Sabah olmuştu. Kısaca herşeyle yüzleşme günüde denebilirdi. Pembe pijamalarımla , aşağı indim. Daha hiçbiri uyanmamıştı. Benim de beklentim buydu. Zorunda olmadıkları sürece uyanmak akıllarından bile geçmezdi. Koltuğa yattım ve düşünmeye başladım. İçimde , anlayamdığım bir acı vardı. Hayatımda bir boşluk vardı , ve ben bunu gittikçe daha fazla fark ediyordum. Biraz önce uyandığımdada bir şey eksik gibi hissediyordum. Normalde ben kendi kendine uyanan biri değildim. İşte açığı yakaldım , hayatımda Conor yoktu. Her sabah ban agünaydın mesajlarına alışmışım bundan dolayı uyandığımda garip hissetmiştim. Ben her sabah onun mesajıyla uyanırdım. Bunları düşündükçe canım acıyordu. Ama düşünmeden de edemiyordum. Tamam , kabul ediyorum beni aldattı , hatta delilim bile var. Ancak onun bir an hayatımdan çıkması sanki beni büyük bir boşluğa sürüklüyordu. Ben ise o boşluğa gitmemek için engellemiyordum. Sanki çok hevesliymişçesine büyük boşluğu bekliyordum. Böyle düşünerek zamanın geçmiyeceğini fark edince , maillerime bakmaya karar verdim.
Şu iki hafta içerisinde , acayip fazla bana mail gelmişti. Pazartesi iş hiç bitecek gibi durmuyordu. Sabah akşam çalışmam gerekecekti. Birde bu kafayla iş hiç çekilmezdi. Beyni bulamaç olmuş olan Defne , çalışacak. Çünkü çalışmak çooook önemli. Defne neden var, tabikide çalışmak için. Allahım , kendi kendime atar yapıyorum. Rabbim beni kendimle mi sınıyorsun????!!!!!
Böyle birazdaha devam edersem delirecektim. Kafa dağıtmanın en iyi ve tek yolu Ceren ile Yağmur'u yataklarını çok sevdikleri, şimdiki zamanda zorla uyandırmaktı. Bu biraz zalimceydi. Zaten bir şekilde uyanıcaklardı. Tek farkı uyandıracak olanın benim olmamdı. İlk olarak Yağmur'u uyandıracaktım. Çünkü o bana kin yapıp dövebilecek ve ya laf söyleyebilecek pek biri değildi. Bunları böyle bir durum için yapmazdı. Ceren ise yapbilirdi ama yapmayabilirdi de. Bundan pek emin olmadım. Ne de olsa bir erkeğin ayıp bölgesine tekme atmışlığı vardı. Yalnız bu onun psikopat falan olduğunu göstermiyordu çünkü çok tatlı ve iyi biri. Benim olmayan yanaklarımı sıkar "sen ne kadar tatlısın" gibi cümleler kurardı. Çokta canayakın biride. Neyse çok uzadı.
Yukarı çıplak ayaklarımla şapur şupur çıktım. İlk tatlı bir biçimde uyandırmaya çalıştım.
Defne: Kuzuuuu. Hadi uyan. Sinirim bozuk , beni dinlemen lazım.
Bana omuz silkti. Daha açıklayıcı bir uyandırma şeklim daha vardı. Ağlama numarası. Bunu 13 yaşındayken , onun doğum günü için bizim evede böyle getirtmiştim. O zaman saf gibi kanmıştı. Şimdide işe yarayacağını düşünüyordum.
Ağlama yüzümü takındım ( onun tam olarak ne olduğunu ben de bilmiyorum). Derin bir nefes aldım , sonra ağlamaya başladım.
Planım işe yaramıştı Yağmur zorla bile olsa uyanmıştı. Gözlerini cin gibi açıp , bana o klasik soruyu sordu.
Yağmur: Ne oldu???
Onun o şaşkın , bana saf saf bakması yüzünden sırıtmadan kendimi alamadım. Biraz güldükten sonra , açıklama yapmaya başladım.
Defne: Merak etme , bişey yok. Seni uyandırmak için dedim.
Bana , sinirli bir bakış attı. Uyamayı düşündüğünü rahatlıkla tahmin edebiliyordum. Yağmur'un ytağınından kalktım.
Defne: Ceren'i uyandırıcam , bu keyfi benimle yaşamak istiyor musun , yoksa ona özür dilerim kahvaltısı mı hazırlayacaksın ????
İkisinide yapmak istemediği yüzünden çok açık bir şekilde okunuyordu. Ancak , Ceren'i uyandırma işi ona daha cazip bir fikir olarak geldiği belliydi. Ceren'in odasına , sakin adımlarla ilerlemeye başladık. Kapısı tam olarak kapalı olmadığı için içeriyi rahatlıkla görebiliyorduk. Planımızın suya düşmesini , kapıdan içeri bakınca anlamıştık. Elinde telefon yatıyordu. İçeri girdik. Ben o şaşkınlık içinde , beklenen soruyu sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN+BEN=??? | R5 fanfiction| | Ross Lynch fanfiction|
FanfictionHerşey R5'la tanışma şansına kazanmasıyla başlar...