26.Bölüm Eray'ın Doğum Günü

1.3K 200 30
                                    

Multimedya : Cansu'nun elbisesi

Daha uzun bir şey arıyordum ama bana göre bulmakta zorlandım. Beğendiklerimin hepsi ya bol ya dar ya da çok kısa oluyordu. Bende boyu biraz kısa olsada en uygunu bu diye düşünüp su yeşili bir elbise aldım. Eray'a hediye bakmak için mağazaları dolaştım. Ve en uygun hediyeyi bulup satın aldım. Mağazadan dışarı çıktığımda derin bir nefes alıp yavaş adımlarla bir cafeye gittim. İkili masalardan birine oturdum. Garsona seslenip su istedim, yorulmuştum. Parayı ödeyip kalkacakken yerde bir bilezik gördüm. Bu Yağmur'un bileziğiydi. Ona götürüp götürmemekte kararsızdım. Sonuçta kalbime büyük bir yara izi bırakmıştı. Asla geçmeyecek bir yara iziydi bu. Beni sırtımdan vurdu. Şunu anladım ki dostunu tanımak istiyorsan eğer hata yap. Bu düşüncelerden uzaklaşıp elbisemin bulunduğu kahverengi çantayı aldıktan sonra Yağmur'un evine gittim. Tam kapıyı çalacakken kapı açıldı. "Cansu gel kızım içeri."dedi Yağmur'un annesi. "Yok girmeyim ben. Yağmur'un bileziğini getirdimde."dedim elimdeki bileziği uzatarak. "Dur ben çağırıyım Yağmur'u."arkasını dönüp giderken "Çağırmana gerek yok."dedim ve elimdeki bileziği tekrar ona uzattım. "Gelseydin içeri kızım olmadı böyle."dediğinde elimdeki bileziği aldı. Yağmur biraz annesine benzeseymiş keşke. "Yok Ayşe teyzecim işim var. Yağmur'la sonra konuşuruz."dedim yalandan. Arkamı dönüp gidicekken Ayşe teyze seslendi. Yağmur bir arkadaşımın doğum günü var dedi. Birlikte gidiceksiniz değil mi?" Yağmur Eray'ı tanıyormuydu ki? O zaman ben asla gitmem gitmemeliyim. Kötü şeyler olabilirdi sonuçta bir günde düşman olmuştu bana. "Cansu ordamısın?"diye önümde el sallayan Ayşe teyzeyi gördüm. "Yok ben gitmicem doğum gününe."dedim.

Yağmur'un bakış açısından

Elimdeki kitabı kahverengi renkli masaya koydum."Anne kim geldi?"diye bağırdım duyması için. "Cansu geldi kızım." Cansu mu? Onun ne işi var burada? Söylene söylene annemin yanına gittim. "Nerede o ezik?"dediğimde annem yine o sert bakışlarını attı."Düzgün konuş arkadaşınla." Arkadaşım felan değil. "Neden gelmiş peki?"dedim gözlerimi devirerek. "Bileziğini getirmiş." Bu Savaş'ın bana verdiği bilezik. Nereden bulmuş olabilir? Bu bileziği nerede kaybettiğimi bile hatırlamıyordum. Eray'ın doğum günü partisi için onuda çağırsam iyi olur. Rehberimden aşkım diye kayıtlı Savaş'ı aradım. "Savaş bugün Sude'nin kardeşinin doğum günü var. Birlikte gideriz değil mi?"dedim dudağımı büzerek. "Gideriz tabikide aşkım."dediğinde yatağa sırt üstü yattım. "Seni seviyorum."dedim ve öpücük yolladım. "Bende seni seviyorum."dedi. Telefonu kapattıktan sonra siyah ojelerimi dikkatlice sürüp kuruması için üfledim. Çok üflediğim için başım dönmüştü. Bir şeyler yesem iyi olucaktı. "Anne. Bana kurabiye ile meyve suyu getirir misin? Ojelerimi yeni sürdüm. " diye bağırdım. "Kuruyunca gelip kendin alırsın işim var benim."diyince ofladım. Yataktan kalkıp giyeceğim elbiseyi yatağın üstüne koydum.

Cansu'nun bakış açısından

 Eve gelip saçımı yıkadım. İnsanın durup dururken içine bir moral bozukluğu düşmesi normaldi galiba. Su yeşili elbiseyi giyip saçlarımı üsten at kuyruğu şeklinde bağladım. Makyaj yapıp annemin kolyesiyle en sevdiğim bileziğimi taktım. Naneli şekerimide ağzıma attım. Eray'a aldığım hediye paketinide elime aldım. Eray'ın bana verdiği adresi taksideki amcaya gösterdim. Gösterişli ışıklarla süslenmiş bir mekandı. Sanırım yarım saat geciktim. Eray beni görünce el salladı. Yanıma geldi. "Geç mi kaldım?" Kolundaki siyah deri saatine bakıp "Sorun değil hoşgeldin gel şöyle geçelim."dedi eliyle boş bir masayı gösterirken. "Ne içersin?"diye sorduğunda "Farketmez."diye yanıtladım. "Çok güzel olmuşsun."dediğinde ise yanaklarımın pembeleştiğine emindim. "Teşekkür ederim."dedim ve elimdeki küçük çantayı masanın üstüne koydum. "Ben yeni gelenlere bakayım. Gelirim sonra."dedi. Etrafa göz attım hiç kimseyi tanımıyordum. "Yalnız bırakma beni."diye bağırdım arkasından. Masalardaki pastalardan birini ağzıma attım. Karşımda Sude'yi görünce şaşkınlıktan küçük dilimi yutucaktım. Bunların ne işi vardı burada? Sude yanıma gelip "Davetli olmadığın yere gelinmemesi gerektiğini bilmiyor musun yetim kız." Yetim mi? Bu çok... çok ağırdı. Kalbime ateş düşmüş gibi yanıyordu. "Sude benimle uğraşmayı kes artık. Ayrıca davetliyim. Eray davet etti." Son cümleme şaşırıp "Eray'ı nereden tanıyorsun?" Tam ağzımı açacakken arkadan Eray "Sizi tanıştırıyım."dedi. Sude bana imalı bakarak "Malesef tanışıyoruz biz."dedi. Bende gözlerimi kısarak "Malesef." dedim. "Nereden tanışıyorsunuz abla?"dedi Eray. Bir saniye... Eray Sude'ye abla mı dedi? "Siz kardeşmisiniz?"dedim yutkunarak. Eray onaylarcasına başını salladı. Şaşkınlığımı gizleyip doğum gününü kutladım ve hediyesini verdim. "Şey... Eray ben gitsem iyi olacak."dediğimde Sude"Bencede."dedi. Eray Sude'ye kötü bir bakış atıp bana döndü. "Cansu pastamı yemeden bırakmam."dedi. "Peki."dedim. Sude bizim masadan ayrılıp Yağmur ve Savaş'ın yanına gitti. Onlara bakmamak için büyük bir çaba sarf ediyordum. Şarkıdan sonra pasta kesildi ve Eray teşekkür konuşması yaptı. Pasta önümüze konduğunda yemeğe başladım. Sude "Sen hala gitmedin mi?" Bu sefer yanında Yağmurda vardı. "Bizim yetim güzelide buradaymış." En başından buraya hiç gelmemeliydim. "Yağmur laflarına dikkat et."dedim. Erayda bana katılıp "Sizin amacınız ne?"dedi onlara. "Eray ben gidiyim artık."dediğimde "Bencede git." dedi Sude. Sabır dilercesine yukarı baktım.

***

Eve geldiğimde üzerimde ağır bir yorgunluk vardı.  Üstümü değiştirip dişlerimi fırçaladım. Kendimi uykuya teslim ettim.

SESSİZ MELEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin