KS-8

141 12 8
                                    

Multimedya: Kübra

Ne zaman uyandım bilmiyorum ama duyduğum bağırışlarla yatağımdan fırlayalı iki saniye oluyordu.

Tişörtümün içinden fışkıran atletimi düzelttim ve hızlıca merdivenleri inip salona baktım ama burada kimse yoktu. Seslerden uzaklaştığımı farkedince gerisin geri yürümeye başladım. Sakin kalmak istiyordum ama olmuyordu. Evin abla neredeydi acaba? O burada olsaydı babamı sakinleştirebilirdi.

Alt kata indim ve yatak odasının kapısına kulağımı dayayıp bağrışmalar arasında mantıklı bir kaç cümle anlamaya çalıştım.

Annemin ahlaksız küfürlerini işitince yerimde rahatsızca kıpırdanıp bıkkınca nefesimi üfledim. Bir gün huzurla uyansam olmuyor muydu? Küçüklüğümden beridir sakin ruhlu ailelere ve onların çocuklarına özenmişimdir. Bizim evde her gün kavga olurdu. İllaki annem, en ufak şeylerde bile kusur bulur, babamsa onu sakinleştirmeye çalışırken çıldırır ve kıyameti koparırdı.

Oysa dışarıdan ne kadar mutlu bir aile olduğumuzu söyleyenler bile vardı. Keşke bende bu aileye hep dışarıdan bakmakla yetinen yabancı bir komşu olsaydım.

Kendimi tutamayarak odaya daldım ve ortalıktaki cam kırıklarını görmemle koca bir şok dalgasına kapıldım.

"Baba! Anne! Biraz sakin olur musunuz artık! Bu ne hâl ya? Neler oluyor burada? " diye sordum, bir cevap beklentisi içine düşerek ama beni takan olmamıştı.

Sinirle patlayarak "Ne haliniz varsa görün be! Canınız cehenneme!" diyerek kapıyı olağan gücümle çarparak odayı terkettim. Birbirleriyle kavga etmeye o kadar dalmışlardı ki beni farketmemişlerdi bile. Varlığım da yokluğum da onlar için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Bir kez daha anladım.

Odama çıkıp sinirimin geçmesi için ayna karşısında nefes egzersizleri yaparak bir müddet bekledim. Sanırım o aptal doktorun işime yarayan tek terapisi bu olmuştu.

Kendime geldiğimde ellerimin titrediğini farkedince, hayal kırıklığına uğradım. Sanırım tekrar doktorun yanına gitmem gerekecekti.

Odamdaki kasvetli havayı dışarı atmak için penceremi açarak temiz havayı ciğerlerime doldurup, yatağımı düzeltmeye koyuldum.

Odamı toparlamam bitince saatin henüz erken olduğunu gördüm. Bilgisayarımı açıp sosyal hesaplarımı kurcalamaya başladım. Okulun sayfasındaki dedikoduları okudukça keyfim yerine gelmeye başlamıştı. Bu yıl son senemizdi ve artık o lanet okuldan kurtulacaktım. Bu yüzden sınav notlarımı yüksek tutup hayalimdeki üniversiteye kavuşacağım günün çetelesini tutuyordum.

Eğer her adımınızda sizi kendi isteklerine göre yönlendiren bir aileniz varsa, kolejde okumak bile işkence gibi gelir. Bunu bizzat yaşadığım için ne kadar acı olduğunu biliyordum.

Kötü düşünceleri kenara bırakarak yatağımdan doğruldum ve tekrar pencere karşısına geçip denizin görünen kısmını incelemeye koyuldum. Denizi çok severdim, tam bir sahil kızı olamasam da ruhumu dinlendiriyordu. En iyisi dışarı çıkıp biraz yürüyüş yapmak diye düşünerek hızlıca, gri ve pembe renk karışımı olan tayt, üstünede kısa bedenli pembe bir tişört giyindim. Şifonyerimin ilk çekmecesindeki İpod'umu ve pembe solo kulaklığımı yanıma aldım. En sonunda saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım ve spor ayakkabılarımı da ayağıma geçirerek koştura koştura merdivenleri indim. Nedensizce, içim enerjiyle dolup taşıyordu. Dış kapıya yöneldiğimde hâlâ devam etmekte olan tartışmayı duymamaya özen göstererek kendimi dışarı attım.

Etrafımı kolaçan edince tek tük insan olduğunu görmek şansın bana güldüğünü gösteriyordu. Çok hızlı koşmak istiyordum bir çita gibi olamadan ama kaplumbağaların adını kirletecek şekilde koşmak, uzaklaşmak istiyordum.

Koyu SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin