BEYAZ ATLI AMİP

2.7K 189 12
                                    

ALİ

"Nerede çantam geç kalacağım. Of anne niye topluyorsun şu odayı? Koyduğum hiçbir şeyi yerinde bulamıyorum. " anneme soylendikten sonra sonunda çantamı  bulabildim.
Hemen ayakkabılarımı giyip 5 dakika sonraki otobüse yetişmek için koşmaya başladım.

  Hızla koşmama rağmen yine de otobüse yetişemedim. " kahretsin ya kaçırdım.
Ne yapacağım şimdi? " bir daha ki otobüs yarım saat sonraya.
  Eğer onu beklersem kesin çok geç kalacaktır.
  En iyisi yürumek diye düşünüp hızlı adımlarla yola koyuldum.
Okula 100 metreye yakın bir mesafe kalmıştı.
Ben hızlı hızlı yürürken yanıma bir araba yanaştı. Üstü açık son model beyaz bir arabaydı.
Başımı kaldırıp baktığımda arabayı kullananın kim olduğunu görünce şaşırdım.

Selin di. Bana seslendi. Yanına gitmeden uzaktan selam verdim.
" merhaba" dedim. Aynadan saçını düzeltip cool bir tavırla "atla" dedi.

Şaşırmıştım. Bana dediğine emin olmak için" ben mi?" Diye sordum. Aynı tavırla cevap verdi. " bin işte uzatma" dedi. İlk başta hoşuma giden bu asi kız şimdi ukala tavırlarından dolayı fazla itici gelmeye başlamıştı. Teşekkür edip yoluma devam etmeyi tercih ettim." Teşekkür ederim ama ben yürüyeceğim."  Dedim.Teşekkür edip yoluma devam etmeyi düşünürken Selin yine aynı tavrıyla arabaya binmeyi söyledi. Daha doğrusu emretti. " Bin şu arabaya okula daha çok var." Dedi. Ben gerek olmadığını söyledim. Sinirlenmişti. "Ne halin varsa gör ahmak" deyip bastı gaza. Bende yürümeye devam ettim.
Okula geldiğimde ders başlayalı 20 dakikayı geçmişti. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Hoca beni baştan aşağıya süzüp " Kahvenizi nasıl alırsınız beyefendi? " dedi.
Bir süre hocayla bakistikta sonra cevap verdim.
Aslında ne dediğini anlamamıştım.
" özür dilerim hocam, geç kaldım.

Sınıfta herkes bana bakıyordu.  Utanmıştım. Heyecandan hoca geçebilirsin demeden hemen yerine geçmek istedim. Tam geçiyordum. Beni durdurdu. "Madem geç kaldın tahtada ki şu soruyu çöz" dedi. Yine emir cümleleri. Hayır, anlamıyorum bu okulda kimse rica etmeyi bilmez miydi?
Herkeste ayrı bir eği ayrı bir ukalalık. Başımı çevirip soruya baktım. Biraz düşündüm. 
Kolaydı.  Tam çözümünü yazacaktım. Sınıftaki kızlardan biri " Hocam arkadaş tek hücreli olduğu için bir aya anca çözer." Dedi. Nefesim kesilmişti.  Bildiğin beni aşağılıyordu.

Hoca " Tuğçe lütfen!" Deyip beni aşağılayan kızı susturdu. Ama bu yetmezdi.
Ben de bir cevap vermeliydim. Tahtaya yaklaştım.  Ve soru iki işlemde çözdüm. Hoca cevaba bakıp gülümsedi. Ve sonrada sırtımı sıvazlayıp " aferin otur yerine ama bir daha dersine geç kalırsan şu kapıdan Einstein ile girsen bile almam"  dedi.
Başımı sallayıp hemen bir yer bulup oturdum.
Hoca sınıfa dönüp Tuğçe ye bir soru sordu. " Tuğçecim sen soruyu çözebildin mi?" Tuğçe dudaklarını büzdü ve ciyaklamayi andıran bir aşırı ince bir ses tonuyla cevap verdi.

" Iı Hocam ben anlamıyorum hiç" dedi.
Hoca gözlerimin içine bakıp " şimdi kimin tek hücreli olduğunu anlıyoruz" dedi.
Sınıf kahkaha attı. Tuğçe'nin yüz ifadesi değişti.  Feci şekilde bozulmuştu. Yoğun bir dersten sonra sonunda teneffüs zili çalmıştı. Tam biraz hava almak için dışarı çıkacakken gözlüğümün kirli olduğunu farkettim.
Gözlüğünün çıkıp sıranın üstüne koydum ve çantadan bir mendil çıkartmak için çantamı kurcalamaya başladım.
Kafamıçevirdiğimde Tuğçe'nin gözlüğümü aldığını gördüm. Tepemde dikilmiş. gözlüğü dengesizce sallıyordu.
"Senin yüzünden sınıfın ortasında hocadan laf yedim. Özür dile çabuk benden" dedi.
Söyledikleri çok saçmaydı. Tam tersi o beni rezil etmeye çalışmıştı.
Ona doğru dönüp " Ben özür dilenecek bir şey yapmadım" dedim. Sinirlendi. Yüzüme doğru sertçe bakıp "Dileyeceksin!!" Dedi.
Hayır dilemeyecektim. Asıl onun dilemesi gerekirken ben niye diliyordum. "Hayır, dilemeyeceğim. " dedim. Küplere bindi.
Tam bir şey söyleyecekken Selin müdahale etti. Tuğçe'nin yanına gelip gözlüğümü elinden aldı. Tuğçe'yi azarlamaya başladı. "Ne yapıyorsun sen? " dedi.
Bu davranışı ile kalbimi kazanmıştı. Demek ki o kadar da kötü biri değildi. İyi biriydi. Çok güzel ve iyi bir kızdı. Öyleydi. Adeta masallarda ki gibiydi. Beyaz atlı prensini bekliyordu. Belki de o prens ben olabilirim. Ne de uçuyorum be! Bu kız hiç bana bakar mı? Ben onun için olsam olsam  beyaz atlı  amipi olurum. Kendi kendime içimden saçmalıyordum.
Selin Tuğçe'ye ayarı vermişti. Tuğçe bozulmuştu.
" Asıl sen ne yapıyorsun Selin. Bu salak benden özür dileyecek." Dedi.

Selin bana doğru döndü. Gözlerimin içine baktı, gözlüğü yere attı ve sertçe üzerine bastı. Gözlük parçalanmıştı.
" Bunun gibiler laftan anlamaz Tuğçecim. Anca böyle göstereceksin ." Dedi.
Bir an nefes alamadığımı hissettim.  Kalbim yerinden çıkmış gibiydi. Nasıl yapardı bunu. Ben ona ne yapmıştım ki. Niye bu kadar kötüydü.  Kötü değildi.  Kötülerin bile iyi kötü bir kalbi vardır. Bunun kalbi yoktu.

AMİP - ALSELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin