"Kızım! Ne oldu sana!"
Of anne. Tamda gelecek zamanı buldun. Öksürüklerim durduğunda yavaşça ayağa kalkıp üzerimi silktim. Annem büyük bir sinirle Yağız'a bağırmaya başlamıştı.
"Ne yaptın kızıma sen!"
Hemen annemin koluna yapıştım. Konuşmak için ağzımı açtığımda küçük çaplı öksürmeye başladım.
"Anne o bir şey yapmadı."
Öksürüğüm arasında zar zor da olsa konuşmayı başarabilmiştim. Nedenini bende bilmesem de Yağız'ı isteksiz bir şekilde korumaya başlamıştım. Annem bu cevabım üzerine sinirlenmiş olacak ki;
"O zaman senin burada ne işin var!" diyerek bağırmaya başladı.
Aklımda ki yalan torbamı ne kadar karıştırsam da mantıklı bir cevap bulamamıştım, bu yüzden de aklıma ilk gelen şeyi söylemek zorunda kaldım.
"Anne ben çok acıktım. Öğle yemeğine çıkalım orada her şeyi anlatacağım söz." Dedim ve anneme bunu uzatmaması için masum bakışlarımı yolladım. Annemde bunu anlamış olacak ki bir iç geçirdikten sonra konuşmaya başladı.
"bu konu burada kapanmadı küçük hanım. Yemekte konuşuruz"
Annemi biraz sakinleştirmek adına her zaman ki yaş sendromlarımı yaptım.
"Anne artık 17 yaşındayım." Dedim yarı gülümsemeyle.
Annemin bu esprimi tınlamaması benim canımı sıkarken belli etmemeye çalıştım.
Annem çantasını toplamaya başlarken dışarıdan gelen çatışma sesleri buna mani oldu.
"Ölüm vaktiniz yaklaşıyor hanımlar"
Yağız'ın bu sözü üzerine gözlerim dolmaya başlamıştı. Ben ölmekten korkan bir insandım. Hem de çok fazla. Anneme dolu gözlerle bakarken, annem elini beline götürüp silahını çıkardı ve yanıma geldi.
" Sakın korkma kurtulacağız kızım" annemin sakinleştirmek için söylenen sözleri beni hiç sakinleştirmiyordu.
Sağ gözümden akan yaşla artık ağladığımı fark etmiştim. Ve bu beni daha çok paniğe sokup iri iri gözyaşlarımın gelmesine sebep olmuştu.
Yağız'a dönüp hıçkırıklarımın arasında yalvarmaya başladım.
"Lütfen öldürme bizi. Lütfen" Yağız ellerini giydiği hırkasının kapşonunu çıkardığında yüzüğü açığa çıktı. Onun bu hali ne kadar güzel olsa da, birazdan bizi öldürecek olması çok korkutucuydu.
"Ah bir daha söyle" diye dalga geçmesi üzerine annem kolumdan tutup sert bir şekilde beni kendisine çevirdi.
"Sakın ama sakın kimseye yalvarma. Sen Ahmet Polat'ın kızısın. Gerekirse öl ama kimseden medet umma kızım" annemin bu sözleri bana ne kadar cesaret verse de hızla duvara çarpan kapı beni yalvartmaya zorluyordu. İçeri giren adama annem silahını doğrulturken bir şeyler söylüyordu. Ama ben duyamıyordum çünkü Yağız'a yalvarmakla meşguldüm.
Söylediğim sözlerde hüzün, korku ve bir çok daha duygu vardı.
Lütfen... lütfen...
Yağız da bir acıma bekledim ama yüzünde bir mimik bile oynamamıştı.
Kolumdan sertçe tutulduğunda çığlık atmaya başladım. Beklide daha çok ağlamaya, şu an ne yaptığımı bilmiyordum. Bildiğim tek şey korktuğumdu, deli gibi korkuyordum.