Uyandığımda kendimi farklı bir odada buldum.
Uykulu gözlerimi ovuşturduktan sonra yavaşça ayağa kalktım.
Jungkook'un odasımıydı burası?
Burada mı uyumuştum?
Yerdeki çoraplarımı giyip aynaya yaklaştım.Tanrım, Jeon Jungkyong. Gerçekten çirkinsin.
Saçıma şekil verdikten sonra kapıyı açtım.
Koridorda ilerledim.
Salona geldiğimde yatakta yorgan ve yastık vardı.
Jungkook'un benim yüzümden burada uyuması üzerine kendime kızdım.
Evde ses yoktu.
Jungkook neredeydiki?
Gidip yattığı yeri toparladım.
Yorganı katlarken yere bir kağıt düşmüştü.
'İşim en fazla 2 saat sürer. Sen kendi evin gibi takılmana bak, öpücükler, seni seviyorum. -Melek JJK (08:00)'
Okuduktan sonra yüzümdeki gülümsememe engel olamadım.Seni gerçekten seviyorum Jeon Jungkook.
Saate baktım.
09:40'ı gösteriyordu.
20 dakika sonra gelebilirdi.
Hemen mutfağa ilerledim.
Dolabı açtım, içindekilere göz attım.
Dolabında benim dolabımdan daha fazla yiyecek vardı.Kendine iyi bakıyorsun melek.
Sofrayı çok güzel bir şekilde hazırladım.
Kusursuz olmasına özen göstermiştim.
Telefonumu alıp bir fotoğraf çektim.
Bu anı unutamazdım, unutmamalıydım.
Dünden kalan bulaşıkları halledip Jungkook'un odasına döndüm.
Saçımı tekrar şekil yapıp, gözüme biraz kalem çekip dudağıma nemlendirici sürdüm.
Tam o sırada kapı çaldı.
Koşa koşa kapıya yöneldim.
Kapıyı açmamla karşımda kocaman bir ayıcık duruyordu.
Arkasından cenneti andıran gülüşüyle Jungkook belirdi.
Onu görmemle gülümsemem daha da arttı.
Ayıcığı bırakıp bana sarıldı.Cennet kokunu çok seviyorum meleğim.
Jungkwang'ın kokusundan sonra en güzel koku seninki olmalı.'Evet, güzeller güzeli prensesim nasıl?' dedi kapıyı kapatırken.
Baş parmağımı kaldırdım.
'Güzel, sevindim' dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu.
Elimi tutarak mutfağa ilerledi.
'Jungkyong, bu sofrayı sen mi hazırladın?' dedi şaşkın gözleriyle sofraya yaklaşıp.
Başımı olumlu anlamda salladım.
'Tanrım, kusursuz olmuş. Çok şanslıyım' dedi sofraya oturup.
Oturduğu yerden kaldırıp onu banyoya sürükledim.
Önce ellerini yıkamalıydı değil mi?
'Ah, Jungkyong hadi ama' dedi mızmızlanarak.
Elimle sus işareti yapıp ellerimi önümde birleştirdim.
'Bana annemi hatırlatıyorsun' dedi buruk gülümsemesiyle.
'Annem gibi güzel, becerikli ve titizsin' dedi hafif gülerek.
Ardından gözlerini gözlerime sabitledi.
Gözlerimin içine baktığı zaman midemdeki hareketlenmeyi durduramıyordum.
'Annemin seninle tanışmasını isterdim. Senin gibi bir kızı olacağı için çok sevinirdi' dedi bu sefer gözlerini kırpıştırıp yere eğerek.
Çenesine destek verip kafasını yukarı kaldırdım.
Yanağına öpücük kondurup sıkıca sarıldım.
Bende seni ailemle tanıştırmayı çok isterdim Jungkook.
Gerçekten Jungkwang'la tanışmanı çok isterdim.
Dünya'nın en şanslı insanı bendim aslında.
Her ne kadar sessiz bir varlıktan ibaret olsamda iki meleğe sahiptim.
Kardeşim ve sevdiğim adam.
Dünya'nın en güzel iki insanı.
Ve bu iki insanı daima sevecek olan Hathor.