ÜÇÜNÜZ DE DİNLEYİN BENİ

138 16 6
                                    

SELİN
Bana seni sevebilmem için bir neden vermeni beklemiştim.
Yıllar önce..
Henüz küçük heyecanlar peşindeyken.
Ben herkesin imrenerek baktığı o kızdım.
Etrafım da ki tüm erkekler  ışık saçtığımı söylerlerdi.
Hiç birine soramadım şu soruyu?

- Bayım, ne büyük bir aptallık içerisindesiniz ki göremiyorsunuz içimden akan zift gibi zehri?
Ben koca bir karanlığım, uzaydan dahi fark ediliyor olmalı bu.

Hiç biri cevap vermeyecekti o yüzden hiç sormadım ve  hep rol yaptım. Maskeler taktım yüzüme.
Hepimiz takıyoruz.
Lütfen inkar etmeyin.
İyi değilsiniz hanımefendi ya da beyefendi.
İyilik elbette yapıyoruz.
Fakat karşılık bekleyerek.
Karşılığını kuldan ummasak da tanrıdan umuyoruz.
Tanrım ben neredeyim böyle?
Kir tutan bir karanlığa mı bıraktın beni.?
Bir kaç ses duyuyorum.
Fakat ayırt edemiyorum okunuşları .
Okumayı ve yazmayı unuttum tanrım.
Öğret bana .

Yeniden canım yeniden.
Eğer annemi bulabilirsen söyle yeniden doğursun beni.
Fakat bulamayacaksın biliyorum.
O yüzden bırak , ölüme terk et beni ,bedenimi ve içimde can bulan her şeyi .
Yalnızca ruhumu bırak ona.
Ona tanrım ona.
Bana sebeb olana.
Yalnız başına yapamaz o .
Aslında ölümümün tek sorumlusu o değil.
Ama bardağı taşırana kaldı ihale.
Kısa çöpü sen çektin  Ali Mertoğlu.
Üzgünüm.
Ölebileceğim için değil.
Artık seni göremeyeceğim için .

ALİ

Bugün 8.gün.
Dünyada ki tüm ölümlerden tam 8 gündür kendimi suçluyordum.
Düşen yaprağın bile sorumlusu bendim sanki.
İçimdeki şey.
Eziklik değil.
Kalbim bir şey ile sürekli belli aralıklarla sıkıştırılıp parçalanmaya çalışılıyor sanki.
Kan yok.
Damarımda dolaşan şey işlevsiz bir sıvı.
Akıtıp ona verebilirim, eğer kalmak için söz verirse.

Kaç saattir burada durup öylece selini seyrettiğimi bilmiyorum.
Yüzü şehirde hiç ışık yok iken suyu aydınlatan ay ışığı gibiydi.
Teni yakamoz.
Dokunamam .
Dokunmam.
Yasak gibiydi.
Bir metre mesafeyle  yasaklı .

Bir el omuzuma dokunduğunda irkildim.
Selinin doktoruydu.

-Ali bey ne zamandan beri buradasınız?

Başımı kaşıdım.
Aklımı girip çıktığı sokaklardan alıp çıkardım.

-Ben.. Ben.. Bilmiyorum.

-Ali Bey biraz gidip dinlenin.

Yerimden yavaşça kalktım.
Odanın kapısını açtım. Kapatacağım sırada yeniden ışığıma baktım.
Ve kapattım.
Dışarı çıktığımda evimin yolunu hatırlamıyordum.
O an da telefonum çaldı.
Arayan Emreydi.

Telefonu açıp sustum.
-Ali nerdesin abicim niye açmıyorsun?

-Açtım işte Emre. Söyle!

Biraz duraksadı.
O konuşurken ben yolun karşısına geçmeye çalışan iki çocuğu seyrediyordum.

-İyi misin diye merak ettim. Bir de şey Nazlı meselesi.

-Nazlı.. Nazlı yı oradan almam lazım.

-Selin birkaç bir şey toplamıştı . Ona bunu yapanın babasının olduğunu kanıtlayan şeyler.

Kafam allak bullaktı.
Nazlı ya Selin için yardım etmeliydim.
Bir de kardeşim olma olasılığı vardı tabi.
DNA sonucunu henüz almamıştım.

Emre konuşurken o anda Fırat aradı.

Emreye kapatmam gerektiğini akşam ona geleceğimi söyledim.

-Alo Fırat.

-Abi DNA sonucu çıktı.

Yutkunamadım.

-Söyle!

Fırat duraksadı.

-Söyle dedim.

-Kardeşinmiş. Nazlı senin kardeşinmiş.

Kapattım telefonu.
Yıllar sonra bir kan bağımı bulmuştum.
Ve ona bağlanacaktım.
Kimse buna engel olamazdı.

Hemen fıratı aradım.

-Bana o adamın, Nazlı yı nereye götürdüğünü hemen bul!

Birkaç saat sonra Emre'nin evine gelmiştim.
Kapıdan içeri girdiğimde beni yıkan ilk şey Selin'in askıdaki paltosu oldu.
Biraz daha ilerledim.
Odasını biliyordum.
Yürüdüm.
Emre beni yalnız bıraktı.
Odanın kapısını açtım.
Yatağı dağınıktı.
Yaklaştım.
Yastığında hala kokusu vardı.
Yastığını kucağıma alırken altında bir fotoğraf farkettim.
İkimizin fotoğrafıydı.
Gözümden akan acıyı durduramadım.
Önce tavana sonra etrafa baktım.
Birkaç kıyafeti vardı etrafta.
Sağ başucunda ki komodinin üstünde  bir defter vardı.
Defteri alıp açtım.
İçimde bir korku filizlendi.

İlk sayfadaki cümle şuydu:

''Hep kısadır hayat tutunamaz ömrümüze.''

Sonra satırlar devam ediyordu.

''Sen. Bana bunları yazdıran adam..'

İçimdeki korku büyürken o defteri okumamak istedim.

''..Kapatma sakın. Beni dinlemelisin. Hatırladın mı beni?''

Yarım kalan sesimle cevapladım onu.

-Hiç unutmadım ki.

''..Hatırladın tabi ama anlatacaklarım burada degil sevgilim. Eger ben şu an yanında degilsem. Hatta yok olmuşsam dünya üzerinden, her şeyi bilerek isteyerek yapmışımdır. Anla beni dayanamıyorum bu acılara. Hergün bir yenisi ekleniyor. Hayatımı yaşanılamaz hale getirenlerden birincisi olmasan da birisi sensin. Ne yaptıysam bilerek yaptım. Bunu unutma..  ''

Boğazım ağrıyordu.
Gözlerimden akan tuz acıma acı katıyordu.
Bunlar beni kahrediyordu.
Anlamak istemiyordum.
Bunu yapmış olamazdı.
Planlamış olamazdı kendi ölümünü.
Hayır bunu yapamazdı.

''..Sevgilim. ağlama. Ağladığını biliyorum. Ama esas anlatacaklarım burada degil demiştim. Lütfen göz yaşlarını sil ve odanın solunda kalan beyaz dolabı aç..''

Selinin yönlendirmesine uyup yerimden kalktım. Dolabı bulup açtım. Sonra yeniden defteri okudum.

''.. En altta ki kutuyu çıkar içinde bir flashbellek olacak.onu al her şey onun içinde. Cevabını aradığın her şey orada sevgilim. Babamın babana yaptığı şey, Nazlının özgürlüğü, senin umudun ve benim intiharım. Seni seviyorum hep sevdim. ''

Ellerim titriyordu.
Başımın içinde sesler bağrışıyordu.
Aklımı kaybediyordum.
Yere yığılıp kaldım.
Biraz sonra Emre ve Savaş girdi  içeri .
Bana şaşkın ve endişeli bir şekilde bakıyorladı.
Belleği ve defteri gösterdim.
Yarım yamalak bir şeyler söyledim.
Beni kaldırıp yatağa oturttular.
Emre içerden koşup bilgisayarını getirdi.
Belleği takdığımızda hava kararmıştı.
Belleğin içinde 6 dosya çıkmıştı.

Dosya-1 Önce bunu aç.
Dosya-2 Haluk mertoglu
Dosya-3 Nazlı Yılmaz
Dosya-4 Ali Mertoglu
Dosya-5 Selin Yılmaz
Dosya-6 isimsiz

4 dosya isimliydi ve 6. dosya isimsizdi.
Üçümüz birbirimize baktık.
Emre, Selinin önce bunu aç dediği dosyanın üzerine getirdi oku.
Nefes alamıyordum.
Ve iki defa tıkladı.
Dosya da bir video vardı.
Emre bana baktı.
Sonra dönüp iki defa videonun da üstüne tıkladı.
Ve karşımıza Selin çıktı.
Gülümsedi kameraya ve şunu söyledi.

-Merhaba sevgilim. Hatırladın mı beni? Hatırladın biliyorum.

Bir kez daha gülümsedi.

Devam etti.

-Ve size de merhaba diğer iki yakışıklı.

Yine gülümsedi.
Gülümseyişi beni mahvediyordu.

-Canım arkadaşım Emre, suç ortağım Savaş ve sen. Ali. Sevgilim.
Üçünüz de dinleyin beni.
Korkmayın!
Size yardım edeceğim.

Bölüm sonu.








AMİP - ALSELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin