BÖLÜM DÖRT

23 4 3
                                    

Medya Çınar :))
Okuyan gözleriniz dert görmesin.Beğenmeniz dileğiyle hepinizi öptümm.;)
Arkadaşlar bir hikaye var  ve okumanızı tavsiye ederim.Adı  DOLUNAY ATEŞİ

Genç kız olanlara şaşırmış bir şekilde arabasını Çınarın evine doğru sürüyordu...
Kimse kalmamıştı ki artık!
Annesi yoktu,babası yoktu.Baran yoktu....
Sadece Çınar ve henüz adını bile bilmediği fakat telefon numarasını genç kıza verip her zaman arayabileceğini söyleyen bir adam vardı...
Kız kendini çaresiz hissediyordu.İki gün içinde tüm hayatı değişmişti ve o buna hazırlıksız yakalanmıştı.O adama karşı hissettikleri tarifsizdi genç kızın.Hem sert ve duygusuz hemde insanı ağlatacak kadar çocuk ruhlu bir kişiliği vardı.Annesi için ölüyordu diye düşündü genç kız.
Bir an annesinin yaşayıp yaşamadığını merak etti.
Şimdi çıkıp gelseler onları affedermiydi ki?

Öte yandan genç adam bugün sarıldığı ve annesi gibi kokan kızı düşünüyordu.Hayatı boyunca annesi ve yurtdışında yaşayan kuzeninden başka hiçbir kadını sevmemişti.O kızda tabiki hayatına giremeyecekti.Sadece annesi gibi koktuğu için kendini ona yakın hissedip telefon numarasını vermişti.Yoksa sadece onu bir kere daha görebilmek için miydi nedeni?
Salak olduğunu düşünüp azarladı kendini ve cebindeki fotoğrafları eline aldı.
Herşey bu şerefsiz yüzünden olmuştu.Annesi yirmi yıldır kanser hastasıydı ve onlar bunu yeni fark ediyorlardı.Genç adam beş yaşındayken biyolojik babası onları terk etmişti.Annesi oğlunu tek başına büyütmek zorunda bırakılmıştı.Şimdi ise hayatın ona verdiği süreyi bitirmek üzereydi.Ölmek değildi korkusu kadının...Oğlunun o öldükten sonra nasıl yaşayabileceğiydi.Birde kızı kadar sevdiği yeğeni Zelya vardı.Ablası öldükten sonra yeğenine o bakmıştı.Üniversiteyi yurtdışında okumaya gitmişti iki yıl önce...

Genç adam hastahanenin kapısını açarak içeriye adımını attı.Annesinin odasına geldiğinde derin bir nefesi ciğerlerine doldurdu ve kapının kulbunu çevirerek odaya girdi.Annesi her zamanki güzelliğiyle uyuyordu.Yanına yaklaşıp alnına düşen sarı saçlarını geriye doğru itti genç adam.Annesi gözlerini açıp oğluna gülümsedi.
Annesinin alnına bir öpücük bırakarak yatağın kenarına oturdu.

"Baras?"

"Anne" diyerek annesinin yüzünü ellerinin arasına aldı genç adam.

"Nasılsın oğlum?" diyerek bedeni yukarı çekip yatağın başlığına koydu Meral Hanım.

"Ben iyiyim anne sen iyi ol" deyip refakatçi koltuğunun üzerindeki yastığı annesinin arkasına yerleştirdi genç adam.

"Günün nasıl geçti oğlum?"

Annesinin sorusu üzerine genç adam ona tanıştığı güzel kızı anlattı.Anlatırken bazı yerlerde tebessüm etmiş bazı yerlerde de sırıtmasına engel olamamıştı.Engel olmasına da lüzumu yoktu zaten. Annesine herşeyini anlatıyordu.
Meral Hanım tebessüm edip oğlunun saçlarını okşadı.

"Bahsettiğin güzel kızla tanışmak isterim."
Genç adam annesinin bu sözüne şaşırarak suratına baktı.

"Anne arkadaşım bile değil! Ne diyeceğim ki?"

