KS-4

128 15 10
                                    

Multimedya: Kübra

Dümdüz bir ovadaydım, ne olmuştu bana? Neresi burası? Niye bu kadar soğuk?

Etrafıma birisi var mı ümidiyle baktım ama kimse yoktu. Burası çok korkunçtu içim ürperiyordu, tek başımaydım karanlık değildi ama aydınlıkta değildi. Çok kasvetli, çok bulanık, çok boğucu ve çok korkutucu bir havaydı bu. Oksijeni temiz değildi hatta oksijen yoktu yada ben hissetmiyordum.

Soğuk bir ürperti bedenimi yalayıp geçti. Üzerime baktığımda sadece tül beyaz uçuş uçuş bir elbise vardı. Saçlarım elbisemin aksine alışılmışlığın ötesinde oldukça kıvırcıktı.

"Kübra,"

Arkamı dönüp tanıdık sesin geldiği yöne kafamı çevirdim.
Annemi görünce içten içe sevindim yalnız olmadığımı bilmek çok iyi gelmişti bana.

"Anne, burada ne işin var?"

"Burada olduğunu söylediler kızım," sesindeki otoriter tını kaybolmuş yerini yorgun ve güçsüz bir tını almıştı.

"Asıl sen neden buradasın? Bak ailen, arkadaşların hepimiz oradayız," parmağıyla işaret ettiği yöne baktığım sırada annem yanıma yaklaşarak konuşmasına devam etti " Sen hiç böyle bir kız değildin, bak şu haline kim yaptı sana bunu?"

Dediklerine bir anlam veremiyordum, bedenimi tamamen anneme doğru döndüm ve yanına yaklaştım. Elini bana doğru uzattı "Gel kızım seni daha mutlu olabileceğin bir yere götüreceğim." Elini tutarak beni götüreceği yere kadar yürüdük en sonunda durduğumuz zaman bir uçurum kenarına geldiğimizi gördüm.

Soğuk hava daha fazla iliklerime işleyince " Buraya neden geldik anne?" diye soruverdim.

Benden uzaklaşarak uçurumun ucuna doğru yürüyünce içimi bir korku kapladığı için anneme doğru elimi uzatarak yaklaştım " Anne dur o kadar ileri gitme nolur." yalvarır gibi çıkan ses tonuma engel olamadan konuşmuştum.

Ardına bakıp şuh bir kahkaha savurdu ağzından. "Kızım benim için endişelenmiş mi yoksa?" Her kelimesinde bir adım daha atıyordu. İçimi daha çok korku kaplayınca dayanamayıp hızlıca kolunu kavrayıp durmasını sağladım.

"Ah zavallı Kübra, o kadar safsın ki asıl amacımı anlayamıyorsun," kavradığım kolumu çekiştirerek yanına ulaşmamı sağladı "Sence de burası çok korkunç değil mi? Baksana kimse yok."

"Sen varsın anne birlikte gidebiliriz buradan."

"Gidemeyiz, seni istemiyorum sen bu dünyaya geldiğinden beri tek amacım bu. Senin ölümün benim zaferim olur anlıyor musun sevgili kızım?" Dedikleri uğultu gibi kulağımda çınlarken gözlerim dolmaya başlamıştı.

Bunu biliyordum annem beni hiç sevmezdi zaten. Evin ablaya emanet etmişti beni, genç bir kız olduğum zamanın en güzel günlerini Evin ablayla yaşamıştım.

Kendimi iyi hissediyordum her şeye rağmen, gerçekler canımı acıtmış olsa da iyi gelmişti.

"Seninle kurduğum çok daha güzel bir ölüm planı vardı kızım ama elimden bu geldi. Affet anneciğini olur mu?" der demez kolumdan tuttuğu gibi uçurumdan aşağıya bir kağıt parçası misali savurdu.

Bedenim yüksekten aheste aheste düşerken tek düşündüğüm neden dünyanın adaletsiz tarafının hep beni bulduğuydu.

Burası sonsuzluk gibiydi, neden artık bir yere çakılmıyordum ki?

En sonunda bir okyanus gördüm.Hayır hayır bu olamaz, boğularak mı ölecektim. Bu olamazdı, olmamalıydı henüz çok erkendi. İçimden bildiğim bütün dualarımı okumaya başladım. Ama nafile; ne düşmekten kurtulabiliyordum nede korkum azalıyordu.

Koyu SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin