Rüveyda'dan
Elimde poşetle eve doğru yürürken bir taraftanda eve nasıl gireceğimi düşünüyordum. Tekrar yukarı tırmanmam imkansızdı. Acaba kapıyı çalıp eve öylemi girmeliydim? Ama mantıken düşününce büyük ihtimalle elimdeki poşette ne olduğuna bakmak isteyeceklerdir. Sonuçta hiç kimse bir insanın akşam akşam diş fırçası ve diş macunu almak için evden kaçıp markete gideceğine inanmazdı. Bende olsam ne yapar eder o poşetin içinde ne olduğuna bakardım. Neden diş fırçası ve diş macunu alacağım demiştim ki? Neden düşünüp daha iyi bir mazeret bulmamıştım? Neyse artık olan oldu. Eve girmenin bir yolunu bulurum elbet.
Yolda yürümeye devam ederken bir kedinin çöp kutusunun üzerine, oradanda bir evin penceresine atlayıp içeriye girdiğini görmemle olduğum yerde durdum. Acaba bende eve pencereden mi girsem, ne yapsam? Karan pencereleri kapatmıştı ama ya.. Off allahım off.. Nedir bu başıma gelenler yarabbi? