4.Bölüm

149 60 42
                                    

*****
Cevap vermenin bu kadar zor olduğunu hiç düşünmemiştim. Aklımdan ne cevap versem diye düşünürken bir yandan da Defne'nin bakışlarının altında eziliyordum.

Yukarıdan ses geldiğinde, ilk defa şansımın bana güldüğünü düşündüm. Bir yanım ağlanacak halime güldüğümü söylese de şu anlık mutluydum. Korkmuştum tabii ama Defne'nin sorusunun üzerine dikkatlerin dağılması iyi olmuştu.

Bir iki saniye sonra olayın gerçekliği ve ciddiyetini anladığımdaysa o küçük sevincim de uçup gitmişti. Ciddi bir şekilde sabahtan beri saklamaya çalıştığım şeyi şimdi Defne canlı bir şekilde görebilirdi. Olayın şokunu ilk atlatansa Defne olmuştu.

"Doğa? Ben yanlış duymadım değil mi? Cidden bir ses geldi yani."

"Sanırım evet."

O sırada kapının yan tarafından maskeli birisi kafasını uzattı. Defne çığlık atarken ben şaşkınlıktan konuşamıyordum bile. Çünkü bu olayı daha önce de yaşamıştım. Daha doğrusu görmüştüm.

Bayıldığım sırada olmalıydı. Yani dün.
Rüyamda  bir sürü arkadaşımla beraber  video oyunu oynuyorduk. Benim odamın çalışma masası kısmında kocaman bir oyun konsolu vardı. Evdeki kadın hava iyice kararınca kapıyı çaldı ve içeri girip yatmamızı söyledi. Tam yatacakken birisi bağırdı.
"Evde birisi var!"

Bir anda herkes ayaklandı. Ben de kafamı odadan dışarı çıkarttım. Olduğumuz evin uzun bir koridoru vardı. En ucunda büyük yatak odası. Onun kapısının sağında tuvalet, solunda diğer bir oda vardı. Biraz ilerisinde ise tekrar bir oda ve karşısında bir tuvalet vardı.

Birini gördüm. Büyük yatak odasından kafasını uzatmıştı. Maskeliydi. Arkadaşlarıma "Hırsız sizin odada!" diye bağırdım.

Herkes büyük yatak odasına gidince ben de kaçamasın diye odanın kapısında bekliyordum. Bir an gözüm koridorun diğer ucuna bakınca yine aynı kişinin kafasını uzattığını gördüm.

Odadan çıkması imkansızdı. Kapının tamamını ben kaplıyordum ve başka bir çıkış yoktu odada. Hayalet olmadığı sürece çıkmış olamazdı.

O anki cesaretle koridorun sonuna doğru yürüdüm. Saçma cesaretimden nefret etmeye başlamıştım. Gerçekten de adam oradaydı.

Maskesini çıkarttı. Hani kel oyuncak bebekler var ya, onun gibiydi suratı ve kafası. Onu da çıkarttı. Sonra başka bir tane daha maske çıkarttı kafasından. Ve daha sayamadığım onlarcasını. En sonunda gerçek kafasını görebildim.

Saçları yoktu. Ama hastalıktan olmadığına emindim. Gözleri maviydi. O esnada ilk defa kıyafetini görebildim. Mavi beyaz nokta nokta desenleri olan bir elbiseydi.

Üzerime yürümeye başladı. Güneş yeni doğuyordu. Hole yansımıştı ışınları. Beni kendisi ve ayakkabılık arasında sıkıştırarak konuşmaya başladı. "Benim adım Adelux." dedi. Tam bir şey daha söyleyecekti ki Defne beni uyandırdı.

Rüyalarımı daha önce hiç yaşamamıştım. Bu nedenle olay beni çok sarsmıştı. Tam olarak aynısı değildi. Ama adam ve maskesi aynıydı. Emindim.

Defne'nin "Doğa nereye?" diye seslenmesine aldırmadan sandalyemden kalkıp odadan çıktım. Tahmin ettiğim gibi adam karşımdaydı.

Aynı rüyamdaki gibi benim üzerime doğru yürümeye başladı. Fakat bu sefer arkam boştu ve ben de kaçabiliyordum. Biraz dikkatli bakınca kolundaki dövmeyi gördüm. Sabahki adamdaki dövmeydi. Konuşunca, artık o adam olduğuna emindim.

"Varolmayan kız. Demek yine karşılaştık."

Bir şey yapmalıydım. Cesaretimi birazcık da olsa kullanıp en azından adamı bir süre oyalamalıydım. Tam o anda hiç beklemediğim bir şey daha  gerçekleşti.

