Çalan kapıya yöneldim. Jungkook dışında biri olamazdı değil mi?
Kapıyı aniden açınca karşımdaki irkildi.
'Oh, Jungkyong-ah selam!' dedi gülerek.
Kafamı eğip içeri girmesini işaret ettim.
'Ah, evinin kokusunu çok seviyorum' dedi kokuyu içine çekip koltuğa otururken.
Tebessüm ettim.
Duydun mu Jungkwang? Senin kokunu çok beğenmiş.'Evet bugün ne yapalım? Dışarıda mı olalım? Evde mi olalım?'
Ellerimi yana açarak dudağımı büzdüm.
'Oh, benim evime gitmeye ne dersin?' dedi heyecanlı gözlerle.
'Ben sana geliyorum. Artık sende gelmelisin. Huh?'
Biraz düşündükten sonra kafamı aşağı yukarı salladım.
'Hadi git hazırlan, bekliyorum' dedi toparlanarak.
Odama ilerledim. Çok fazla düşünmeden siyah tişört ve siyah pantalon giydim.
Uzun kahküllü saçlarımı düzeltip çantama telefonumu koydum.
Odadan çıkıp salona yöneldim.
Jungkook bir şeyler mırıldanıyor gibiydi.
Bir şarkı söylüyordu.Tanrım. Sesi bile mükemmel.
Arkası dönük olduğu için kulaklarıma kadar sırıtışımı görmüyordu.
Yavaşça arkasına gittim.
Boyu uzundu. Omzuna geliyordum.
Ses çıkarmadan bekledim.
Sesi daha da artıyordu. İyice dinlediğimde vokalken söylediğim ilk şarkıyı söylediğini farkettim.
En sevdiğim şarkıyı.Sana eşlik etmeyi ne kadar da isterdim Jungkook.
Yavaşça koluna dokundum. Bana döndüğünde baş parmağımı kaldırıp 'mükemmel' işareti yaptım.
'Sanırım birileri bir şeyler gördü' dedi kızararak.
'Sesimi beğendiğine sevindim. Bunu ilk senden duyuyorum'
Gözlerimi kocaman açtım.
İlk söyleyen ben olamazdım. Bu sesi herkes beğeniyor olmalıydı değil mi?
'Annem öldüğünden beri ilk kez şarkı söylüyorum. Annem yeteneğimi biliyordu ama beni hiçbir zaman takdir etmedi'
'Bu yüzden ilk kez senden duyuyorum. Hadi evime gidelim. Daha konuşacak çok konu var' dedi kolunu bana uzatarak.
Güldüm. Kapıyı açıp ayakkabılarımı giydim.
Sokağa çıktığımda derin bir nefes aldım.
'Sana önceden gülüşünün çok güzel olduğunu söyleyen oldu mu? Annen ve kardeşin dışında. Onlar bunu hep söylemişlerdir bence'Evet. Annem ve kardeşim. Bana bunu söyleyen sadece 2 kişi oldu.
3. kişi olduğun için teşekkür ederim Jungkook.Kafamı olumsuz anlamda salladım.
Gülümsedi.
'Güzel. Bu güzelliğini kimsenin görmemesi beni mutlu etti' dedi sessizce.
Sesli bir şekilde güldüm.
Yolda gelen geçen herkes bize bakıyordu.
'Bu insanların derdi ne? İlk kez mi yakışıklı ve güzel birini görüyorlar?'
dedi tıslayarak.
'Tanrım! Tatlılığa bak. Couple giyinmişler. Hayatım bende istiyorum' dedi bir kadın önümüzü keserek.
Ardından bir adam geldi.
'Ah! Gerçekten saç tipiniz, saç renginiz her şeyiniz benziyor. Bu Tanrı'nın bir armağanı' dedi kadın neredeyse mutluluktan ağlayacak bir şekilde.
'Bu da neydi?' dedi Jungkook.
Beni ve kendisini süzdü.
'Jungkyong, insanlar haklı' dedi şaşırmış bir şekilde.
Bende ikimizi inceledim.
İkimiz de de siyah tişört, siyah pantalon, siyah ceket ve kahverengi bot vardı.
Sorun şuydu ki botlarımız bile aynıydı.
Jungkook sesli bir şekilde gülmeye başladı.
'Jungkyong-ah, planlamadın değil mi?' dedi gülmeye devam ederek.
Koluna vurdum.
Tanrım bu nasıl olabilirdi? Hiç farketmeden aynı giyinmiştik.
Jungkook gülmeye devam ediyordu. Onu mutlu gördükçe bende gülümsememe engel olamıyordum.
Yürümeyi bitirdiğimizde karşımda kocaman bir bina duruyordu.
Asansörden inerek bir kapının önünde durduk. Anahtarı çevirip kapıyı açtı.
'Benim dünyama hoşgeldin Jeon Jungkyong' dedi bana dönerek.
İçeri girdim. Her yeri incelemeye başladım. Çok güzel dizayn edilmişti.
Kapıdan girdiğimde karşıma salon çıkıyordu. Salon mutfakla birleştirilmişti.
Uzun bir koridor da 3-5 kapı vardı.
'Bana büyük geliyor. Ama evimi seviyorum' dedi ceketlerimizi asarken.
Oda da ilerlemeye başladım.
'Buraya getirdiğim ilk kişisin' dedi bana dönerek.
Çok derin bakıyordu. Gözlerinin etkileyici özelliği nefesimi tutmama sebep oldu.
'Bir çok konuda ilkim sensin Jungkyong' dedi saçını karıştırarak.Bu utandığında yaptığı hareketti.
Gülümsedim.
Çantamdan kağıt alıp 'sende benim çoğu şeyde ilkimsin' yazdım.
Gülümsedi.
'Sevindim' dedi gülümsemesini artırarak.
O güldüğü zaman içim açılıyordu. Bütün dertlerim, üzüntülerim geçiyor gibiydi.
Jungkwangdan sonra ilk kez böyle hissediyordum.
İlk kez böyle mutlu ve huzurlu.
'Sana bir şey göstereceğim' dedi yanımdan kalkıp.
'Daha doğrusu sana bir şey yaptım' dedi elinde küçük bir defterle gelip.
'Sana, bana, bize bir şey yaptım' dedi defteri bana uzatarak ve yanıma oturdu.
Kapağını açtım.
'BENİMLE BOL BOL KONUŞMAN İÇİN' yazıp imza atmıştı.
Jungkook'a döndüm. O da bana bakıyordu.
Diğer sayfaları çevirdim.
'Evet'
'Hayır'
'Tamam'
'Düşünmeliyim'
'Jungkook çok konuşuyorsun'
'Bana gidelim'
'Sana gidelim'
'Yürüyüş yapalım'
'Dışarı çıkalım'
'Ne istiyorsam yap Jungkook'
'Konuşma artık'
'Artık evine git'
'Jungkook-ah, çok yakışıklısın'
'Jungkook, bugün çok yakışıklı olmuşsun'
'İyi ki varsın'
'Seni seviyorum'
'Bana yemek yap'
'Açım'
'Uykum var'
'Bana şarkı söyle'
'Bana kendini anlat'
'Üzülme'
'Ağlama'
'Mutlu ol'
'Teşekkür ederim'
'Bana pamuk şeker al'
Ve daha fazlası..
Gözümden akan yaşa engel olamadım. Kendimi tutamadan hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım.
'Jungkyong-ah neden ağlıyorsun? Ağlaman için yapmadım' dedi elini omzuma atarak.
Evet Jungkwang. Bana kolaylık olsun diye bir rehber defter hazırlamıştı.
Daha çok onunlayken kullanabileceğim kelimelerle dolu bir bir defter.'Ben sana yardımı olabileceğini düşündüm. Yanlış anlama sakın. Gerektiği zaman bana açıp göster. Mesela şuan çok konuşuyorum. 'Jungkook çok konuşuyorsun' sayfasını açabilirsin' dedi defteri elimden alıp o sayfayı arayarak.
Elini tutup defteri elinden aldım.
İki sayfayı da bulup ona gösterdim.
'İyi ki varsın melek.
Seni seviyorum'