonu aramaya başladım. Çalışma masanın üzerinde olduğunu farkedince hemen alıp tuş kilidini açtım. 95 cevapsız arma, 39 tane mesaj. Tam anlamıyla sıçtım.
Hızla abimin numarasını tuşlayıp beklemeye koyuldum. İlk çalışta açmasıyla bana bağırması bir oldu;
"NERDESİN SEN?!! NE KADAR KORKTUM HABERİN VAR MI??!?"
"Abi, ben Damlagildeyim. Uyuya kalmışım. Seni arayacaktım." Sıkıntılı bir nefes verdi.
"Başına bişey geldi sandım. İyi misin?"
"Evet herşey yolunda merak etme. Annem.. o iyi mi?" Sonlara doğru titreyen sesimi farketmemesini umdum.
Sıkıntıyla iç geçirdi."Biraz daha iyi. Kahvaltısını da yaptı."
"Pekii, ben artık kapatayım kızlar beni bekliyor."
"Tamam, görüşürüz kendine dikkat et olur mu?"
"Tamam abi." Telefonu kapatıp eşofmanımın cebine atmam ve hızla bişeye çarpmam aynı anda gerçekleşti. Düşmemi belime dolanan bir çift kol engellemişti.
Bakışlarımı çok yakınımda olan Barış'ta sabitledim ve şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.
Telaşla 1 adım geri çekildim.
"Şey.. Günaydın. Ben aşağıdayım. Tankurta yardım edeyim. Hadi by!"
Bunu dediğim gibi odadan fırladım. Gerçekten duyup duymadiğımdan emin değildim ama sanırsam erkeki kıkırtısını işitmiştim.Hiç bişey olmamış gibi ,mutfakta kahvaltı hazırlayan Tankurt'un yanına daldım. Bu ani girişimle irkilen Tankurt, elindeki bıçağı telaşla lavobaya düşürdü. Bu haline kıkırdadım. Ben olduğumu anlayan Tankurt, rahatlamışcasına nefesini üfledi.
"Korkuttun cadı."
"Çok özür cano.Öyle bi an hızımı alamadım."
"Had bana yardım et de tabakları, bardakları koy." dediğini başımla onaylayıp işe koyuldum. O sırada kapı çalınca
"Ben bakarımm!" diye bağırarak kapıya koştum.
Kapıyı açtığımda gördüğüm kişiyle dondum kaldım. Onun burada ne işi vardı ?..