30.Bölüm "Bunu Yapamazsın."

1.3K 174 34
                                    


   Arabaya binip beni eve bıraktı. Arabada herhangi bir ses çıkmamıştı.
Kendimi direk yatağa attım. O kadar yorulmuştum ki hemen uykuya daldım.

Sabah kalktığımda kendimi Mete'nin evinde buldum. Nasıl geldim ben buraya? İçeriden bağırış sesleri geliyordu. Yavaş adımlarla sesin geldiği tarafa gittim. Karşımda öfkeli bir Mete vardı. Ve elinde de kanlı bir bıçak. "Bırak onu Mete."dedim. "Savaş sana artık zarar veremiyecek."dediğinde nabzımın atışı bir nebze olsun durmuyordu. "Ne diyorsun Mete? Savaş nerede?"dedim telaşla. "Savaş öldü." Ne! "Bunu yapamazsın Mete yapmadım de bana sen katil olamazsın." Mete arkasını dönüp gitti. Ve elinde bir cesetle geri geldi. Bu Savaş'ın cesediydi. Yüzü bembeyazdı. Her yeri kanlar içindeydi. "Bunu yapamazsın yapamazsın." Sözcüklerim hep aynıydı."Yapamazsın."

   Derin bir nefesle yataktan sıçradım. Kendimi mavi odamın içinde olduğumu anlayınca içim huzur buldu. En son Savaş'ın cesedi gözlerimin önündeydi. Rüya olduğunu sonradan anladım. Hatta rüyada değildi kabustu adeta. Yanımdaki masadan bir bardak su alıp içtim. Terden ıslanmış yapış yapış olmuş saçlarımı görünce duş almaya karar verdim. Hem bana da iyi gelirdi. Kalbim durmak bilmeden atıyordu belli ki hala rüyanın etkisindeydim. Duştan sonra kahvaltıya gittim. Yemek yiyecek halimde yoktu. Elimdeki çatalla zeytinle oynadım. İster istemez aklıma Savaş'ın cesedi geliyordu. Gözümden yaş aktığını abimin bana seslenmesiyle anladım. "Cansu neden ağlıyosun?"dedi. "Şey ben aç değilim. Okula erken gideyim."diye geçiştirdim. "Otur şuraya Cansu kahvaltını yap ve bana ne olduğunu anlat." Emir verilmesinden nefret ederim. "Emir verme bana."dedim. "Cansu ne oluyor sana bana ters ters davranmalar, atarlanmalar."dediğinde gözlerimi devirdim. "Bana bir şey olduğu yok. Asıl sana ne oluyor? Önce kendine bak sonra bana bak. Ben gidiyorum Bora."dedim sandalyenin arkasında takılı olan çantayı alarak. "Bora abi diyecektin sanırım."dedi elindeki bardağı masaya sertçe koyarak. "Hayır Bora."dedim inatla. "Cansu bana saygılı ol. Olmuyosun da..."cümlesini tamamladı ve sustu. "Defoluyum gidiyim mi?"dedim. "Ben öyle bir şey demedim."dedi. "Diyecektin ama."diyerek iç geçirdim. Çantamı sırtıma takıp okula doğru yürümeye başladım. Hiç keyfim olmadığı için dersleride dinlemeyeceğimi biliyordum. Bu yüzden yalnız kalacağım bir yere gitmek istedim. Umut ağacının oraya gittim. Ama Mete vardı. Onunla konuşacak halim de yoktu. Hem beni böyle görürse sorular da sorucaktı. Bende geri döndüm. Okulun iki sokak aşağısında güzel bir yer vardı. Terk edilmiş eski bir klübe daha önce keşfetmiştim. Eski olduğuna bakmayın, harika döşenmiş etrafında güller dikilmiş ıssız bir yerdi burası. Klübenin kapısı hep açık olurdu. Bu sefer kapalıydı. Bende bir banka oturdum. Karşımda da rengarenk güller vardı. Gülleri kim dikmişti bu ıssız yere. Aklımda bir sürü soru oluştu. Ama bunları düşünmenin zamanı değildi. Bu soruları kafamdan atınca aklıma yine ceset geldi. Bir de üstüne abimle kavga ettim. Hayat üstüme üstüme geliyordu. Annemle babamı hatırlayıp ağlamaya başladım. Gözümün önünde canlandılar. Anlamadığım bir şekilde hıçkırarak ağlamaya başladım. Ağlamam omzuma bir elin dokunmasıyla son buldu. Açık kahverengi saçları rüzgarla dans ediyordu. Tanımlamayacağım bir renkte gözleri benim kahverengi gözlerime derin derin bakıyordu. "Ağlamak içini rahatlatır. Sıkıntını, derdini bir nebze bile olsun hafifletir.
Benden sana bir tavsiye istediğin kadar ağla. Şimdi aklında bu kim, niye geldi, manyak mı diye sorular dönüyordur eminim. Ben Eslem senin ismin ne?"diyerek yanıma oturdu. "Cansu."dedim yanaklarımdaki ıslak yaşı silerek. "Bazen derdini karşındakine anlatınca rahatlıyorsun. Eğer anlatmak istersen dinlerim. İyi bir dinleyiciyimdir." Aklıma müzik odasında Savaş ile tanışma şekli geldi. Oda böyle söylemişti. Derdimi anlattım. Sonra ne oldu? Beni sırtımdan vurdu. "Düşünmen yeter." diyebildim. "Peki. Ben de olsam tanımadığım birine güvenmezdim."diyerek elini omzuma koydu. "Yok o yüzden değil. Senin gibi birisi daha gelmişti. Uzun zaman oldu.Düşünmeden anlattım. Sonra çok yakınlaştık ama beni sırtımdan vurdu."dedim ağlamaklı bir sesle. "Beni onla kıyaslama lütfen. Bana güvenebilirsin gerçekten. Bak iyi sırdaşımdır. Bende kalıcak anlattıkların."dediğinde çok cana yakındı. "-Cansu anlatır.- Her şey bundan ibaret."
"Benim hayatım çok sıkıcı. Senin her günün de bambaşka bir heyecan var. Sabırlı ol derim. Gerçekten sabır çok önemli bir şey. Hangi okula gidiyosun?"dedi. "İki sokak yukarıdaki okulda." Eslem'in telefonu çaldı. Sanırım annesiydi. "Benim gitmem gerek. Bana güvenip anlattığın için teşekkür ederim."dedi tebessümle. "Asıl ben teşekkür ederim. Senin sayende içim biraz olsun rahatladı. Bir sorun olmassa telefon numaranı alabilirmiyim?"dedim. "Tabiki alabilirsin."dedi. Numarasını aldıktan sonra bende oradan ayrılıp Savaş'ın iyi olduğunu görmek için evinin biraz ilerisindeki ağacın arkasına gizlendim. Savaş için sırf o soğukta yarım saat bekledim. Sonunda Savaş evinden çıkmıştı. Onun iyi olduğunu görmek benimde içimdeki huzursuzluğu dindirmeye yetti. Arkadan tanıdık bir ses "Ne napıyorsun burada?"dedi. Tabiki bu Mete'ydi. "Şey ben buraya bileziğimi düşürdüm de. Sen görebiliyormusun?"diye yalan attım. "Cansu bana yalan söyleme. Yarım saattir Savaş'ın evini izliyorsun."dedi.
"Ben sadece bir rüya gördüm. Hatta kabus. Rüyanın etkisiyle hala Savaş'ın cesedi gözlerimin önünden gitmiyor."dedim. "Sana güveniyorum prenses. Kafeye gidelim mi?"diye sorduğunda "Olur."dedim. "Ama Deniz de bizimle gelicek."dedi. "Bende arkadaşımı çağırsam sorun olur mu?"dedim. Eslemi arayıp kafeye gideceğimizi söyledim. Kabul etti. Kafenin konumunu atıp kafeye doğru yürümeye başladık. "Eslem güzel mi?"dedi sırıtarak. Koluna vurup "Mete!"diye bağırdım. "Senden daha güzel olamaz."dedi kolunu omzuma atarak. Hı! diye bir ses çıkardım. Kafeye geldiğimizde Deniz çoktan gelmişti. "Sonunda teşvik edebildiniz? Geldiğinize göre sipariş verelim mi?"dedi. "Yok birisini daha bekliyorum. Gelince tanışırsınız."dedim.  Derken Eslem de geldi. İyi insan lafın üstüne gelirmiş.

Eslem'in bakış açısından

Cansu'nun bana attığı konumdan kafeyi kolayca buldum. İçeri girdiğimde etrafa göz attım. Cansu'nun el salladığını görünce yanına gittim. Yanında da iki tane yakışıklı vardı. Cansu bana önceden söyleseydi böyle yakışıklıların geleceğini daha güzel bir şeyler giyerdim. "Selam."dedim büyük bir sevinçle. Karşıda oturan iri mavi gözlü çocuk "Selam." diye karşılık verdi. "Hoşgeldin."dedi Cansu. Yine karşıda oturan kahverengi gözlü çocukta "Hoşgeldin."deyince Cansu'nun yanına oturdum. "Tanıştırmıcak mısın?"dedi mavi gözlü çocuk. "Bu Eslem, Eslem bu Mete bu da Deniz."diye tanışma faslını gerçekleştirdi. "Memnun oldum."dedi Deniz. Gerçekten çok yakışıklıydı. "Bende memnun oldum." Cansu'nun bugün bana anlattığı Mete bu olmalıydı. Anlattığından daha yakışıklı çocukmuş. Ama yeni tanıdığım ve çabuk ısındığım Cansu'nun sevdiğinde asla gözüm olmaz. "Sipariş verelim mi artık?"dedi Deniz elini masaya koyarak. Mete"Beklememiz hata"diyerek kolunu oturduğu sandalyeye attı. Siparişleri verdikten sonra sohbete daldık. Deniz "Hangi okula gidiyorsun Eslem?"diye sordu. "Güzel Anadolu Lisesi. İkinci sınıftayım. Sizde sanırım yukarıdaki lisede okuyorsunuz."dedim. "Cansu mu söyledi?"diyerek Cansu'ya baktı. "Evet. Okulumu değiştirmeyi düşünüyorum ikinci dönem."dedim.
"Bizim okula gelsene... Yani güzel okul. Çabuk alışırsın."dediğinde çok samimiydi. "Annem ile babama söylemem gerek."diye geçiştirdim. "Senin gözlerin hangi renk çözemedim?"diyerek gözlerimin içine derin derin baktı. "Bende çözmüş değilim."dediğimde gülüşmeye başladık. Mete öksürünce onların burada olduğunu hatırladım. "Ben bir lavaboya gidiyim."dedim.

Deniz'in bakış açısından

Eslem lavaboya gidince Cansu'ya "Cansu Eslem'in sevgilisi var mı?"diye sordum. "Bilmiyorum."dedi ağzına yemekten bir lokma atarak. "Nasıl arkadaşsınız siz?"dedim. "Daha bugün tanıştık. Ne var yani?"dedi. Öğrenmem lazımdı. "Peki öğrenebilir misin?"diye sordum elimdeki bardağı masaya koyarken. "O iş kolay."deyince gülümsedim. "Eyvallah."dedi. Eslem'den o kadar etkilenmiştim ki güzelliği gözümün önünden bir an olsun gitmedi.

Cansu'nun bakış açısından

Biraz sohbetten sonra evlerimize gittik. Çantamdan melek şeklindeki anahtarımı çıkarıp kapıyı açacakken abim açtı. Yüzünü görmek istemiyordum. Çünkü en son kavga etmiştik. Merdivenlere doğru gidecekken abim "Cansu ben son günlerde seni çok fazla kırdım farkındaydım. Özür dilerim."dedi. "Affettim." dedim ve boynuna sarıldım. Ben böyle bir kişiliğe sahibim işte, çok çabuk affediyorum ama unutmuyorum. "Ben üstümü değiştireyim."dedim. "Tamam. Benim odamda yatağın üstünde telefon vardı onuda alır mısın?"
Odaya çıkıp üzerime rahat bir şeyler giydim. Abimin odasına gidip telefona baktım. Yatağın üstünde telefon felan yoktu. Aramaya başladım. Dolaba, masanın üstüne baktım. Ama yoktu en son aklıma yastığın altına bakmak geldi. Bir kağıt vardı. Bu abimin benden sakladığı kağıttı. Dediğine göre Azra'nın ona yazdığı mektup vardı. Abimin özelini okursam bir şey olmazdı herhalde. Sonuçta öz abim.
Açtım ve gördüğüm şeyle şok oldum. Abim DNA testi mi yaptırmıştı? Yazıda ismimiz ve saç testinde %99.9 uyumludur, yazıyordu. Abim benden onun öz kardeşi olup olmadığımdan mı şüphelenmişti? Empati kurmaya çalıştım. Sanırım bende bunu yapardım. Ama öfkem geçmiyordu. Hızla aşağı indim ve merdivenlerde küçük bir şok geçirip olduğum yerde kaldım. Antalyadaki halam peki burada ne işi vardı?

✔Oy Vermeyi Unutmayın!

SESSİZ MELEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin