Geçen seansta Chanyeol'den söz etmek istemediğimi anlayışla karşıladığınız için teşekkür ederim. Çok zor bir hafta oldu. O yüzden bugün de bunu yapabileceğimden emin değilim.. Gidişata göre karar veririz. Hissettiğim acı bir rüzgarın fırtınası gibi. Bazen, devrilmeden tam ortasında durabiliyorum. Öfkelendiğimde, içine daha da girip, beni yıkması için ona meydan okuyorum. Ama diğer zamanlarda, yere çömelip kollarımı etrafıma doluyorum ve sırtımı dövmesine izin veriyorum. Son zamanlarda, dövmesini izliyorum.
Muhtemelen, sizin de dinlenmeye ihtiyacınız var.. Çok depresif konular değil mi? Keşke size mutlu hikayeler anlatabilsem, zekice bir laf edip gülümsemenizi sağlayabilsem.. –sadece sizin değil herhangi birisiyle iletişimde olmak- Bu anlattığım boktan şeyleri dinlemek zorunda kaldığınız için üzgünüm, fakat bazen bunu yanlış buluyorum. Bu sizin mesleğinizse, bunu yapmak zorundasınız. Böyle düşündüğüm içinde bencil hissediyorum. Ama bundan kurtulmak isteyeceğim kadar değil. Bu berbat olaylar beni bencil yaptı. Haklı yere bir hüzün hissediyorum.
Belki de bunu yapabilirdim..
***
Hava ısınmaya başladığından beri daha çok dışarıya çıkıyordum. Güneşin ışınlarını, derimin altında hissedebiliyordum ve dört duvar arasında tıkılmadığım için oldukça memnundum. Chanyeol, şaşırtıcı derecede değişti. Buna hala inanasım gelmiyor, her an üstüme atlayıp, beni döveceğini sanıyorum fakat oldukça uysal.
"Baekhyun, film izlemek ister misin?"
Yanıma oturarak, kolunu omzuma attı. Ona karşı nazik olmayı düşünmüyordum.
"Kaç gündür buradayız?" Ondan uzaklaşmaya çalıştım.
Cevap verme gereğinde bulunmadan, her zaman kapalı tuttuğu dolabını açarak, beyaz bir Apple marka Macbook çıkardı.
"Aksiyon ya da romantik mi olmalı? Belki de mısırda patlatmalıyız ha?" Heyecanla ve istekle konuşması hevesimi kaçırıyordu.
Onunla dövüşmeli ya da kavgalı sahnelerden başka bir sahne yaşamamıştım. Normal hayatında nasıl biri olduğunu düşünsem de, psikopatın teki olduğu ve ciddi anlamda sorunları olduğundan başka bir sonuca varamıyordum.
"İşte!" Karıştırdığı cd kutusundan, birini kaparak Macbook'la beraber yanıma geldi. "Bu durumumuza oldukça uygun."
Film, eski zamanlarda bir kadının sevdiği adamın peşinden başka bir ülkeye göç etmesini anlatıyordu. Sevdiği adam onu başta istememiş olmasına rağmen, yalnız kaldığında tek sığınağı o kadın olduğunun farkına varıyor fakat bazı şeyler için geç kalmış bulunuyordu. Bunun bizim durumumuzla ne alakası olduğunu sorduğum da, benim o adam olduğumu ve kendisinin de o kadın olduğunu söylemişti.
"Bu aşk değil, anlıyor musun? Sadece bir takıntı." Yerinde kıpırdandı. "Tıpkı o kadının, bunu aşk sanıp adamın peşinden gitmesi gibi ve sonunda adam ona geldiğinde bunun bir heyecanı kalmıyor ve kadın artık bundan vazgeçiyor." Kaşlarını kaldırarak gözlerini gözlerime dikti. "Anlıyor musun Baekhyun?"
Bizim aramızda ki her şey bundan ibaret miydi? Sadece basit bir takıntı mıydı? Sadece basit bir takıntı için mi beni hayatımdan koparıp, buraya hapsetmişti?
"Asıl sen anlıyor musun? Bu yaptığın aptalca, bulunduğunda kaç yıl hapiste çürüyeceksin, ya da belki asla çıkamayacaksın." Hışımla yerimden kalktım.
Kucağında ki laptopu kapatarak kenara fırlattı. "Buradan gerçekten diri çıkabileceğini mi düşünüyorsun Byun?" Tekrar o 'ben her şeyi bilirim' konuşmalarından birini yapması, isteyeceğim son şeydi.
Aptal aptal suratına baktım. Dehşete düşmemiş ya da şok olmamıştım. Artık beni öldüreceğini kabullenmiştim ve sadece o günü bekliyordum.
"İnsanlar acı çekmekten zevk alırlar." Aramızda ki mesafeyi kapatmak için adım attı. "Kimisi bunu içinde yaşar, kimisi zevklerinin göz ardı edilmesine karşı çıkarak, halka sunar." Bir adım daha. "Senin de o acıyı çekmekten zevk aldığını halka, yani bana sunmanı istiyorum." Son bir adım daha. "Beni, olmadığım insan şekline sokmaya çalışma, Baekhyun."
Aramızda santimler kalana dek yanıma yaklaştı. Sol elini birkaç defa havada salladı. Fark edilen bir yavaşlıkta elini yüzüme yaklaştırarak okşadı. Yüzümde ki her tüy, diken diken oldu.
Kendimi müthiş derecede gerilmiş ve korkmuş hissediyordum. Her an suratıma inecek sert bir yumruğa karşı kendimi hazırlamak için gözlerimi kapattım.
"Göz kapakların titriyor, ufaklık. Bu kadar korkma." Sesinde ki alayı fark edebiliyordum. Gözlerimi açmadım.
Eli yanağımdan çeneme kaydı. Sert hareketiyle başımı yukarı kaldırdı. Suratıma çarpan soğuk nefesini gittikçe daha fazla hissettim.
"Chanyeol, ne yapıyor-"
Dudaklarımın üzerini, kendi ıslak dudaklarıyla kapladı. Çenemdeki eli sıkılaşıyor ve canımı yakıyordu. Buna rağmen onu geri itmedim.
***
Bunun daha ilerisine gittik, doktor. Bu basit bir öpücükten çok, aramızda ki şeyin açıklığa kavuşması için bir yol gibiydi. Bana göre. Ona göre bunun ne olduğunu asla öğrenemedim. Öğrenmekte istemedim. Gerçekler can yakabiliyor. Bazen tek yapılması gerek, daha fazla kurcalamadan o olaydan geri çekilmektir. Gerçekten, en iyisi bu oluyor.
Kris geçen gece tekrar aradığında, birkaç saniyeliğine güldüğümü fark ettim. Yürüyüş yaparken Clean'ın nasıl suya düştüğünü anlatıyordum. Kendimi hemen durdurdum ama olmuştu bir kere. Gülmüştüm.
Gerçekten ilerleme kaydettiğimi düşünüyorum, doktor. En azından bu sosyal hayat konusunda. İçimde ki fırtınaları hala dindiremedim ama iletişimim daha iyi.
- Hem geç yazdım hem de kısa bir bölüm oldu.. Farkındayım.
Ama okul açılana kadar en azından 20. bölüme gelmek istiyorum bu yüzden kısa ve sık sık yazacağım.
Tabi sizde oy verip, yorum yapmayı unutmayın. *-*
Teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsesionante // ChanBaek
Fanfiction❝ Her şeyimi elimden aldı doktor. Sevgimi, üzüntülerim, kırgınlıklarımı, yemek yeme isteğimi bile elimden aldı. ❞ OBSESİF KİTABININ CHANBAEK İÇİN UYARLAMASIDIR, KİTABI OKUYANLARIN BU HİKAYEYİ OKUMAMASI TAVSİYE EDİLİR. @akinarai | Her hakkı saklı...