Olamaz, Tiffany ye dökmem gerekiyordu!
Elleriyle üstündeki ıskaklığı atmaya çalışıyordu
"Ö-özür dileriim" gözümün içine baktı, ağzını açtı konuşacağı anda birisi seslenmeye başladı
"Yarım saattir seni bekliyorum nerdesin?"
Bu Stan di, sinir. Suratına hiç bakmadan eve girdim, arkamdan Stacy geldi.
"Nolduu?"
"Bir şey olmadı ya ben gidiyorum görüşürüz."
Cevap vermesini beklmeden çıktım, yeterince rezil olmuştum üstüne de sinir olmuştum. Önümde ne işi varsa.. Tiffany nin rezil olması gerekiyordu.
Tek başıma yürüyordum, bizim ev çok yakın değildi. Sesler duymaya başladım, çok karışıktı hiç bir şey anlamadım, bir yükseliyordu bir alçalıyordu. Sanki bir şey anlatmaya çalışır gibi, korkmaya başlamıştım Dawson amcamı aramaya karar verdim
"Alo Dawson amca, ben çıktım beni almaya gelir misin?"
"A Maddie ben labaratuvardayım, gelmeye çalışsam en az 1,5 saatimi alır."
"Labaratuvardamısın? Yarın birlikte gitmicekmiydik?"
3, 4 saniye sonra
"Benim yapmam gereken bir şeyler vardı ondan."
"Ha tamam da ben nasıl gidicem eve?"
"Sen bekle ben Keely nin annesinden rica edeyim de seni alsın."
"Tamam biraz acele et."
Telefonu kapattım, kaldırımın ucuna oturdum ve beklemeye başladım.
Yaklaşık 15 dakikadır bekliyordum, sıkılmaya başlamıştım, ayağa kalktığım anda Keely lerin arabasını gördüm ve bindim.
"Merhaba Maddie"
Keely nin annesiydi.
"Merhaba, teşekkür ederim."
Keely ön koltuktan arkasını dönüp
"Ee nasıl geçti?"
O da heyecanlıydı
"İyi, partiyi yarın konuşalım olur mu?"
Uykum geldi, şuraya yatsam hemen uyuyabilirdim.
Biraz sohbet ettikten sonra evin önüne geldik, ben tekrar teşekkür edip eve girdim. Odama çıktım, üzerimi değiştirip pijamalarımı giydim, yatağıma yattım.
Boğaz ağrısıyla uyandım, saate baktım daha sabah olmamış, kalkıp aşağıya indim. Dolabı açıp içinden boğaz ağrısı için olan fısfıstan aldım, boğazıma sıktım. 5 dakika bekledikten sonra kalkıp ağzımı çalkaladım. Havlu pencerenin yanındaydı, ağzımı silmek için havluyu elime aldım, dışarıda birini gördüm. Bu saatte napıyordu?
Hemen ağzımı silip mutfaktan çıktım, zil çaldı! Bu saatte? Açıp açmamakta kararsızdım, ya hırsızsa? Hırsız zil mi çalar, ya katilse? Katiller gizlice yaklaşmaz mıydı, korkuyordum.
Elime mutfaktan bir bıçak aldım, yavaşca kapıya yaklaştım, delikten baktım ama hiçbirşey göremiyordum, çok karanlıktı. Kapıyı açmaya karar verip hızlıca açtım ve elimi havaya kaldırdım..
Ama bu Dawson amcamdı?
"Maddie duur!"
"Dawson amcaa?"
İçeriye girdi koltuğa oturdu
"Elinde bıçak napıyorsun sen?"
"Seni hırsız katil sandım, gecenin bu saatinde dışarda napıyorsun?"
"İşim geç bitti, anhatarımı da almayı unutmuşum."
"Ya ben uyanık olmasaydım?"
"Bi yolunu bulurdum artık" ayağa kalktı "Sende yat artık" diyip yukarı çıktı, ben de odama çıktım yatağıma yattım.
Bir baş ağrısıyla uyandım, saat 14.30 du yatağımdan kalktım, elimi yüzümü yıkadım, aşağıya indim. Şimdiye kadar Keely arardı noldu acaba diye düşündükten sonra boşverip mutfağa girdim. Kahvaltımı yaptıktan sonra ağrı kesici içtim, salondaki koltuğa uzandım elime telefonumu aldım, tumblrda dolaşmaya başladım. Cumartesileri kahvaltı sonrası hep bu koltukta rb yapardım.
Akşam oldu ve Dawson amcam arkadaşlarıyla dışarıya çıkmıştı, normalde labaratuvarda vakit geçirmemiz gerekirdi ama nedense keyfi yerinde değilmiş, arkadaşlarıyla gitti.
Canım sıkılmaya başladı, ayağa kalktım bacaklarıım çok ağrımış, mutfağa girdim bir şeyler yemeye karar verdim. Canım sıkılınca bir şeyler yerdim genelde.
Dolabı açtım hiç bir şey yoktu, çok üzüldüm ya hep sağlıklı şeyler, meyve sebze vardı. Bir elma aldım, yıkamak için çeşmeye gittim. Çeşmeyi açtım elmayı altına tuttum, yine aynı sesleri duymaya başladım, elimdeki elma yere düştü, etrafıma baktım ama yine hiç kimse yoktu. Hemen çeşmeyi kapattım ses kesildi, koşarak solana girdim televizyonu açtım ve oturdum. Sessizlik beni korkutuyordu, kenardaki örtüyü üstüme örtüp uzandım.
Sabah büyük bir gürültüyle uyandım, yavaşca kalktım ama bir sorun vardı. Ahh omzum, koltukta uyuyakalmışım. Sesin ne olduğuna bakmak için ayağa kalktım, pencerenin yanına gittim.
Bir adamın elinde testere bahçedeki ağaçları kesiyordu, o ağaçları biz babamla dikmiştik ama.. Hemen koşarak dışarıya çıktım.
"Dawson amcaa? Bizim ağaçları niye kesiyorlaar?!"
Ben yanına gittiğimde telefonla konuşuyordu, elini telefona koyup '1 saniye' dedi konuşmasına devam etti. Ben de koşarak ağaçların yanına gittim. Nasıl yapabilirdi böyle bir şeyi? Onların hepsi birer anıydı, anılarmı kesmişti.
Ben üzgün bir şekilde bakarken yanıma geldi
"Bunlar kurumuş, ölmüşler boşuna yer kaplamasınlar istedim, çalışmak için bir kulübe yapmayı planlamıştım."
Yüzüne bakarak
"Ama ben istemedim."
Ayağa kalkıp koşarak eve girdim, kapıyı sinirle kapattım. Odama çıktım, yatağıma yatıp düşünmeye başladım.
O mutlu zamanlarımızı.. Annem 5. çikolatamı yememe izin vermedi diye ağlıyordum, babam yanıma gelip 'Hadi gel seninle bir yere gidelim' demişti.
Birlikte evden çıktık, bir dükkana girdik. Babam içerdeki adamla biraz konuştuktan sonra bana bir ağaç gösterdi 'Bu nasıl?' Çok güzeldi. Pembe-Mor yaprakları vardı değişik bir şeydi ama beğenmiştim. 'Çok güzel' dedim gülümseyerek. Eve gelince bahçeyi birlikte kazdık ve tohumları diktik.
O zamanlar ağladığım tek şey çikolatalardı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maddie'nin Günlüğü
Ciencia FicciónMaddie gerçekten güvende miydi? Peki duyduğu sesler, gördüğü rüyalar da neydi? Hangi taraf iyi hangi taraf kötü? Bakalım Maddie işin içinden nasıl çıkabilecek.