*kaldım*

11 1 0
                                    

Dünyalara değişemem sandığım, bir zalimin ihanetine kandım..

Sanırım böyleydi şarkının sözleri." Geceleri benim için kim ağlar?" diye de devam ediyordu yanılmıyorsam. Nedense dilime dolanmış yarım yarım söylüyorum. Bir sözlerini unuttuklarımı bir de yabancı şarkıları uydurarak ya da nıynıynıy olarak söylemeye bayılırım. Hatta sadece mırıldanmam , utanmadan sesli sesli de herkese dinletebilirim.

Şimdi Bora denilen adam nezaketen gelicem dedi belki ama bir saat oldu ortada yok. Herhalde vazgeçti. Hem ne mecburiyeti var ki sanki. Aman kimin umrunda ki zaten. Peki neden o yeşil gözleri tekrar görme isteği belirdi ki içimde. Ne yapıyorsun Bal sen. Gel kendine. Daha yeni yeni yaralarını sarıyorken bu da nereden çıktı. Ne demiştik arınma zamanı. Senelerin birikmisligini sindirme zamani. Neden kötü bir şey yapmak üzereymiş gibi panik halindeyim ben. Olan hic bir seyde yok üstelik. Kendi kendime yazıp oynama , konuşma ve cevap verme konusunda epey ilerledim.

"Yani dışarıya da yansıtmaya başlamışsın."

Bora elinde poşetlerle kapıda belirmişti. O an yakalanmanın utancıyla sanırım yüzümün rengi kırmızının tüm tonlarını sergiledi.

"Ne kadarını duymuş olabilirsin?"

"Sadece son kısmı. Ama bilseydim daha erken gelir dinlerdim. Bu arada geç kaldım , çok özür diliyorum senden."

"Önemli değil elbette. Bir zorunluluğunuz yok neticede..."

"Bal. Sana bir şey için ağzımdan bir söz çıktı ve ben bunu yerine getirirken özenli davranmak isterim. Tamam şu an çok yabancıyız ama söylediklerimi yapmak isterim."

"Anlıyorum. Sorun yok o zaman."

"Acıktın mı?"

"Kolilerin arasında epey yoruldum ve acıktırdı fazlaca. Ne yiyoruz?"

"Ne seversin bilmediğimden aklıma gelenlerden alıp geldim."

Bora sözlerini tamamlarken ben çoktan posetleri açmaya başlamıştım. Minik kaplarda sarma,dolma,börek den tutun çorba , hamburgere kadar vardı. Hemen hemen hiç bir şeyi atlamamıştı.

"Bal ? İyi misin?"

"İyiyim , iyiyimde bunlarda ne böyle. Bir sürü şey var burada."

"Bir insanı iyi tanıma zamanlarından biri de yemek zamanlarıdır. En çok neyi sevdiği, yemekleri ayırt ediyor mu, yoksa karıştırarak mı yiyor. Az mı yiyor çok mu? Yerken takıntıları var mı? Bu gibi şeyler."

"Kurduğun bu cümlelerden sonra lokmalarımı sayacağını düşünmeye başladım. Yemesek mi ?"

"Haha hadi küçük hanım önce güzel bir masa hazırlayalım."

"Peki bakalim."

Küçük hanım mı?
Kafamdaki tilkiler beynimde birbirlerinin kuyruğunu yakalamış dönerken Bora sırıtarak bana bakıyordu.

"Ne oldu? "

"Bir şey düşündüğün o kadar belli ki, sadece ne olduğunu merakla anlayabilir miyim diye bakıyordum."

"Sanmam. Ben bile yetişemiyorum bazen düşünce hızıma. "

"Bu iyi bir şey gibi ama tehlikeli de."

"Aslında zararsız. Sadece birazcık karışıyorum."

"Gerektiği yerde toparlamana seve seve yardımcı olabilirim Bal."

"Teşekkür ederim."

Ben ayakta masaya bakarken görüntünün karşısında fazlaca hoşnut olmuştum. O an Bora yanıma gelmiş ve elimden tutarak sandalyeme oturtmuştu bile. Sıcacık gülümseyerek karşıma oturduğunda anılardan biri düştü gözümün önüne. Geçmiş geçmez. Sadece onunla yasamayi öğreniriz. İzi geçtikçe biraz daha rahat ederiz ama izi derin ve taze olanlar yüzeye çıkmaya her daim yakındır. Hem de en umulmadık bir an da yüreğinize çörekleniverir. İste o anlardan biri şu an. Karşımdaki adama bakamayacak hale gelmeme sebep.

"Bal iyimisin? Bir şey mi oldu? Yüzün bembeyaz oldu."

"Yapamam."

"Neyi Bal?"

"Bunu yapamam. Bu doğru değil"

"Neden ? Neden Bal? Bilmem gereken bir şey olmalı."

"Özür dilerim. Bunu konusabilecegimi sanmıyorum. "

"Peki Bal. Şu an ne yapmalıyım?"

"Yemeği yemeli ve buna bir son vermeliyiz."

"Bal biriyle mi birliktesin? Yani hayatında biri var mı?"

"Hayır. Biri yok. Ama..."

"Bir hayalete sahipsin sanırım."

"Kim bilir? Belki de..."

"Anladım Bal. Sana afiyet olsun. Hoşçakal."

Bir kez daha kalakaldım. Yapamadım. Neyi yapamadığımı da bulamadım. Her şeyi yine elime yüzüme bulaştırdım. Hayat sizi anlık mini sınavlara tabi tutar. Kaderinizin seçeneklerini belirleyesiniz diye. Belki de içimizde kalıp , vazgeçtiklerimizle hayatımızı oradan oraya savuran bizizdir. Hayata yüklemekse kolay gelen olsa gerek. Ben belki de şimdilik bana kolay geleni seçtim. Ama neden bu gidişe ,giderken ki tavrina bu kadar içeriledim. Bilmiyorum. Bilmek istiyor muyum onu da bilmiyorum. Sanırım hayatın bu günkü mini sınavından kaldım. Hatta fazlaca geçmişte kaldım. Anılarda kaldım. Tozlu raflarin en üst arka köşesinde unutulmuş gibi...

*******************

Kim Bilir?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin