Sabah kalktığımda kendimi fazlasıyla enerjik hissediyordum. Tabi Tanju'nun günaydın mesajı atmış olması enerjik olmama neden olabilirdi. Tanju gayet yakışıklı bir çocuktu tabi yılışık olmasaydı ondan hoşlanabilirdim ama benim sevmediğim kadar yılışık konuşuyordu. Onun mesajına mutlu olmamın sebebi ise ilk defa çok yakışıklı bir arkadaşım olmuştu. Neyse saçmalamayacağım. Sabah uyandım yani ne bekliyorsunuz edebiyatçı bir şekilde konuşamam.
Bu gün okula serbest gitmeye karar verdiğim için dolabımdan bir etek ve beyaz bluz çıkarmıştım. Eteğim oldukça kısaydı ve siyah renkteydi. Bluzum ise beyazdı ama üzerinde leoparımsı renkler taşıyordu. Saçımı da saldım ve sadece tarakla taradıktan sonra odamdan çıkıp lavaboya gittim. Elimi ve yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa gidip özenle hazırlanan kahvaltı masasının bana ait olan sandalyesine oturdum.
"Günaydın koca serçem" dedim ağzıma salatalık atarken. Annemde yarım bir şekilde sırıttıktan sonra karşımdaki yerini çoktan almıştı.
"Sana da günaydın bu gün fazlasıyla güzel olan kızım"
"Thanks canım" dedim ve elimle saçımı geriye attım. Annem bu hareketime gülerken kahvaltımıza yavaş yavaş başlamıştık.
Kahvaltımı bitirdikten ve ellerimi güzelce yıkadıktan sonra annem ile vedalaşmak üzere kapıya doğru yürüdüm. Biricik annem çantamı giydirmeye yardım etmişti.
"Sağol canım annem " dedikten sonra babedlerimi giyip evden çıktım.
Apartmandan çıktıktan sonra telefonumu çıkarıp Dileği aradım.
"Günaydın kötü arkadaş"
"Aa niye kötüymüşüm ben hıh" diye karşılık vermişti. E tabi telefonu açar açmaz böyle bir şey söylememi beklemiyordu.
"Beni bara götüren bir arkadaşa iyi biri mi demeliyim" diye bir soru yönelttim gülerek.
"Haklısın canım. Tamam doğru ben bir kötü arkadaşım" dediğinde ikimizde gülmeye başladık. Okula doğru yaklaştığımda dakikamın bitmemesi için telefonu kapattık. Zaten sınıfa girdiğimde biricik kötü arkadaşım Dilekle kaldığımız yerden devam edecektik.
Okulun kapısından içeri girdiğimde telefonuma gelen mesaj sesiyle titredim. Telefon mesajın geldiğini belli edecek şekilde titredikten sonra eteğimin cebinden telefonumu çıkarıp mesaj kısmına girdim.
Gönderen : 054. ... ...
Mesaj : Eteğini bence kafana kadar çekmelisin!
Yine bilmediğim bir numaradan mesajımı almıştım. Sinirden gerilirken gönderilen numarayı aramaya başladım ve yine her zaman ki gibi numaranın kullanılmadığını belirten bir telesekreter çıkmıştı. Bu 3 oluyordu. Artık normal bir şekilde algılayamazdım. Her durumumda bana bilmediğim bir numara mesaj atıyor ve her aradığımda kullanılmadığını söyleyen bir telesekreter çıkıyordu. Kesinlikle kafam karışmıştı. Ama bir şeye kesinlikle emindim bu mesajlar bir kişi tarafından gönderiliyordu. Ama kim??
Düşünceli bir şekilde sınıfa girdiğimde Dileğin yanına oturdum. Yanına oturur oturmaz yüzümdeki karmaşayı görmüş ve "Ne oldu?" diye sorusunu sormuştu.
Telefonuma gelen mesajı Dileğe gösterdiğimde bıkkınlıkla sesli bir nefes verdi.
"Yinemi ya!"
"Maalesef" dedim çantamın içinden kitaplarımı çıkarırken.
"Aslında doğru yazmış Neşe. O eteğin hali ne? Kafana çek bence de" dediğinde omzuna gülerek vurdum.