CENNET ÇİÇEĞİ: ÖĞRETMEN
çiçekti böcekti kuştu dağlar
koyundu kuzuydu çeşmeydi pınardı
tipiydi hava, borandı, kardı
soğuk kışların ardı cennetten bahardı
dağ başında bir çocuk doğdu
çiçeklendi sanki dağlar
dağlardan güneş açtı dağlar ışıklı kuştu
yerler yağmurdu çamurdu
çamur duvardan, toprak damdan evleri vardı
dağlar yeşillendi, mevsim bahardı
kırdı, çayırdı dağlar; çiçeğe demlenmişti bağlar
-yollar izlere gebedir adımlar yanında gelir zamanın-
uzun saçları gibi uzadı yollar
daldan düşen yaprak gibi düştü yıllar
yola çıktı, yolla aktı çocuk
ayağında kara lastik, sırtında yırtık gocuk
dağları aştı gitti çocuk
“elleri kalem tutsun, dilleri Kur'an okusun”
der dururdu annesi
elleri kalem tuttu çocuğun
A dedi ağaçlar güldü , annesi geldi aklına
B dedi baktı karşı bağlara Ak saçlarıyla babası geldi dünyasına
C dedi Canından can gitti çocuğun
ciğerini söker gibi söktü alfabeyi çocuk
öğretmen baktı gözlerine
gözlerinde annesi göründü öğretmenin
öğretmen konuştu annesi konuştu
öğretmeninin duruşu babasının duruşu
eğildi öğretmen gökkuşağı oldu çocukların dünyasına
çocuklar;
“ananız da babanız da benim artık” dedi
aklı almadı çocuğun
“Anam” dedi “benim cennetim”
“ Babam” dedi “kemiğim etim”
“İkisi de canıma nimetim”
dedi çocuk içinden
nice içler geçti hiçin içinden
dağlardan, derelerden, pınarlardan Su
yürekten dilekten, dudaktan zaman aktı
yüreğine baktı çocuk yıllara baktı
bir amansız hastalık yıktı dünyasını
kaybetti cennetini, anasını
zaman Toprak kaselerden içirdi gözyaşını
yudum yudum içti feryadını, anasının yasını
baktı can aynasına öğretmeninin
gözlerine yürek sürmesi çekti
içinden dedi “anam gibi baktı”
öğretmeni gülümsedi
gülücükleri annesiydi, bakışları annesi, kokusu annesi