BÖLÜM 4

44 6 2
                                    

ARKADAŞLAR, YORUM YAZARSANIZ SEVİNİRİM! GÖRÜŞLERİNİZİ BİLMEK İSTİYORUM...

Bahar sözlerim üzerine afallamış bir şekilde yüzüme bakarken ikimizde arkadan gelen korna sesleriyle kendimize geldik. Ben tekrar önüme dönüp gaza yüklendim.

Baharı koltuğa taşıdıktan sonra bir akülü sandalye siparişi verdim. Yarın geleceğini söylediler. Sonra içeri geçip Baharın yanına oturdum.
-Ee Bahar şimdi ne yapmak istersin?
Bahar etrafta gözlerini gezdirdikten sonra o deniz mavisi gözleri benimle buluştu
-Ben bilmiyorum...
Kaşlarımı kaldırıp
-Akülü sandalye sipariş etmiştim. Eğer şimdi gelmiş olsaydı alışverişe çıkardık.
-Niye masraf yaptın Mert? Ne gerek var hem zaten geçici değil mi?
-Ne masrafı Bahar? Hastam için, iyiliği için her şeyi yaparım.
Sözlerimle gülümsedi. Gülümsemesiyle gülümsedim.
Yine sessizliği bozan taraf Bahar oldu
-Şey, annen baban nerdeler?
Onların adlarını duymak beni sinirlendirdiğinden birazcık sert bir şekilde
-Ne yapacaksın Bahar annemi babamı?
Kurduğum cümle ile Bahar şaşırdı. Birden bu cümleyi söylemem bana göre normal fakat Bahara göre değildi. Konuyu değiştirmek istercesine
-Acıktın mı?
Bahar hızlıca kafasını iki yana salladı.
-Nasıl yani? Hiç bir şey yemedin ki...
Bahar bıkkınlıkla
-Yemiycem dedim yâ! Nerede kalacaksam beni oraya götürür müsün lütfen?
Bir şey yemesi konusunda ısrarcı davranarak
-Olmaz öyle şey! Bir şey yemeden odaya çıkmak yok!
-Hayır dedim ya!
Baharın hayırlarını takmadan mutfağa yöneldim. Gördüğüm manzara ile yüzümü buruşturdum. Birilerinin burayı temizlemesi gerekiyordu. Gömleğimin kollarını katlayarak işe başladım. İlk olarak çöpleri bir topladım. Bunu yapmam zaten onbeş dakikamı almıştı. Sonra da kabaca bir sildim. Sildiğim beze tiksinerek baktıktan sonra onu çöp kovasına yolladım. Yeni bir bez alarak güzelce tarafı temizledim. Sonra birde geriye çekilip yaptığımı beğenircesine süzdüm. İçimden "güzel oldu güzel..." diye geçirip Bahar için sandviç hazırlamaya koyuldum.
Herşeyi hazırladıktan sonra tepsiyi elime alıp salona doğru yürüdüm.
"Bahar! Bak kendi elle-"
Lafımı bölen şey Baharın uyuduğunu görmemdi. Usulca Baharın yanına oturup tepsiyide dizlerime koydum. Başımı ondan tarafa çevirip o güzel yüzünü izlemeye başladım.
Gözü, burnu, dudağı, kirpiği, kaşı... Herşeyiyle mükemmeldi. Yutkundum. Yüzü...öyle güzeldi ki bir daha kimsenin yüzüne bakmamak istedim. Gözlerimi, yüzünde herbir santimini ezberlemek istercesine gezdirirken Baharın gözleri yavaşça aralandı.
Bende gözlerimi kaçırarak
-Hadi sandviç hazırladım. Ye de sonra uyursun.
Bahar kafasını aşağı yukarı salladı. Beni şaşırtmıştı doğrusu. Az önce bu kadar mücadele verdikten sonra bir anda kabul etmesi ilginçti.
Tepsiyi Baharın dizleri üzerine bırakırken
- Yardım etmemi ister misin?
Diye sorduğumda Bahar kafasını onaylamazcasına iki yana salladı.
-Peki.
Dedim sadece. Sonra da Baharın sandviç yiyişini izledim.
-Bahar?
Ağzı dolu olduğu için bir iki saniye bekleyip
-Efendim?
Dedi. Bende boğazımı temizleyerek
-Kendinden biraz bahseder misin?
Bahar öksürürken aynı zamanda gülüyordu.
-Niye gülüyorsun?
Bahar gülmesini durdurarak
-Çünkü hafızamı kaybettim ve sana kendimi nasıl tanıtabilirim?
Gözlerimi devirip
-Bahar... Sen sadece son 4 yılını kaybettin. Ondan önce sen kim olduğunu bilmiyor muydun yani?
Baharın şaşırdığı her halinden belli oluyordu
-Nasıl yani?
Tamam şuan çünkü çok tatlı gözüküyordu ama dediklerimi neden anlamıyordu ki...
-Bak güzelim. Sen hafızanı kaybettin ya. Sadece son dört yılı hatırlamıyorsun. Mesela sen uyandığında ne demiştin bana? "En son otobüse binecektim" dememiş miydin? O şekilde yani. Bundan dört yıl önce ne yapıyordun? Demek istedim.
Bahar anladığına dair mırıltılar çıkardıktan sonra gözlerini kısarak
-Ne yapacaksın ki benim geçmişimi?
Bahara kaşlarımı çattım ve ses tonumu yükselttim
-Bahar, allah aşkına bilgilerini dünya çapında paylaşmayacağım!
Kahkahasını serbest bırakırken konuşmaya çalıştı
-Seni sinirlendirmek hoşuma gitti...
Bende ufak bir tebessümle yanıtladım onu.
-Anlatmayacak mısın?
Bahar kaşlarını kaldırıp
-Neyi anlatayım?
Diye sorunca sabrımın bittiğini anlayıp
-Bahar!
Diye inledim. O muhteşem gülüşünü göstererek
-Peki, peki... Bak sanada söylediğim gibi en son hatırladığım şey otobüse binecektim. Ev-okul ve okul-ev üzerine kurulu, monoton bir hayatım vardı yani...
Bahar sözlerini bitirince şaşkınlıkla dudaklarım aralandı.
-Bu kadar mı yani?
Bahar, portakal suyunu kafasına dikilen sonra bana döndü
-Ne bu kadar mı? Arkadaşım bile değilsin... Sana tüm sırlarımı anlatmamı bekleme benden...
Derin bir nefesi içime çekip
-Olalım...
Bahar şaşkınlıkla gözlerini açtı
-Ne?
Bu kız sözlerimi tekrarlatmayı kendine kural edinmişti sanırım
-Diyorum ki... Bundan sonra
hasta-doktor ilişkisi değilde yakın bir arkadaş ilişkisi kuralım. Yani arkadaş olalım. Ne dersin?
Cümlelerimle Bahar üç-dört saniye bekledikten sonra bana dönüp elini uzattı.
-Peki dostum.
Dostum kelimesine vurgu yaparak söylemişti. Bu da benim otuziki diş sırıtmama neden olurken Baharın saçlarını karıştırdım. Bahar elimi itekledi ve kızgın olmaya çalışarak
-Dursana , hemen sırnaşma.
Baharı kızdıracak çalışarak
-Peki peki. Ee ne yap-
Bu kez lafımı Bahar değil, kapı zili bölmüştü. Hemen ayaklandım. Kapıya doğru ilerlerken Aslan değildir diye düşündüm. Çünkü o yarın gelecekti.
Kapıyı açtığımda yanıldığımı fark ettim.
-Aslan?
Aslan sırıtarak
-Evet benim! Yoksa yarım bir işin mi vardı içerde?
Bu adamın böyle konuşması beni deli etmeye yetiyordu.
-Zırvalamayı kes! Niye geldin sen? Yarın gelmeyecek miydin?
-Yok kuzen ya bugün güya Cansu da kalacaktım. Onun da annesi babası evdelermiş. Bende eve döndüm.
Sonra içeriye geçince ağzı o şeklini aldı.
-Bu fıstık kim Mert?
Baharın ağzıda Aslanınkinden kalır yanı yoktu. Neye şaşırtmıştı ki bu kadar? Aslan Baharı incelerken Baharın dudakları bu kez şaşkınlıkla değil konuşmak için aralandı.
-A-aslan?

Dördüncü bölümü nasıl buldunuz?
Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen...

BATMAYAN GÜNEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin