Resim için çok teşekkürler @KubraSisman1
BÖLÜM 8
...KATİL...
Apollon sabırla bekliyordu. Athena inatçıydı. Fakat Apollon, istediğine ulaşmak söz konusu olduğunda Afrodit'den bile daha inatçı olabiliyordu. Saatlerdir oturduğu yerden hareket etmemişti. Gözlerini ise Athena'nın üzerinden ayırmıyordu.
Athena ile birlikte, kimsenin yerini bilmediği mahzenine ışınlanmalarının üzerinden saatler geçmişti. Gün doğmuş, yaşam tekrar canlanmıştı. Fakat onlar için zaman hiç ilerlemiyor gibiydi. Athena da en az Apollon kadar inatçıydı. Bağırmış, kavga etmiş, mahzenin altını üstüne getirmişlerdi. Apollon odayı mühürlediği için Athena dışarıya çıkamıyordu. Bu nedenle de öfkeden adeta kudurmuş ve Apollon'u iyice pataklamıştı. Fakat Apollon, öleceğini bilse bile Athena konuşmadığı sürece onu serbest bırakmamakta kararlıydı.
Tartışmaların, inatlaşmaların ve pataklanmanın ardından ikisi de ayrı köşelere çekilmiş ve sessizliğe gömülmüşlerdi. Saatlerdir bu sessizliği koruyorlardı. Athena mahzenin en uç köşesindeydi. İki bacağını da sağ tarafa doğru kıvırarak yerde oturuyor, dimdik duran sırtını duvara yaslıyordu. Kollarını göğsünde birleştirmişti ve saatlerdir mahzenin karşı duvarına bakıyordu. Göz kapakları haricine hiçbir uzvu hareket etmiyordu. Apollon ise onun çaprazındaki duvardaydı. Tıpkı Athena gibi yerde oturuyordu. Sağ bacağını öne doğru uzatmış, yukarıya çektiği diğer bacağına ise sol kolunu yaslamıştı. Sırtı ve başı soğuk duvara dayalıydı.
Saatler, günler, yıllar hatta yüzyıllar boyunca bu şekilde kalabilirdi. Sevdiği kadına korkusuzca, özgürce ve doyasıya bakabiliyordu. Her bir uzvunu zihnine defalarca kazıyordu. Onun mest eden kokusunu sınırlama olmadan özgürce soluyabiliyor, mahzeni dolduran sıcaklığını teninde hissedebiliyordu. Melekleri kıskandıracak kadar güzeldi. El değmemiş, kırılacakmış gibi görünen fakat içinde dişi bir kaplan barından bir melek...
Apollon'un her bir uzvu saatlerdir adeta ibadet ediyordu. Son nefesiymiş gibi her defasında doyasıya kokusunu içine çekiyor, onu son kez görecekmiş gibi zihnine görüntüsünü kazıyordu. Güneş tanrısı için bundan daha güzel bir an yaşanabilmesi mümkün değildi.
Ne zaman ona kalbini, ruhunu ve tüm benliğini kaptırdı anımsayamıyordu. Zaten aşkı da tehlikeli yapan şey tam olarak buydu. Mekan ve zaman, aşk için her zaman belirsizdi. Bir anda ve aniden... O an gerçekleşene kadar, kalbin sadece bedenin için atıyorken o andan sonra artık kalbin bir başkasına ait oluyordu. Ciğerlerini dolduran her soluk yaşamak için değil, onu biraz daha görebilmek umuduyla yaşamak için çekiliyordu.
Apollon içinde her şey birden olmuştu. Athena ile birlikte büyümüş, hayatının büyük bir kısmını onunla birlikte geçirmişti. Fakat o zamanlar Athena, Apollon için özel değildi. Afrodit ya da Persephone gibiydi. Fakat Zeka tanrıçası, kalbinin surlarını yıkıp oraya bir şekilde girmeyi başarmıştı. Küçük bir gülümseme, masum bir temas ve insanın zihnini okuyormuşçasına derin bakan o gözler... Athena'nın sahip olduğu her şey zamanla, usul usul Apollon'un içine işlemişti.
Athena'nın tavrı ve sözleri saatlerdir zihnini kemiriyordu. Saklı bahçede sorduğu sorunun cevabını merak ediyor, onu üzen şeyin ne olduğunu öğrenmek istiyordu. İçindeki o kahrolası ses, Athena'nın kırgın kalbinin sebebinin, kendisi olduğunu haykırıyordu. Bu nedenle gerçeği öğrenmeyi daha çok arzuluyordu.
Athena neyi hatırlayıp, hatırlamadığını sorgulamıştı? Hatırlaması gereken şey neydi?
Saatlerdir bu soruları kendine yöneltiyor ve tüm hayatını neredeyse gözden geçiriyordu. Ancak hiçbir şey mantıklı gelmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Aşk 'Dolunayın Şarkısı' (Düzenleniyor / Devam Edecek)
FantasíaKitabın telif hakları bendedir. Herhangi bir durum karşısında gerekli işlemler yapılacaktır. Gözlerinizi kapatın ve Dolunayın şarkısına kulak verin. Size gerçek aşkı fısıldayacak... Savaşın ardından Olimpos dağı yaralarını sarıyor, gaflet uykusundan...