İyi okumalar 😘
İşte şimdi fena yanmıştım. Ben Barlas'ın arkasından konuşurken onun beni dinlediğinden habersizdim. Şu an ne mi yapıyordum? Barlas bileğimden sıkı bir şekilde tutup beni bodruma doğru götürüyordu. Bu çocuk ne yapacaktı lan bana bodrumda? Tövbestağfurullah. Allah'ım sen affet. Kendi kendime saçma düşüncelerimden ayrılıp bileğimi Barlas'tan kurtarmaya çalıştım.
"Bıraksana be seninle gelmek istemiyorum. Ayrıca beni nereye sürüklüyorsun? Bileğimi acıttın orangutan. "dedim. Zaten canı kıymetli biri olarak bileğimi fena sıkıyordu. Parmaklarının izinin çıkacağından şüphem yoktu. Elini biraz gevşetti ama hala tutuyordu.
" Kızım sen akıllanmaz mısın? Hala argo kullanıyorsun. Ayrıca daha modern bi küfür bulamadın mı küçük cadı. Böyle yakışıklı bir adamı orangutana benzettin ya helal olsun. Ama bana bu dediklerinin cezasını çekeceksin. Öyle kolay kurtulamazsın."dedi. Bay ego yığını.
Beni depo olduğunu tahmin ettiğim bir odaya soktu. Örümcek ağlarının kapladığı dolabın arkasından ışık düğmesini arıyordu. En sonunda bulduğunda ışığı yaktı. Sarı, paslı odayı çok az aydınlatan bir lambaydı. Her tarafta sıra ve masalar vardı. Nereden bulduğunu anlamadığım bir anahtar çıkartıp kapıyı da kitledi. Yavaş yavaş korkmaya başlıyordum. Bana döndüğünde sırıtan bir yüz ifadesi beklemiyordum. Yavaş ama bir o kadar da seri adımlarla bana doğru yaklaşmaya başlamıştı. Barlas bana doğru yaklaştıkça ben de geri gidiyordum.
"Sonunda baş başa kalabildik küçük cadı. Ben söylemeden özür dile de olay kapansın. "dedi. Tıslar gibi konuşan sesi daha da korkmama neden olmuştu. Ama ona korktuğumu belli etmeyecektim.
" Seninle uğraşmam Bay ego yığını. Ben senin bildiğin kızlara benzemem. Öyle sana yanaşmak için sürtüklük yapan kızlarla karıştırma beni. Herkes gibi senin dediğin emirlere de uyamam. Bunu önce o kafana sok. Buraya gelip senden özür dileyeceğimi de düşünüyorsan, daha çok düşünürsün. Eyer haksızsan özür dilemek erdemliktir. Ama haklıysan da özür dilemek güçsüzlüktür."dedim. Şaşırmışa benziyordu. Benden böyle bir şey beklemediği belliydi. Ama okulun sahibinin oğlu diye de ona boyun eğecek değildim. Barlas'a baktığımda kafasını yere eydi ve dişlerini sıkarak sinirli bir şekilde güldü. Sonra tekrardan bana yaklaşmaya başlayınca bende refleks olarak geriye doğru kaçtım. Sırtıma değen soğuk şeyden sonra duvara dayandığımı fark ettim. Barlas iyice yaklaşıp bir kolunu benim yanımdan duvara dayadı. Dibime kadar girip tıslar gibi konuşmaya başladı.
" Bak kızım. Yeni gelmişsin hoş gelmemişsin. Bizim burada işlerin nasıl yürüdüğünü sana o Alper denen süt çocuğu anlatmamış sanırım. Burası benim okulum. Benim dediklerimin dışına çıkmazsın. Yeni gelmişsin diye bir seferlik seni affedeceğim. Bak bunu da kimseye yapmam. Bir daha bana o sesini yükseltmeye kalkışma yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim."dedi. Bu çocuk kendini ne sanıyordu böyle? Onun emirlerine karşı çıkamazmışız. Hadi ya. İlerde görür karşı çıkıp çıkmadığımı.
Barlas'ın kolunun altından çıkıp kapıya doğru ilerlemeye başladım. Kapıya varınca hala aynı yerinde duran Barlas'a doğru döndüm ve konuşmaya başladım."Tekrardan söylüyorum Barlas. Ben emir alacak biri değilim. Burada herkese emir yağdıra bilirsin. Onların senin emirlerine de itaat etmeleri kedini güçsüzlükleri. Ama bana asla emir vermeye kalkışma." dedim. Ve kapının deliğindeki anahtarla kapıyı açıp dışarı çıktım. Kapıyı da arkamdan çarpmayı ihmal etmedim. Bir süre nefesimi düzenlemeye çalıştım. Fazla yakınıma gelmiş ve o buz gibi bakan gözleri beni etkilemişti. Elimi kalbimin hizasına koydum. Çok hızlı atıyordu. Bu doğru olamaz. Neden bu kadar hızlandığını anlayamamıştım. Sadece yakınıma geldiği için utandım. Ve kalbimin bu yüzden o kadar hızlı attığını umarak içinden küfür ede ede yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTLU SONSUZ
Teen FictionHer şeyin bir sonu varmış. Ya kötü son ya da mutlu son. Peki benim masalım mutlu sonsuz olamaz mı ? Bana göre hayat bir imtihan bizde bu imtihanın baş rolündeyiz. Hayatımızda hatalar olabilir pişmanlıklarımız olabilir kötü şeyler de yapmış olabiliri...