Multimedya da Fatoş Teyze var. İyi okumalar canlar. :*
"Şimdi anlat bakalım.Neler oldu?"
----
"Yaklaşık bir buçuk, iki ay öncesine kadar her şey mükemmel gidiyordu. Benden mutlusu yoktu. Sürekli etrafa gülücükler saçan her şeyden habersiz genç bir kızdım ben. Ama hayat bir ayda büyüttü beni. Birden üzerime katlanamayacağım kadar sorumluluk koydu. Bir ay önce trafik kazasında annemi kaybettim. Anne demek çok kolay değil mi ? Ama o kelimenin anlamı benim için neydi biliyor musun? Annem beni dokuz ay karnında taşıdı. Büyüttü. Yeri geldi giymedi giydirdi, yemedi yedirdi. Bu hayattaki en değerli varlığım annemdi benim. Koruyucu meleğim. Annem bana yeri geldi dost oldu, yeri geldi sırdaş oldu. Üzgün olduğumda dertlerimi , mutlu olduğumda ise sevincimi benimle paylaştı. Allah'a hep dua ederdim. Annemi başımdan hiç eksik etmesin diye. Ama maalesef annem göç etti. İlk başlarda kabullenemiyordum. İnanmıyordum annemin ölümüne sanki eşek şakasıymış annem sabah uyandığımda yine baş ucumda olacakmış gibi geliyordu. Ama her sabah uyandığımda annemin yüzünü göremeyince kabullenmeye başladım. En çokta ne koyuyor biliyor musun? Annem ile her anımı hatırlamıyorum. Hafızam silinmiş gibi. Anneme bir söz verdim. Kardeşime sahip çıkacağım diye en güzel şekilde sözümü tutmaya çalışıyorum. Emre, küçük kardeşim o lanet kazadan sonra bacaklarını kullanamaz oldu. Bazen keşke ben olsaydım onun yerinde diyorum. Çok küçük o. Dışarı çıkıp oynaması lazım.Koşması lazım. Ve kardeşimin bacaklarını iyileştirmek için de İstanbul'a taşındık. Babamın doktor bir arkadaşı var ve bize bu konu da yardımcı olacak. Annemin mezarı Eskişehir de kaldığı için buraya taşınmak hiç istememiştim oysa ki. Ama Emre için taşınmak zorunda kaldık. İşte özet geçecek olursam benim hayatım bu. Bir ayda her şey sarpa saran hayatım."
Artık konuşacak durumda değildim. Tekrardan ağlamaya başlamıştım. Alper ise şaşkın bir şekilde gözleri dolmuş bana bakıyordu. Şaşırdığı yüzünden belli oluyordu. Hemen ayağa kalktı yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Ve beni kolları arasına aldı. Aslında şaşırmıştım. Ağlayan kızlardan nefret ettiğini söylemişti. Şimdi ise bana sarılıyordu. Bir süre sarıldıktan sonra ondan ayrıldım. Onun da gözleri kızarmıştı ağladığını anladım. Benim için ağlaması gülmeme sebep olmuştu.
"Neden ağlayan kızlardan nefret ettiğimi anladın mı? Karşımda ağlayan bir kız görünce dayanamıyorum. Oturup bende ağlayabiliyorum."
"Özür dilerim.Ağladığımı bile fark etmedim." Ben konuşurken peçetelikten peçete kopartıp burnumu sildi. Ağladığım için burnum akmaya başlamıştı. Bu yaptığına istemsizce kıkırdadım.
"Hemen şımarma küçük hanım. Karşımda burnunun akmasını istemiyorum." Ben hala gülerek kafamı sallıyordum. Alper de yanımdan kalkıp tekrardan karşıma oturdu. Bu arada siparişler gelmişti. Karnım çok aç olduğu için hemen yemeğe başladım.
"Kızım yavaş ol boğulacaksın. Sen kaç gündür yemek yemiyorsun ?" Alper'in sesi ile ona doğru döndüm. Utanmıştım. Ağzımdaki yemeği yutabilmek için portakal suyumdan koca bir yudum aldım.
"Ne yapayım ya çok acıktım. Sabahta hiç bir şey yemedim. Hem susta sende ye şimdi bitireceğim hepsini sonra aç kalacaksın." Bu dediğime gülmüştü. İlk defa cidden gülmüştü. Bende ona gülümsedim. Ve tekrardan yemeğime gömüldüm.
Hızlı bir yemek yeme ardından sandalyede arkama yaslandım. Hala ağzımdaki sucukları bitirmeye çalışıyordum. Alper kahvaltısını çoktan yapmış arkasına yaslanmış benim yemek yemem ile dalga geçiyordu. En sonunda son lokmamı da yuttuğum da derin bir nefes aldım.
"Ay şiştim vallahi." Derken göbeğimi ovuşturuyordum.
"Bir zahmet şiş. Kızım dünyayı yedin be. Şu an yemek sonrası göbeğini ovuşturan babaanneme benziyorsun." Alper'in bu konuşmasına göz devirme ihtiyacı hissettim.
"Ne alaka be? Az yedim hem ben sen kendine bak." Bu dediğime pis pis sırıtmıştı.
"Almilacım sen benim tabağımdaki yemeklerimi aşırmasan bende şu an doymuş olabilirdim."
"Hadi hadi çok konuşma kalk artık eve gitmem lazım. Babam ve Fatoş merak eder." Bu dediğimden sonra eli ile garsona hesabı getirmesi ile seslendi. Bende bu arada cebimdeki paraları çıkarmaya çalışıyordum. Ne yaptığımı fark etmiş olacak ki bana döndü.
"O paranı hemen geri cebine koy. Hesabı sana ödetecek değilim Almila. Ve benim yanımda sakın paranı çıkarma." Kaşlarını çatmış hızlı bir şekil de konuşmuştu.
"Saçmalama sen pek bir şey yemedin bile. Bütün sofrayı ben sildim süpürdüm. İzin ver de hesabı ben ödeyeyim." Şirin şirin konuşmuştum. Çünkü hesabı ben ödemek istiyordum. Zaten Alper pek bir şey yememişti.
"Hayır diyorum Almila zorlama." Ne kadar bu konudan hoşlanmasam da kabul etmek zorunda kaldım. Çünkü çok sert bakıyordu. Hesabı ödeyip ayağa kalktı.
"Peki ama bir gün de ben ısmarlayacağım." Bana dönüp yine pis pis sırıtmaya başladı. Bu çocuğa ben gülmüyor mu demiştim? Ah yanılmışım.
"Bu bir yemek teklifi mi? Yani benimle bir daha yemek yiyeceksin anlamına mı geliyor?" Tek kaşını kaldırmış ima ile gülüyordu. Bende göz devirip omzuna çarptım önden söylene söylene gitmeye başladım. Arkamdan geldiğini biliyordum. Ayrıca pis pis güldüğünü de hissediyordum.Bir kaç dakika sonra arkamdan bağırdı.
"Aptal kız yanlış yerden gidiyorsun. Site bu tarafta."
Arkama doğru döndüğümde gerçekten sitenin ters yönüne doğru gittiğimi fark ettim. Lanet olsun bir rezil olmadığım kalmıştı o da oldu. Suratım asık bir şekilde Alper'in yanına doğru yürümeye başladım. Yanına geldiğimde sanki rezil olmayan ben değilmişim gibi gülümsedim. Yan yana siteye doğru havadan sudan muhabbet ederek yürüdük. Alper hoş bir çocuktu. Muhabbeti sarıyordu. Sempatikti. İlk başta sevemesem de şimdi sevmeye başlamıştım. Burada iyi bir arkadaşa ihtiyacım vardı. Her ne kadar Eskişehir deki arkadaşlarımın yerini dolduramasada...
Siteye girdiğimizde bizim evin oraya yürüdük. Hemen bizim evimizin yan binası da Alperlerin eviydi. Bakalım Alper den nasıl bir komşu olacaktı?
"Alper bugün için teşekkür ederim. Yani yanımda olduğun için. Seninle tanıştığıma çok memnun oldum. Cidden çok samimi ve sevecen birisin. Ayrıca kahvaltı için de ayrı teşekkür ederim."
"Ne demek Aptal kız. Bana güvenip yaşadıklarını anlattığım içinde ben teşekkür ederim. Yaşadıkların çok ağır şeyler. Senin adında çok üzüldüm ama şunu unutma hayat bir imtihandır. Ve bu imtihanı sadece güçlü olanlar kazanır. Anladığım kadarıyla sen çok güçlü bir kızsın. Ayrıca bende seninle tanıştığıma çok memnun oldum. Senin gibi bir komşum olması beni mutlu etti." Alper'in bu düşünceleri ve bana sanki abimmiş gibi öğüt vermesi hoşuma gitmiş ve gülümsememi sağlamıştı.
Eve girmeden önce son kez Alper'e döndüm ve 'sonra görüşürüz' diye seslendim oda bana el sallayıp evine girdi. Bende eve girdiğimde Fatoş mutfakta aldığı malzemeleri buzdolabına yerleştiriyordu. Ben de yavaş yavaş arkasından gidip belinde ki boşluğa dokundum. Oradan tiki vardı. Bende onunla uğraşmayı seviyordum. Ona dokunmam ile yerinden sıçraması bir oldu. Hemen arkasına dönüp beni görünce derin bir nefes aldı. Korktuğu belliydi.
"Özür dilerim Fatoş. Korkutmak istememiştim."
"Korkmadım kuzum. Özür dilemene gerek yok. Birden sessiz sessiz yaklaşınca başkası sandım." Bende Fatoş'un yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Sonra küçüklükten beri yaptığım gibi alışverişte aldığı poşetleri karıştırmaya başladım. Poşetin içinden bir mandalina alıp salona geçtim. Babam ve Emre daha gelmemişti. Ne yaptıklarını merak etsem de rahatsız etmemek için aramadım. Televizyondan rastgele bir kanal açıp izlemeye başladım. O arada telefonuma mesaj geldi. Telefonumu cebimden çıkarıp mesaja baktım.
05** *** ** **
" 'Aptal kız numaramın lazım olabileceğini düşündüm. Kaydet' ;) -Yakışıklı komşun Alper"
---
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur. Yazım ve noktalama işaretleri yanlışlıkları varsa affola. :**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTLU SONSUZ
Teen FictionHer şeyin bir sonu varmış. Ya kötü son ya da mutlu son. Peki benim masalım mutlu sonsuz olamaz mı ? Bana göre hayat bir imtihan bizde bu imtihanın baş rolündeyiz. Hayatımızda hatalar olabilir pişmanlıklarımız olabilir kötü şeyler de yapmış olabiliri...