kayıp

47 11 0
                                    

sevgili ferhangil family olaylar sarmalı buradan sonra başlıyor. keyifli okumalar :) yorumlarınız ve voteleriniz eksiz olmaya ;)

ÖMER

Dün akşam şeytan kayalıklarının orada kendini denize atan bir kız gördüm ve ardından hemen atladım denize. Yüzmekten nefret ediyorum ama bir saniye bile düşünmeden attım kendimi soğuk sulara. Neyse ki geç kalmamıştım önceden olduğu gibi. Ne zaman zaten bir uçurum görsem Sevde'nin düştüğü gün geliyor aklıma. Daha on yedi yaşındaydık ve Sevde'yle birlikte pikniğe gelmiştik şeytan kayalıklarına. Ben eşyaları taşırken bir önceki gece yağmur yağdığında yumuşak olan toprak kaymış Sevde'm gözlerimin önünde denize düşmüştü. Ardından hemen koşsam da yetişmemiştim. Denizden cansız bedenini çıkardıklarında kendimi kaybetmişim. 8 ay bir klinikte konuşmadan tavana baktığımı hatırlıyorum. Sevde'yle ilgili hiçbir bilgi almamak için tek kelime dahi etmemiştim. Onun öldüğü kabul etmemek adına soru bile sormuyordum. Ama doğum günü geldiği gün yine kriz geçirdiğimde ailem beni Sevde'nin mezarına götürmüştü. Aylar sonra gerçeğin altında ezilerek günlerce mezarın başından ayrılamamıştım. Sonra ise yedi yıldır Sevde'mi kaybettiğim yere çok yakın olan bir eve taşınmıştım. Şimdi doktor çağırarak iyileşmesi için başında beklediğim kıza bakıyordum. Düşerken kayalıklara çarptığı için her yeri kesikler ve yaralar içindeydi. Yaşayıp yaşayamayacağını bilmeyerek doktora kaygıyla baktım:

'Doktor Seyhan kesin bir şey söylemeniz gerekiyor. Bu kız yaşamalı ne olursa olsun yetiştim ona hem ben. Ne gerekiyorsa yap, hemen.' sesim biraz korkarak fakat daha çok sert bir tonda çıkmıştı.

'Ömer Bey bakın elimden geleni yaptım. Başına aldığı darbe kötü bir hastahaneye gitmezse durumu kritikleşebilir.'

'İhtiyacınız olan tüm malzemeyi yazıp verin getirtirim ben hepsini. Sevmiyorum hastahaneleri burada iyileştirin.'

'Peki o zaman sorumluluk size ait.' diyerek bana sanki katilmişim ifadesiyle sinirle bir bakış attı doktor.

'Bu kızın uyanması lazım.' son söylediğimi o kadar sessiz söylemiştim ki yalnızca kendime söyler gibiydim.

5 Gün Sonra

ÖMER

Yanımda duran en iyi adamım Sefer'e dönüp usulca ve merakla sordum.

'Bu kız hakkında neler öğrendin anlat. Hemen.' sesim tahmin ettiğimden sabırsız çıktığı için kendime kızıyordum. Ne vardı bu kızda esrarengiz olan bu kadar. Uyurken bile acı çekmesi olabilir. Bende böyleydim ya.

'Efendim kızın adı Nazlı FERHANGİL. 22 yaşında mimarlık okuyor. Aslında bu sene mezun olması gerekirmiş ama son yılda hiç okula gitmediği için okulu bir sene uzamış. Bilinen herhangi bir kötü alışkanlığı ya da hastalığı yok. 3 sene boyunca sınıf birincisiymiş. Annesi ve babasını 6 yaşında depremde kaybetmiş. Maddi olarak amcası büyütmüş ama adam hep işleriyle meşgul olduğundan yalnız büyümüş Nazlı Hanım. Üniversiteye başladığında Arda Tataroğlu diye bir çocukla tanışmış. Araştırdım çocuğun ailesinin durumu pek parlak değil maddi açıdan. Bu yüzden amcası pek istemiyormuş bu çocuğu. Geçen sene bu zamanlar bir trafik kazası geçirmiş ölmüş. Nazlı Hanım o günden sonra iyi değilmiş. Çok yakın üç arkadaşı var günlerdir onu arıyorlar denizde. Yerini haber vermemizi ister misiniz? Poliste var işin içinde çünkü.'

'Hayır biraz daha bekleyelim. Eğer uyanamazsa umutlandırmayalım insanları.' dedim belirsizce.

'Peki efendim.'

Sefer'in yanından ayrıldıktan sonra Nazlı'nın yanına geldim. Demek adı Nazlı. İsmi gibi kendisi. Ama uyanması lazım ona yetiştim ben çünkü. Sevde'yi kaybettiğim gibi onu da gözlerimin önünde kaybedemem.

Odasına getirdiğim gramafona sevdiğim bir plak taktım. Umarım bunu sever. (çalan şarkı multimediada var.)

'Ah be güzel kız iyileşmeyen ne çok yaran var. Belki ben iyi gelirim sana bir açsan gözlerini. Ne renk baktığını merak ediyorum.' gözlerimden gelen bir damla yaş yıllar önce kuruttuğum sandığım gözlerimin yaşadığını hatırlattı.

5 Ay Sonra

ZEYNEP

Bugün tam beş ay oldu. Hayatlarımız hemen hemen normale döndü. Bu süreçte Filiz ve ben Nazlı'yı kaybettiğimizi kabul etmedik. Ama Aynur sanki yüreğini çıkarmış gibi hareket ediyor. Hemen kabullendi ama bizim umuduz devam edecek. Defalarca denizi arattık ama ceset bulamadık. Polisler başka yerlere sürüklediğini düşünüyor. Aynur yaptırdığı boş mezara sık sık gidip çiçek bırakıyor ama ben bir kez bile gitmedim. Kalbim kabul etmiyor. Ah canımın içi bir gelsen şimdi ne mutlu olurum.

ÖMER

Tam beş aydır yaptığım ritüeli tekrar ettim. Nazlı'nın yanına gelip plak çalıp ona Ömer Erdem'in Pas kitabından şiirler okudum. Vücudundaki yaralar tamamen iyileşti. Beyin fonksiyonları da normal gözüküyor. Doktor ağır bir psikolojik bunalımdan dolayı uyanmadığını söyledi. Eğer uyanmak istemezse yapabilecek bir şeyimizin olmadığı da. Bense git gide bu uyuyan meleğe bağlandım. Her sabah onu görmek için heyecanla yatağımdan kalkıyorum. O uyanmadan da hiçbir yakınına haber vermek istemiyorum. Onu burdan almalarını görmek beni çok üzer. Uyanınca kendi karar verir hem. Gösterdiği tek hayat belirtisi arada 'Arda' diye sayıklaması. Yoksa onun tamamen bir melek olduğuna inanacağım.

Ben bunları düşünürken bir çift kehribar gözle karşılaştım. Kalbim yıllar sonra ilk kez çalıştığını belli etti. Sesi ise ilahi bir melodi gibi kulaklarıma doldu.

'Kimim ben ya da siz kimsiniz? Bizim burada ne işimiz var?' kafası cidden karışmıştı sesi aylardır uyumasına rağmen yorgun çıkıyordu hayret ettim.

'Yorma kendini hemen doktor çağırıyorum.' tam kapıya yönelecekken geri dönüp elini tuttum 'Her şey yoluna girecek.' diye sessizce bir söz verdim. Çünkü en çok sessizce verilen sözler kalpten gelir.

Bana inanır gibi baktı. Sanki tanıyormuş gibi güvenle ve sıcaklıkla.

2 Saat Sonra

Doktor bir süredir hafıza kaybıyla ilgili bir şeyler anlatıp duruyordu. Hastanın depresyon sonucu her şeyi unutmak istediğini, eski hayatına dönerse tekrar intihar edeceğini söylüyordu. Arkadaşları ona geçmişi hatırlatırmış. Çok zor bir karar vermem gerekiyor. Verdiğim sözü tutmak için bu çok yaralanmış kızın geçmişini silebilir miydin? Bu kadar iyi yahut kötü biri miydim? Ya hızla atan kalbim ne diyordu bu işe?

Hızlıca kapıyı çalıp Nazlı'nın odasına girdim. Soruları vardı gözlerinden anlaşılıyordu bunlar. Ağzımdan çıkan kelimelere ben de hayret ettim. En azından ona ismini vermem gerekiyordu bir yalan içinde tek bir gerçeği olmalıydı.

'Sen Nazlı Ferhangil'sin yani benim, Ömer Mirza Güneş'in, müstakbel eşi.'

TEREDDÜT / #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin