Kapüşonlu hırkamı sonuna kadar çektikten sonra uzun saçlarımı hafifçe bir tokayla tutturdum.
Kahkülümü düzeltip kulaklıklarımı taktım. Biraz büyük gelen kapşonu da kafama geçirdikten sonra hazırdım.
Anahtarımı son kez kontrol edip ayakkabılarımı giydim.
Tek bir sosyal yanım vardı; akşamları evimin yakınındaki sosyal tesis yerine gidip yürüyüş için ayrılmış alanda vakit geçirmek.
Her akşam bunu mutlaka yapardım.
Çünkü tek sosyal yanım buydu.
Sabahları uyandıktan sonra kahvaltımı yapar televizyon izlerdim ya da internette dolaşırdım.
Çalışmıyordum, işe gitmiyordum.
Mezun olalı 1 sene olmuştu.
Sonuç olarak babam hesabıma para yatırıyordu.
Ben de öyle geçiniyordum.
Bundan 3 sene önce bir grupta vokaldim.
Ve bundan 3 sene önce en önemli 3 şeyi yitirdim.
18 yaşında benim için her şeyden daha önemli 3 şey vardı.
Annem, erkek kardeşim ve sesim.
3 sene önce annemin yaptığı bir kaza sonucu kendi hayatına ve kardeşimin hayatına son vermişti.
Ben kaza sırasında şoka uğradığımdan dilim tutulmuştu.
Yani, konuşamıyordum.
İşte bu yüzden sosyal bir yönüm yoktu. İnsanları duyup anlayabiliyordum ama onlar için sessiz bir varlıktan ibarettim.
Beni anlayamıyorlardı.
Ve en önemlisi insanlara sesimi, şarkılarımı duyuramıyordum.
Şarkıcı olmak hayalimdi.
Hayalim elimden gitmişti.
Benim geleceğim yoktu artık.
Şanslıydım ki o kazada babam yoktu. Eğer onu da kaybetseydim benim için her şey daha farklı olurdu.
Güzeller güzeli melek yüzlümü kaybetmiştim.
Meleğim beni duyuyor musun?
Ben ablan. Seni çok özledim.
Jungkwang; benden 2 yaş küçük olan erkek kardeşim.
Annemin bana en güzel hediyesiydi o.
Benim güzel yüzlü meleğim.
Seni çok özledim Jungkwang.
İyisin değil mi?
Annem sana orada da iyi bakıyor değil mi?
Annemi sakın üzme tamam mı meleğim? Biliyorum biliyorum, sen onu üzmüyorsun.
Birbirinize iyi bakın olur mu?
Jungkwang, ben de yanınıza gelmek istiyorum.
Anne, bana her gece 'iyi geceler, tatlı rüyalar benim Hathor'um' demeyeli 3 yıl oldu. Bana 'Hathor' demeyi özlemedin mi?
Hathor.
Müzik ve gülümseme tanrıçası.
Sesi çok güzel olan ve gülümsemesiyle insanları kendine aşık eden bir kadın.
Annem gülüşümün hep çok güzel olduğunu söylerdi.
Üzgünüm anne, artık gülümseyemiyorum. Gülümsemeyi unutalı çok uzun bir zaman oldu.
Hayır, hayır. Sizin yüzünüzden değil.
Kendi isteğimle.
Bu hayatta gülümseyebileceğim kimse yok ki artık.
Anne, ben senin o güven verici gülümsemeni özledim.
Jungkwang, senin o güzel dişlerinle gülmeni o güzel kahkahalarını özledim.
Ben sadece sizinle birlikte gülüyordum. Ama artık tekim.
Gülümsesem ne olacak ki?
Biliyor musun Jungkwang? İnsanın sürekli kendi kendine içinde konuşması çok zor.
Yani zormuş. Bu 3 yıl bana bunu öğretti.
Sırlarımı seninle paylaşırdım hatırlıyor musun?
Çok sık görülebilecek bir durum değil bu; bir ablanın erkek kardeşiyle sırdaş olması.
Ama biz seninle çok farklıydık.
Biz seninle çok ama çok farklıydık.
Seni yanımda gezdirdiğim zaman herkes sevgilim sanıyordu hatırlıyor musun?
Suç sende. O kadar yakışıklı, uzun ve kaslı olmamalıydın.
Seninle bir gece kulübüne gitmiştik hatırlıyorsun değil mi? Yaşını sormadan içeri almışlardı seni. O gün bana dizime kadar gelen elbiseyi giydirtmemiştin.
Senin yüzünden kulübe eşofmanla gitmiştim.
Ah, seni kıskanç çocuk.
Kulüpte bir adamı benim yüzümden dövmüştün.
Hatırladın değil mi? Adam sadece adımı sormuştu oysaki.
Sen benim küçük kahramanımdın Jungkwang.
Sen benim meleğimdin.
Sen benim abim, sevgilim hatta ve hatta babamdın.
Neden gittin ki? Sırlarımı anlatacak, çılgınlık yapacak kimsem yok artık.
Anneme bile sırlarımı anlatmazken sana anlatıyordum.
Hatırlıyor musun? İlk sevgilini bana söylemiştin. Üzgünüm ama o kızı gözüm hiç tutmamıştı.
Ayrılmanızı ben sağlamıştım.
O kız seni başkasıyla aldatıyordu Jungkwang.
Gerçekten aptalmış.
Seni alıp onu ve sevgilisini basmaya götürmüştüm.
Bana hiç inanmamazlık yapmadın.
Çünkü sana hiç bir zaman yalan söylemezdim.
O kızdan ayrıldığında tam 2 saat boyunca ağlamıştın. Yanında ben vardım.
Bana sarılıp ağlamıştın. Ağlamaktan yorgun düşüp uyuyakalmıştın.
O gün seninle beraber uyumuştuk.
Uyurken daha da melek yüzlü oluyordun Jungkwang.
Ah, aslında biraz şeytandın da. Senin yüzünden hiç sevgilim olmamıştı.
Ama beni bırakmayacak, hep sevecek tek sevgilim sendin Jungkwang.
Uzun süredir sensizim.
Seninle yaramazlık yapmayı özledim meleğim.
Sana anlatacak şeylerimi bir deftere yazıyorum biliyor musun?
Seni çok sevdiğimi yazıyorum.
Seni çok özlediğimi de yazıyorum.
Sonra ağladığımı farkediyorum.
Sen olsan bana nasıl kızardın kim bilir. Ağladığım zaman bana çok kızardın.
Belki de ağlarken çok çirkin olmamdan huh?
Üzgünüm meleğim, ağlarken senin gibi güzel olamıyorum.
Sen olsaydın bana kızdıktan sonra beni güldürmeye de çalışırdın. Benim ağlamama dayanamazdın. Gülümsememi görmek isterdin.
Üzgünüm meleğim, benim gülümsemem seninkinin yanında bir hiçti.
Sana, o güzel olmayan ama yinede senin görmek istediğin gülümsemeyi göstermeyi özledim.
Jungkwang, sizi çok özledim.