Not; hikaye Revenge'ın finalinin hemen ardından başlayacak.
...
Alıntı 1Genç kadın gördüklerinden emin olamıyordu. Şaşkınlıktan adeta küçük dilini yutmuştu. 'Aman tanrım! Aman tanrım! Hayallerim sonunda gerçek oluyor!' diye haykırdı içinden. Bedeninin her bir uzvu heyecandan titriyor, sırtında ter tanecikleri yuvarlanıyordu. Gözlüklerini düşürdüğü için net göremiyordu. Fakat yanlış görmesi imkansızdı.
O -yüzünü net göremediği adam- tıslamış ve diğerinin boynuna eğilmişti. Onu öpüyor olamazdı öyle değil mi? Onu ısırıyordu. Öyle olmalıydı! Paige başka türlüsünü kabul etmiyordu.
Ya adamlar gay ise? diye düşündü genç kadın. Sokak arasında iş pişiriyor olma ihtimalleri vardı. Belki de zevkleri buydu. Birbirlerini ısırmaktan hoşlanıyorlardı. Isırılan adam önce bağırmış ardından inlemişti. Paige'in omuzları hayal kırıklığı ile çöktü. Onun görmek istediği şey bu değildi. Onun görmek istediği şey bir vampirdi! Fakat yine yanılmıştı. Karşısındaki adamlar muhtemelen iş pişiriyordu. Zavallı insan beyni ve görmeyen gözleri onunla alay edercesine oynamıştı. Yine...
Okuduğu kitaplardan dolayı oluşan vampir takıntısı annesinin aşağılama konusuydu. Muhtemelen Paige'in bu halini görse yine bağırarak, aşağılar ve tanrının cezası olduğunu, hiçbir işe yaramadığını ve evden defolup gitmesi ile ilgili her zamanki konuşmasına başlardı.
Genç kadın gözlerini kısarak iki adamı daha net görmeye çalıştı. Fakat havanın karanlık olması ona yarar sağlamıyordu. Hâlâ dizlerinin üzerindeydi. Yağmurdan dolayı ıslanan yerler, genç kadının pantolonunun dizlerini ıslatmıştı. Paige yere düşürdüğü gözlüğü bulabilmek için sessizce emeklemeye başladı. Bir eliyle sürekli yeri yokluyor ve düşürdüğü gözlüğünü arıyordu. Sakar olmak onun lanetiydi. Sessizce homurdandı. Çirkin olmakta onun lanetiydi. Çok fazla zayıf olması da lanetiydi. Yüzündeki çilleri, bakımsız turuncu saçları, tahta gibi düz göğüsleri, büyük ayakları, koca ağzı, düğme kadar küçük burunu... Her şeyi lanetiydi. Paige her bir uzvundan nefret ediyordu. Bir insanın bu kadar orantısız olması da bir başarıydı.
Çoğu zaman annesinin de söylediği gibi lanetli olduğunu düşünüyordu. Her sabah onu, geri zekalı olduğunu söyleyerek uyandıran annesi vardı. Alkol ve sigara kokan o yaşlı cadı Paige aşağılamaya bayılıyordu. Genç kadının aklında sorunlar olduğunu, işe yaramaz ve hantal olduğunu baş belası olduğunu söylerdi hep. Önceleri onu dövüyordu da. Fakat en azından Paige artık buna izin vermiyordu. Daha doğrusu saklanıyordu. Annesinin ne zaman sızacağını iyi bilirdi. O saatlerde eve gider o ayılmadan evden çıkardı.
Diğer insanlar içinse Paige görünmezdi. Sadece sokakta yürürken büyük ayaklarına takılıp düştüğünde ya da birine çarptığında fark ediliyordu. O anlarda da herkes dudaklarını büzüp Paige süzüyor, ardından alay edercesine gülüyordu.
Genç kız sefil hayatındaki mutluluğu kitaplarda bulmuştu. Kütüphane onun için kurtuluş noktasıydı. Gerçek mutluluktu. Onlarca kitap devirmişti. Tüm o karakterler onun arkadaşıydı. Tüm o yakışıklı erkekler onun aşkıydı. Zaman zaman aklında sorun olduğunu o da düşünüyordu. Yani hangi insan vampirlerin gerçekten var olduğuna inanırdı? Hangi insan onlardan birini görme umuduyla yaşardı? Hangi insan geceler boyunca onlarla ilgili araştırmalar yapıp kanıt arardı? Hangi insan tıpkı kitaplarda olduğu gibi, bir vampirin hayatına aniden girip onu sefil hayatından kurtarmasını isterdi?
Sadece ben diye düşündü Paige.
Gözlüklerini ararken biraz ilerisindeki adamın onu gördüğünü fark etmedi. Ellerinin çamur oluşuna homurdanırken, adamın yavaş adımlarla ona yaklaştığını da görmedi. Tam arkasında ayaklarının dibinde yerde duran gözlüğü eline aldığında da onu hissetmedi. Eliyle sert ve soğuk yeri yoklarken birden farklı bir cisme değdi. Genç kız yüzünü buruşturarak dokunduğu cisme baktı. Bu bir ayakkabıydı. Siyah, deri ve gerçekten büyük bir ayakkabı. Genç kadın yavaşça başını kaldırdı. Az önce diğer adamı ısıran kişi tam karşısında dikiliyordu. Paige'ın gözleri kocaman açıldı ve seslice yutkundu.
Adam ona tepeden bakıyordu. Yavaşça dizlerinin üzerine çöktü. Yüzleri birbirine çok yakındı fakat Paige hâlâ onu göremiyordu. Gözlerini kıstı ve onu görebilmek için aptalca bir cesaretle yakınlaştı. Adamın soğuk soluğu yüzünü yalayarak geçiyordu.
''Bunu mu arıyordun?'' Adamın ses tonu ve yoğun aksanı Paige'i soluksuz bıraktı. Dizlerinin üzerinde emekler pozisyonda olduğu için şükrediyordu. Yoksa yere yığılabilirdi. Adamın neyden bahsettiğini anlaması biraz zamanını aldı. Elinde tuttuğu gözlüğü görünce kekeleyerek ''E-evet'' dedi ve dizlerinin üzerinde doğrularak aceleci hareketlerle gözlüğünü alıp gözüne taktı.
Birkaç kez gözlerini kırpıştırdı ve karşısında beliren görüntü nedeniyle azıcık kalan mantığını da yitirdi. ''Aman. Tanrım!'' Paige'in gözleri adeta yuvalarından düşecek ve yerde öylece yuvarlanacaktı. Büyük ağzı sonuna kadar açılmıştı. Gerçekti! O gerçekti!
Adamın gece kadar siyah saçları, pürüzsüz beyaz teni, masmavi gözleri, düz burnu kemikli çenesi kesinlikle salya akıtacak türdendi. Fakat genç kadını sevinçten delice tepinip evet! evet! diye haykırmak istemesine neden olan şey dudağının kenarından akan kandı. O bir vampirdi öyle olması gerekiyordu.
Nefes almayı unutmuştu. Ciğerleri nefes alması için adeta ona yalvarıyordu. Hızlıca nefes aldı ve kendi tükürüğüyle boğularak adamın yüzüne doğru öksürdü. Adamın yüzü tiksinme ifadesiyle buruştu. Paige ise buna aldırmadı. Çamurlu elini kaldırdı ve adamın yüzüne bastırdı. Adam yüzünü buruşturup geri çekilmeye çalışsa da Paige buna izin vermedi. Çamurlu elleri adamın yüzünde siyah lekeler bırakarak ilerlerken genç kadının ağzı hâlâ açıktı.
''Buz gibi soğuksun.'' diye fısıldadı. ''Kusursuz bir güzelliğin var.'' Elleri adamın önce boynuna oradan önü açık olan deri montundan içeriye kaydı. Adamın düz karnına elini bastırırken ağzı sanki mümkünmüş gibi daha da açıldı ve garip sesler çıkardı.
''Ahh tanrım! Ah tanrım bunlar düşündüğüm şeyler mi?'' diye sordu kendi kendine. Kesinlikle elinin altında hissettiği şeyler karın kasıydı. Genç kadının yanakları utançla kızarırken elleri tekrar adamın yüzüne yöneldi.
Maxwell karşısındaki çelimsiz insana kafa karışıklığı ile bakıyordu. Kadının çamurlu elleriyle yüzünü kirletmesi yetmiyormuş gibi birde deney hayvanıymış gibi çenesini tutarak sağa sola oynatıyor ve onu inceliyordu. Tek kaşını kaldırarak garip bir ifade ile genç kadına baktı.
Genç kadının parmakları Maxwell'in dudakları üzerinde gezindi ve bir sonraki saniye Maxwell'in hiç tahmin etmeyeceği bir şey yaptı. Çenesini aşağıya çekerek parmağını ağzından içeriye soktu. Uzun parmaklar vampir dişlerini keşfedince yemyeşil gözleri kocaman açıldı.
''Ahh köpekler kıçımı ısırsın ki sen vampirsin!''Paige, aklı yerine geldiğinde kafasını defalarca duvara çarpacak ve yaptıkları için kendine lanet okuyacaktı. Kim bir adamın bedenini sapık gibi yoklayıp, ağzından içeriye parmaklarını sokardı ki?
Maxwell burnunu kırıştırdı ve kadının çamurlu ellerini ağzından çıkarttı. Neden tüm zihinsel kaçıklar onu bulmak zorundaydı? Hangi normal insan böyle davranabilirdi ki? Kadın önce onu yoklamış sonra parmaklarını ağzına sokmuştu!
Öfkeyle soludu. Üzerini silkeleyerek ayağa kalktı. Kadın onun vampir olduğunu anlamıştı. Muhtemelen onu avlanırken de görmüştü. Sıkıntıyla iç çeken Maxwell kısa bir an kadını süzdü. Sarsak adımlarla ayağa kalkmaya çalışırken hâlâ ona bakıyordu. Yemyeşil gözleri her an bulundukları yuvaları terk edecekmiş gibi gözüküyordu. Büyük ağzı sonuna kadar açılmıştı.
Sıradan bir insana göre oldukça uzundu. Yüzünde kırmızı kırmızı noktalar vardı. Turuncu uzun saçları dağınık bir şekilde topluydu. Yataktan yeni kalkmış gibi görünüyordu. Kadınsı değildi. Başına bir şapka geçirse Maxwell onu ergenlik dönemindeki bir oğlan sanabilirdi. Görüntüsü her şeyi ele veriyordu. Toplumda göz önünde bulunmayan, çok arkadaşı olmayan, inek tiplerdendi. Bu da Maxwell'in işini kolaylaştırıyordu. Bir başka insana gidip bu gece gördüklerini anlatsa bile kimse ona inanmazdı. Yani onu öldürmek zorunda değildi! Omzunu silkti ve kadını arkasında bırakıp, ellerini cebine soktu ve ilerlemeye başladı.
''Hey bekle beni! Dur! Adın ne senin? Edward? Lestat? Drakula? Bones?'' Maxwell durdu ve yüzünü buruşturdu. Bu kadın ona romanlardaki vampir karakterlerin isimleri ile mi sesleniyordu? Kadın gerçekten de deliydi! O anda Paige koşarken aniden Maxwell'in sırtına çarptı.
''Ah kahretsin.'' dedi soluk soluğa. ''Seni yakalamaya çalışıyordum. Hem nereye gittiğini sanıyorsun? Daha beni ısırmadın!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Aşk 'Dolunayın Şarkısı' (Düzenleniyor / Devam Edecek)
FantasiaKitabın telif hakları bendedir. Herhangi bir durum karşısında gerekli işlemler yapılacaktır. Gözlerinizi kapatın ve Dolunayın şarkısına kulak verin. Size gerçek aşkı fısıldayacak... Savaşın ardından Olimpos dağı yaralarını sarıyor, gaflet uykusundan...