"Sen çağır ben oğlumu gülümseten kızı çok merak ediyorum"
Genç adam bunu fark etmemişti.Annesi ve kuzeni dışında hiçbir kadına gülümsemezdi.Annesini kırmamak için kızı annesine getirmeye karar verdi.

"Tamam annem okulda söyleyeceğim"

"Birde aynı okulda mısınız Baras"

"Evet ama o bilmiyor" diyerek annesine cevap verdi genç adam.
Meral Hanım oğlundaki sevinci fark etmişti.Bu kız kimse oğlunu etkilemişti.

"Anne ben eve gidiyorum sana söz veriyorum yarın onu getireceğim"

Genç adam annesinin öksürük krizine girdiğini görünce ellerini yumruk haline getirip tırnaklarını etine geçirdi.Çünkü annesi acı çekiyorsa o da çekmeliydi.Bu güzel kadın yaşamayacaksa o da yaşamayacaktı.Yatağın yanındaki komidin türü tahta dolaptan su alıp annesine verdi genç adam.
Annesinin alnından öpüp odayı terk etti  ve sahildeki evine doğru yola çıktı.

Bu sırada genç kız Çınarın evinin önüne arabasını park ediyordu.Kapıyı açıp dışarı çıktı ve derin bir nefesi ciğerlerine doldurdu.Adımlarını hızlandırıp kardeşi gibi sevdiği adamın ziline basıp beklemeye başladı.Kapıyı açan Çınara bakıp gülümsedi kız.Fakat bu neşeli bir gülümsemeden yoksun burukça bir gülümsemeydi.Kendini daha fazla tutamayarak hayatında tek kalan adamın boynuna kollarını doladı.Şaşkınlığını yok sayarak kollarını kardeşi gibi sevdiği kıza doladı genç adam.

Genç kız gözlerindeki yaşlara engel olamayarak serbest bıraktı sicim gibi akan gözyaşlarını...
Genç adam bu güzel kardeşini kimin üzdüğünü merak ediyordu içten içe.Ama bir yandan da bunu yapan kişinin ağzını patlatmak istiyordu.Genç kızı kendinden biraz uzaklaştırıp yüzünü ellerinin arasına aldı.

"Güzelim...Ne oldu böyle sana?"

"Gidiyor Çınar....beni bırakıp gidiyor."

Genç adam kızın dediklerinden hiçbir şey anlamıyordu.Onu bırakıp giden kim olabilirdi ki?

"Kim gidiyor Asel?"

"Baran"

Genç kızın ağzından tıslarcasına çıkan bu isimi duyan genç adam kuzeninin nereye gidebileceğini düşünüyordu.

"Nereye gidiyor Asel düzgün anlar şunu"

"Annesi ve babasına gidiyor....Temelli"

Çınar duyduğu şey üzerine duvara bir yumruk geçirdi.Baranın gerizekalı olduğunu düşünüyordu Çınar.Bu kızın onu bu kadar sevdiğini bildiği halde nasıl gidebiliyordu bu piç kurusu.
Çınar genç kıza dönüp konuştu.

"Güzelim içeri geç sana söz veriyorum yirmi dakika sonra yanındayım."

"Çınar gitme "

"Geleceğim güzelim bekle tamam mı"

Genç kız kafasını sallayarak salona dogru ilerledi.Çınarın Barana gideceğini çok iyi biliyordu.
Fakat Baranın bunu yapabildiğine hâla akıl erdiremiyordu.

Öte yandan Çınar Baranın kapısını yumruklamaya başlamıştı.

"Aç lan kapıyı piç" yumruklarını ardı arkasına kapıya indirirken açılan kapının karşısında duran Barana yumruğunu indirdi.

"O kızın sana ihtiyacı varken nasıl gidersin lan?"

Baran ne olduğunu anlamazken Çınarın söylediği şeyle kendisine atılan yumruklara karşı gelmeyi bıraktı...

Bölüm kısa olduğu için çok çok özür dilerim...
Muck Muck Muck!!!
Affedin beni diger bölümde telafi edeceğim...









*ASEL*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin