Merhaba arkadașlar. Oldukça uzun zamandan sonra tekrar buradayım. Aslında bölümü yazmıștım ama yayınlamamıștım. Bunun için benden yeni bölüm bekleyenlerden çok özür diliyorum.Herkese iyi okumalar.
***"...87,88,89,90,91...Aaa şu koyun bana benziyor sanki.Ne diyorum ben ya."
Oturduğum sandalyeden hızla kalkıp yarım saattir ağlayan ama tek kelime etmeyen Burcu'ya döndüm.Derdi neydi bu kızın?Kapıdan girer girmez bana sarılıp bir şeyler saçmalamış sonra da ağlamaya başlamıştı. Bin kere ne olduğunu sormama rağmen ağlamasının artması haricinde hiç bir sonuç alamamıştım.
"Bana bak Burcu.Cidden son kez soruyorum.Eğer yine cevap vermezsen şu kapıdan çıkar giderim. Geri dönüşüm de olmaz!"
Son cümlede sesimi yükselttiğim için irkilen Burcu yüzünü kapatıp şiddetle ağlamaya devam etti.Bıkkınlıkla nefesimi dışarı verip tam kapıya adımımı atmıştım ki arkamdan arkadaşımın cılız sesi geldi.Ama söylediği cümle kulaklarımı sağır edecek yükseklikteydi.
"Biz Ankara'ya taşınıyoruz."
Kapı koluna giden elim havada kalırken alt dudağımı dişledim. Gözlerime akın eden yaşlar çoktan özgürlüklerini ilan etmişlerdi.Yanlış duymuş olmayı dileyerek Burcu'ya döndüm ve dolu gözlerle sordum.
"Ne?"
Sadece başını sallamakla yetindi.Ben ise hala şoktaydım.Ama bu nasıl olurdu?Burcu benim çocukluk arkadaşım. O giderse ben ne yapardım? Aniden Sarıldım bir tanecik arkadaşıma.Ne kadar süre öyle kaldık bilmiyorum ama sonunda birbirimizden ayrıldığımızda gözlerimiz kan çanağına dönmüştü. Akan burnumu çekerek Can dostuma döndüm.Gülümsemeye çalışarak zorla konuştum.
"Tamam.Hadi sil o gözyaşlarını. Şuna bak. Sümüklü Naciye olmuşsun. Hiiihh sürmen de akmış senin.Burcu!! O sivilce de ne ?"
Anında kocaman açılan gözleriyle aynanın karşısına geçen arkadaşıma gülümsedim.Her ne olursa olsun biz aynı bizdik.Ben en üzücü olayda bile gülümsemeye ve gülümsetmeye çalışırken Burcu da sivilce denilince ödü patlardı.Doğa'nın kıyamet kopsa umrunda olmazdı, Berk ise ne olursa olsun asla uykusunu kaçırmazdı. Hatta üzüntüsü uyuyarak azaltmaya çalışırdı. Sonunda omzuma yediğim
yumrukla düşüncelerimden sıyrıldım."Hani sivilce falan yok.Sırf ortamı yumuşatmak için söyledin değil mi?"
Çatılan kaşları, sarı saçları ve kırmızı burnu her ne kadar gülme isteği uyandırsa da gülemedim.Hafif gülümseyip başımı salladım.
"Ölüm yok ya sonunda.Bu kadar ağlamak yeterli.Tatillerde hep beraber oluruz zaten.Şimdi kalan bir kaç günümüzü de sümüklü peçetelerle mi geçirelim istersin?"
Kaşları normal haline dönerken başını bana hak verircesine olumlu anlamda salladı.
"Güzel.O halde hemen gidip hazırlan ben de Berk ve Doğa'ya haber vereyim."
Beni kocaman öpüp hazırlanmaya koştu.Bense burukça gülümseyip Doğa ve Berk'i aradım.
***
"Hadi ama buraya surat asmaya değil birlikte vakit geçirmeye geldik."
Tam ağzını açmış cevap verecek olan Berk'i elimi kaldırarak susturdum.
"Hayır Berk.Birlikte surat asmamız demek birlikte surat asarak da vakit geçiriyoruz demek değil.Yani en azından ben bunu kastetmedim."
Düdak büzüp kollarını birleştirerek arkasını döndü.Gözlerimi devirirken artık sabrımın sonlarına gelmiştim. Nefesimi bıkkınca dışarı verdim ve ellerimi masaya vurarak ayağa kalktım.Asık suratlar bana dönerken ciddiyetimi korumaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN TOZU
ChickLitHer şeyi bildiğinizi sanıyorsunuz değil mi? Ailenizi,arkadaşlarınızı,gerçek dostlarınızı,en önemlisi de kim olduğunuzu...Peki ya bir gün aslında bildiğiniz her şeyin yanlış olduğunu öğrenseniz ne yapardınız? Sıradan bir kızdım ben.17 yaşında,ok...