Karakterler ve kurgu değişmeden sadece olay örgüsünde düzeltmeler olmuştur. İyi okumalar. 🖤
-----
Geçmişin izi yaşadığımız ana sıçrarsa temiz sayfaları unutmak kanlı bir lanetten öteye gidemezdi.
Biz mahkumduk.
Yelkovanın akrebe aktığı o zehirli zamanın içinde yok olup boşluğa savrularak karanlıkta ruhumuzdan bir şeyler kaybetmeye mahkumduk.
Ardımda bıraktığım adımlara baktığımda aralarında masum, paytak olanları bulmam imkansızlaşmaya başlamıştı. Koyu, kirli lekelerin paçalarımdan damlayarak o masum adımları ezip geçtiğini görebiliyordum.
İnce bir çizgi olmamıştı hiçbir zaman hayatımda. Ya kalın bir ipte yürümeyi başaramadığım zamanlarım olmuştu ya da ince bir telde bir hokkabazın yapamadıklarını yapmıştım.
Ortası yoktu. Ortası hiçbir zaman olmamıştı.
Tehlikeli bir kızdım. Başka bir kızın oynadığı oyuncaklar pembe renkte oyuncaklar olurken benim oyunlarımın sonu ya canıma mal olacak raddeye gelirdi ya da karşımdaki insan zarar görürdü.
Pembe oyuncaklarla oynayacağım yaşta hayatın nasıl bir boşluk olduğunu kavramıştım. Ailenizin çocuğum ondan uzak dur dediği bir kızdım.
Ailem sayesinde.
Gözümü küçük, küflü, yıkıntı bir gecekonduda ya da şaşalı bir köşkte açmamıştım. Onları yaşamım içinde kaybetmemiştim veya onlarla yaşamımı sürdürmüyordum.
Terkedilmek kelimesini ergenlik çağında sevdiğim çocuktan değil, süt dişlerimin özgürlüğünü ilan etmediği bir yaşta hayatı pek temiz olmayan bir adamın kapısının önüne koyularak öğrenmiştim.
Murat Arslan.
Kendi ortamında Büyük Abi olarak bilinen adamın ellerinde büyümüştüm. Bahçesindeki ağaçlardan dahi gösteriş akan evinde yaşarken birkaç aylık kapısına bırakılan belalı bir kızı korumaktı tek amacı.
Saflığı bu kadar kirin içinde öğrenememiş genç, asi kızı.
Berva Arslan'ı. Yani beni.
Adım bulunduğum günün fırtınalı oluşundan konulmuştu. Adının anlamını taşıyan bir kız olsam da hiçbir zaman kendi içimdeki savaşa karşı galip gelememiştim.
Oyunlarımı tehlikeli oynamayı severdim. Dansı bile. Risk benim hayatımdı.
Geçmiş ile çok büyük sorunlarım olması hayatımı hiçbir zaman etkilemezdi. Cesurdum. Güçlü ve bir o kadar da hırçındım. Elde edemeyeceğim şeyler kısıtlıyken elimden gidenlerin haddi hesabı yoktu ve bu yüzden öfkeliydim. Ve öfkem, insanların ruhunu emebileceğim kadar güçlüydü. Hayatıma değen izlerin hepsi karanlıktan, kirden geçiyordu.
Ben buydum. Ve bu olmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyecektim.
Kaybettiklerimi kazanana kadar.
Soğuk, buz tutmuş kaldırım taşlarına botlarımın ağırlığıyla hüküm sürerek basarken hava kararmış, güneş bir defa daha sırtını çevirmişti dünyaya.
Ay yavaş yavaş gökyüzündeki yerini alırken sahte ışığı altında gölgem ardımdan beni takip ediyordu.
Bugün arabayı almamış, okuldan çıkışta yürümeyi tercih etmiştim. Sırtımdaki çantanın kulpunu daha sıkı şekilde tutup adımlarımı biraz daha sıklaştırdım. Siyaha yakın göz harelerim tanıdık sokağı tararken diğer evlere oranla biraz daha lüks evin pencerelerine baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK İZLER (DÜZENLENİYOR)
Teen FictionKaranlık dünyanın tam ortasına atılmış beyaz noktadan ibaret bir sokak; Çıkmaz. İnsanların gelip geçtiği, arabaların korna bastığı, hayvanların kendilerine yuva bulduğu ama insanların aldığı nefeste boğulduğu o Çıkmaz'da bir Kuyu saklıydı. İnsanlar...