Gelen Cevap!

370 51 29
                                    

Artık "Kızıl Köşe"deydim. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Elimi uzattım ve boynuma hasret o ipi tuttum. Tuttuğum an kendimi bir buz tabakasının üzerinde gibi hissettim. Sanki bu tabaka her an ayaklarımın altından kayacak gibiydi ya da ben onun üzerinden. Bu his beni çocukluğuma götürdü bir an...

*Çocukluğuma kısa bir yolculuk*

Dün geceden yağan kar, havanın soğuğunu kırmıştı. Ne zaman kar yağsa tepeye kaymaya giderdik çocuklarla. Ama bugün sabah erkenden kahvaltımı yapmıştım... Bütün gece, yağan karların yeryüzüne şefkatli dokunuşlarını seyretmiş ve uyuyamamıştım... Bazı günlerde su kesintisi yaşanır ihtimaline  karşı bodrumda sakladığımız büyük ve yassı su bidonunu aldım hemen. Bodrumdan çıkarken annem karşımdaydı. Güneş doğmadan kalkmış namazını kılmış. Tabi beni yatağımda görmeyince, bodrumda olduğumu tahmin etmekte zorlanmamıştı

-Evet küçük bey nereye sabahın bu saatinde?

-Anne ne olur... Biliyorsun bugün hava çok güzel! Dışarı çıkabilirim..

-Tamam ama üstüne bir şeyler giymen lazım.

Annem giydirme işinde çok hassastı. Dışarı çıkacaktım ve hasta olabilirdim. Bütün önlemlerin alınması ve olası tehlikelere karşı dikkatli olunması lazımdı. Bütün bunları düşünüyordu o an. Gözlerine keskin bir bakış yerleşmişti. Anne kuşun kanatlarının genişliğini hissettim üzerimde.

Ne olacağını biliyordum... Yufkalar hazırdı ve peynir olarak da ben. Annem bütün güvenlik önlemlerini almıştı. Evin kapısından çıkarken dönüp anneme baktım. Benden börek yapan o olmasına rağmen bir kaç kahkahayı tutamamıştı. Ayakta durmakta ve yürümekte zorlanıyordum ama teze karın ayaklarımın altında çıkardığı ses her şeye değerdi...

Elimdeki büyük yassı su bidonu ile evin karşısında ki tepeye çıkıyordum. kollarım ve bacaklarım sürekli iki yana doğru açılıyordu. Pelüş bebekler gibi görünüyordum galiba. İnatla kollarımı karnıma doğru çektim ama beceremedim bir türlü. Korkunç bir şeydi, pantolonumun altında pijama, onun altında içlik... Yine mont onun altında kazak onun altında vs. Kendimi Dünya gibi kocaman ve şişman hissediyordum. Dıştan içe doğru katmanlardan geçtikçe sıcaklık artıyordu ve bende ortasındaymış gibi yanıyordum.

Sonunda tepenin ucuna çıkmıştım. Hava soğuk olmasına rağmen, ben dünyanın merkezinde magma gibi kaynıyordum. Her an, yer kabuğundan, yeryüzüne fışkıracak ve sonra kuruyup kayaçlara dönüşecek gibiydim. Jule Verne'nin Dünyanın merkezine yolculuk kitabı gelmişti aklıma...

Bidonu yere koydum ve bir kovboyun atına bindiği gibi sol ayağımı kaldırıp bidonun üzerine oturdum. Elimde, sanki bir şapka varmış gibi kovboy selamını verdim herkese. Arkadaki seyircileri de unutmamıştım, tam onlara selam veriyordum, bidonun dengesini kaybedip aşağıya doğru kaymaya başladım. Çok hızlı kayıyordum ve nereye gittiğime odaklanamıyordum... Bidonun kontrolünü tamamen kaybetmiştim. En son hatırladığım, yokuş aşağı kayarken rampa şeklinde bir tümsek gördüğüm...

KIZIL KÖŞEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin