Hayatımın kadınları nasılsınız bakalım???
Insallah iyisinizdir.Sizleri öpüyorum ve bölümle başbaşa bırakıyorumBir hafta....
Okula bile gitmediğim bana bir yıl gibi gelen bir hafta..
Baranın gitmesinden mi kaynaklıdır bilemem ama canım hiçbir şey yapmak istemiyordu.Çınarda ben gitmediğim için gitmiyordu okula.Telefonum bir haftadır kapalıydı.Fakat ben artık onun yokluğuna alışmalıydım.Benim daha ailemi bulmam gerekiyordu.Bu sabah verdiğim ani kararla okula gitmeye karar verdim.Şuan ise Çınarla midemize birseyler tıkıyorduk."Asel sana bişey sorucam" ağzındakileri parmağıyla ağzının içine ittirip yüzüme baktı.Bu haline gülüp kahvemden bir yudum aldım.
"Sor bakalım"
"Hani ben dün notları almak için okula gittim ya bir çocuk gelip seni sordu."
"Adı neymiş" diyerek bıçaktaki reçeli ekmeğime sürdüm.
"Adını bende bilmiyorum ama sahilde karşılasmışsınız acil sana ihtiyacı varmış"
Dediği şey üzerine dudaklarımın arasından fışkıran kahve Çınarın buz mavisi gömleğini boyladı.Beni neden soruyordu ki bu çocuk şimdi?
Hem de acil! Merak ettim şimdi...
Çınar ağır çekimlr başladığı alkışını hızlandırarak ayağa kalktı."Seni en içtenliğimle tebrik ediyorum güzelim"
"Aa ne demek benim için çok güzel bir deneyim oldu" diyerek dalgaya vurunca güldü. Çınar bir yandan homurdanıyor bir yandan da gömleğinin düğmelerini çözüyordu.
"Ben şu gömleği değiştirip geliyorum sende şu çocuğu ara numaranı niçin vediğini ve ne zaman tanıştığınızı sonra anlatacaksın."
Çınar mutfaktan çıktıktan sonra yün hırkamın cebinden telefonumu alıp 'İsimsiz'olarak kaydettiğim çocuğu aradım.Çocuk mu diyeyim adam mı bilemiyorum ama aynı yaşta gibiyiz işte!
"Alo"
"Meraba ben Asel hani şu acil konuşmak istediğin kız" diyerek beni hatırlamasına yardımcı oldum.
"Merhaba Asel seninle görüsmem gerekiyor.Bugün okula gelmelisin."
"Geleceğim zaten de bir dakika aynı okulda mıyız?"
"Evet aynı okuldayız bir saat sonra konferans salonunda olacağım."
"Pekâla görüşürüz o zaman"
"Hadi kapat" deyip kapattı.Hayır yani anlamıyorum hem kapat diyor hemde kendisi kapatıyor.
"Dengesiz" diye homurdanıp oturduğum tahta sandalyeden kalktım.
"Çınaar"
"Geldiim" diyerek merdivenleri indi seke seke.
İste o böyleydi.Her daim etrafına pozitif enerji yayardı.Ne olursa olsun pozitif düşünür işi dalgaya vururdu.Onu çok seviyordum."Hadi güzelim" diyerek kapıya gitmem için sırtıma dokunarak ilerlememi sağladı.Kahverengi topuklu botlarımı ayağıma geçirip fermuarlarını çektim.
***
Arabanın kapısını kapatıp Çınarın gelmesini bekledim.Arabayı kilitleyip yanıma doğru yürümeye başladı.Fakülteye girip dersimizin olduğu kata çıkacakken konferans salonuna gitmem gerektiğini hatırladım.Çınarın koluna dokunup konustum.
"Çınar sen git benim biraz işim var tamam mı"
"Tamam güzelim dikkat et"
Merdivenleri çıkıp konferans salonunun olduğu koridora girdim.Karanlık koridorda çıkan tek ses ayak seslerimdi.Kimsenin olmaması beni biraz ürkütmüştü fakat bunun çok saçma bir düşünce olduğunu anlayıp kafamdan attım.
Kapının kulbunu tutup derin bir nefes alarak çevirdim.Açılan kapının sesi koridorda yankılanırken bakışlarımı içeride gezdirdim.Sahnenin yanındaki sandalyede oturuyor ve elindeki telefonu avcunun içinde çeviriyordu.Bir yandan da durmadan salladığı bacağına donuk gözlerle bakıyordu.Gözleri herkesi etkileyebilecek kadar yoğun bakıyordu.Giydiği gri kazak vücudunu sarmıştı ve baklavaları'herkese merhaba' diye haykırıyordu.Bakışlarımı fark etmiş olmalı ki kafasını kaldırıp bana baktı.Ela gözleri umutla parıldıyordu.Beni buraya neden çağırdığını daha çok merak etmeye başlamıştım.
"Selam" diyerek ona doğru yavaş adımlarla ilerledim.
"Merhaba Asel" diyerek ayağa kalktı.Bir süre dudaklarından süzülen harfleri bir araya toplayamamıştım.Daha önce adımı bir çok kişinin ağzından duymuştum.Fakat bu farklıydı.İsmim dudaklarından çıkmıyor adetâ süzülüyordu.
Kafamı iki yana sallayıp ona merak dolu bakışlarımı yolladım.Neyi ima ettiğimi anlamış olacak ki konuşmaya başladı.
"Yeni bir ödev verilmiş.Grup ödevi...Hastahanedeki her hangi bir hastayı ziyaret etmek için görevlendirildik.Yani beraber gidiyoruz"
Hey!Bu çok saçmaydı.Neden tanımadığımız insanları ziyarete gidiyorduk ki...
Homurdanıp ellerimi saçlarımdan geçirdim."Pekâla ne zaman gidiyoruz."
"Şimdi" deyip bileğimi parmaklarıyla kelepçeledi.
"Hey ne yapıyorsun şimdi gitmek zorunda mıyız?"
"Evet zorundayız Asel"
Daha fazla bişey demeyerek sustum.Konferans salonundan çıkıp koridorda ilerlemeye başladı.Beni de sürüklüyordu.Amacı neydi?Bileklerim acımaya başlıyordu.
"Acıyor.Bileğimi bırak!"
Elini aniden bileğimden kurtardı.Gözlerinden pişmanlık duygusu akıp geçti.İki eliyle bileğimi tutup baş parmağıyla yavaça okşadı.Dokunduğu yer karıncalanırken neden bu kadar çok tepki verdiğini anlamamıştım.
"Üzgünüm...Çok acıyor mu?" diyerek ela gözlerini aynı rengi paylaştığımız gözlerime sabitledi.Elimi omzuna koyup hafifçe sıktım.
"Sakin ol bir şeyim yok" kafasını sallayıp beni onayladı.
"Benimle gelmek zorunda değilsin"
"Olmaz bu görev ikimize verilmiş gelmeliyim.Hadi gidelim....İsimsiz"
Bana manasız bakışlarını yollarken konuştum.
"Ne bakıyorsun ismini bilmiyorum"
"Bunu sevdim" diyerek gülümsedi.Güldüğünde dudakları biçimlice kıvrılıyor gözlerinin kenarları katlanıyordu.Bu görüntü...Çok güzeldi ve çok huzur vericiydi...
"Hadi gidelim İsimsiz" diyerek yanından geçip çıkışa yöneldim.Sırtımdaki bakışları hissetmem kısa sürmedi.Daha sonra ise ufak bir kahkaha..
Sevgili hayatımın kadınları;
Sizleri çoook seviyorum.Okuduğunuz gözleriniz dert görmesin.Güzel parmaklarınız bana ilham verecek yorumlara yarar sağlasın inşallah!!!
Çok seviyorum sizleri ve yazar kaçar......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*ASEL*
RomanceNeden tüm hikayeyi özetlememiz gerekiyor? Hayatımızı özetleyemeyiz... Daha ne kadar yaşayacağımızı bilemeyiz... O halde burada hikayemi açıklayacak şeyler yazmak zorunda değilim ha??? Yaşamı beraber özetlemek ister misiniz? Hikayeme kulak verin ;)