Defne adamın kafasına tabakla vurdu.
Tabağk kırılıp paramparça olurken adam sersemlemişti. Normalde bayılması gerekecek şiddette bir çarpmaydı oysaki. Defne fırsattan istifade beni kolumdan tutup çekmeye çalıştı ama adama göre -her ne kadar dikkati dağılsa da- çok yavaştı.

Adam bu sefer sadece bir kaç kelime söyledi. Defne yüzlerce kırık parçanın üstüne yığıldı. O an çığlık bile atamadım. Kelimeler sanki boğazımdan çıkmamak için çabalıyorlardı. Adamsa konuşmaya devam etti.

"Kardeşine sadece hafıza değiştirme büyüsü yaptım. Sadece bu olayları hatırlamayacak. Yani son 12 saati diyebiliriz. Seni bulduğu zamanki olayın yerine işte olduğunu sanacak. Daha demin ki olayda da sakince yemek yediğinizi düşünecek. Yaklaşık on beş dakika sonra  kardeşin uyanır. Onu yemek masasına taşırsın artık. Yerde yatarak uyanması hepimiz için kötü olur. Ama önce sabahtan kalan ufak bir hesaplaşmamız var."

Yine kelimeler söylemeye başladı. Fakat bu sefer sözüne devam edemedi. Mutfağın kapısında başka bir adam belirmişti. Amca desem daha doğru olabilirdi. Hafif yaşlı gibiydi. Ortalama boylarda biriydi. Saçının bazı kısımlarında garip duran farklı renkler vardı. Üzerindeyse maskeli adamın giydiği pelerinin aynısından vardı.

Kapıdan mutfağa girdi, maskeli adamı kolundan tuttu. Hızlıca ve sessizce söylediği kelimelerin sonunda maskeli adamı sürüklemeye başladı. Bir çeşit kontrol etme gibiydi. Sonra da pencereden sabahki gibi çıktılar.

Olayların saçmalığına karşın bir süre afalladım. Öncelikle Defne'yi masaya taşıdım. Sonra da olayları hatırlatmaması için tabak kırıklarını topladım. İşimi bitirip tam oturduğumda uyandı. Beklediğim şekilde hiç soru sormadan yemeğine kaldığı yerden devam etti.

Yemekten sonra o sofrayı toplamak için mutfakta kaldı, ben de salona geçtim. Canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Etrafa boş boş bakarken Defne de geldi. "Niye hiçbir şey yapmadan oturuyorsun? İyice garipleştin." diyerek televizyonu açtı.
"Dalmışım işte öyle. Bugün yorgunum biraz." deyince başını salladı ve televizyon izlemeye devam etti.

Bir iki saat sonra yatacağımı söyleyip odama gittim. Öncelikle penceremi kapattım. Bu kuru ve sıcak havada zor olacaktı fakat başla türlü uyuyamazdım. Biraz düşününce böyle de uyuyamayacağıma karar verdim.

Salona tekrar indim. Defne'ye aynı odada yatıp yatamayacağımızı soracaktım. Küçükken bunu çok yapardık. Birimiz korktuğunda veya bir şey olduğunda hemen döşeğinde diğerinin odasına taşırdık. Aklıma gelince çocukluğumu ne kadar özlediğimi fark ettim.

Defne soru sormadan kabul edip eskiye dönmüş olmanın iyi olacağını söyleyince sevindim. Benim odama gidip yatağı taşıdık. Bir süre sohbet ettik. Bizim ufak çaplı pijama partilerimizdendi bu. Defne dolabından biraz cips çıkartınca tam olmuştu.

İş günü olduğundan dolayı çok uzun sürmeden yattık. Kendimi psikolojik olarak daha güvende hissediyordum Defne'nin yanında. Belki de direkt bir insanın yanında.

Uzun bir süre uyumaya çalıştım, düşüncelerimse hiç susmayacak gibiydi. En son hayal etme tekniğimi kullanmaya karar verdim. Uyuyamayınca yaşamak istediğim hayatı en ince ayrıntısına kadar hayal eder, yaşardım.

Böylece uykuya dalmam çok uzun sürmezdi. Bu sefer farklı bir şey hayal ettim. Son bir günümü hiç yaşanmamış hayal ettim. Normal hayatıma devam ediyordum bu gece. Belki de son kez normal hayatıma devam ediyordum. Daha da çok devam etmek isterdim. Fakat üzerimdeki psikolojik yorgunluğun da etkisiyle, çok geçmeden rüyalar alemine giriş yaptım.

Sır: Varolmayan Kız(Düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin