Gözlerimi genellikle mavi ve yeşil tonlarının bulunduğu odada gezdirdim. Bu odayı olabildiğince ferah tutmuş olmalıydılar. Derya ablanın sesi ile ona döndüğümde gülümsüyordu.
"Evet Almila bu günlük bu kadar yeter haftaya aynı günde ve aynı saatte buluşalım." Derya ablanın sözünü bitirmesiyle başımı aşağı yukarı sallamam bir olmuştu. Hiç bir şey demeden o ferah ve güzel kokulu odadan çıktım. Kapının önünde beni bekleyen babamın yanına doğru ilerledim.
"Tatlım nasıl geçti?" Babama bakıp acı bir şekilde gülümsedim.
"Her zaman ki gibi baba." Babam bana fark ettirmemeye çalışsa da annemin ölümünden sonra en az benim gibi yıkılmıştı. Bir ayda dağ gibi adam gitmiş çökmüş zayıflamış baygın bakışları olan farklı bir adam gelmişti. Koridorda çıkışa doğru ilerlerken bir boy aynası çarptı gözüme aynanın karşısına geçip kendimi incelemeye başladım. Bu surat bana yabancıydı. Bu ben değildim. Aklım yine karıştı ve tekrardan bir ay öncesine döndüm.
1 Ay önce :
"Anne valizime neleri koyacağıma karar veremedim.Valizimi sen hazırlar mısın?" Dedemin at çiftliğine gidiyorduk ortalama 3-4 gün kalıp gelecektik. Orası gerçekten muazzam bir yerdir. Kendimi o köyde oturan ve gülümsemesi yüzlerinden hiç silinmeyen kızlar gibi hissediyorum.
"Geliyorum canım Emre'nin valizi hazırladıktan sonra seninkini de hazırlarım." Annemin sesini duyunca beni görmese de kafamı aşağı yukarı salladım. Emre benim birden sürpriz olarak doğan küçük kardeşim. Küçük dediğime bakmayın 3 yaşında olmasına rağmen olduğundan fazla olgun davranır.Annemin gelmesini beklerken bende valizimin köşesine makyaj malzemelerimi koymaya başladım.Yaklaşın on beş dakika sonra annem yanıma gelmiş ve valizime benim sevdiğim kıyafetlerimi dolduruyordu.Kıyafetlerimin yerleşmesi bittikten sonra her şeyimi aldığımdan emin oldum ve ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım. Babam arabanın arka kapısını açmış ve binmem için bekliyordu. Bende baba gülümseyip arabaya bindim. Yanıma Emre, önde ki sürücü koltuğuna annem geçmişti.Annem araba kullanmayı çok sever ancak yanında babam olmadan kullanamazdı. Annem arabayı sürmeye başladığında kulaklığımı kulağıma taktım ve müzik dinlemeye başladım. Yolculuk yapmayı gerçekten çok severdim her zaman kulaklığımı takar hayatla bağlantımı koparırdım. Bir ara babamın anneme arabayı onun sürmesi gerektiği ile ilgili uyarılarda bulunuyor ancak annem onu takmadan devam ediyordu. Çiftliğe yaklaştığımızı anladığım zaman telefonumu kapattım o anda önümde bir şeyler dönmeye başladı aradan da annemin sesi geliyordu.
"Almila kardeşini tut ve sakın bırakma." Annemin uyarısından sonra cama yapışmış kardeşimi kendime doğru çekmeye başladım o anda GÜM diye bir sesle her yerin karanlık olduğunu hatırlıyorum.
Günümüz :
Hatırladığım tek şey bu ne hayatımın bir zamandan sonrasını hatırlıyordum. Ne de kendimi, çok değişmiştim o kazadan sonra bir ay olmasına rağmen sanki dün gibiydi. Annemle olan bazı anlarımı çok net şekilde hatırlarken bazılarının ise sadece başını hatırlıyorum gerisi koca bir boşluk. Ve benim bu boşlukta kaybolmam lazım annem ile tüm anılarımı hatırlamak istiyorum. Onun kokusunu mesela nasıl kokuyordu annem bunu bilmiyorum. Düşüncelere dalmışken babamın omzuma dokunması ile ona döndüm. Onu da çok üzdüğümün farkındayım ama olmuyor işte. Bu olaylarda zaten hiç bir zaman soğukkanlı olamam bir yandan annemin ölümü bir yandan ise kardeşimin sakat kalması. Emre o kazadan sonra bacaklarını kullanamaz oldu. Keşke ona bir şey olmasaydı da bana olsaydı diyordum bazen o daha üç yaşında küçük bir çocuk oynayacak arkadaşları ile koşacak zaten ben yeterince yaşadım bundan sonra yaşasam ne yaşamasam ne annem bana yeterince yaşamam için zaman verdi Emre'ye vermesi gereken zaman dahi kalmadı. O kadar ısrar etmeseydi o arabayı babam kullanacaktı. Ve bu yaşananların hiç biri olmayacaktı. Kardeşim sakat kalmayacaktı. Babamın ikinci kez omzuma dokunması ile hızlı bir şekilde ona döndüm ve bütün hırsımı ondan çıkarmaya başladım.
"Eyer o lanet arabayı sen kullansaydın annemi o koltuktan kaldırsaydın şu an hiç bir bok olmayacaktı. Ne annem ölecek ne de Emre sakat kalacaktı." Babamın gelip bana sarılmaya çalışmasıyla cümlem yarıda kaldı.
"Bırak beni lanet olsun baba. Annemi özlüyorum. Emre'nin o neşeli halleri geri gelsin istiyorum senin her zamanki gibi gülmeni istiyorum baba." Sonlara doğru sesim kısıldı ve fısıltı ile ağzımdan dökülen kelimeler şunlar oldu.
"Artık ben dayanamıyorum baba."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTLU SONSUZ
Teen FictionHer şeyin bir sonu varmış. Ya kötü son ya da mutlu son. Peki benim masalım mutlu sonsuz olamaz mı ? Bana göre hayat bir imtihan bizde bu imtihanın baş rolündeyiz. Hayatımızda hatalar olabilir pişmanlıklarımız olabilir kötü şeyler de yapmış olabiliri...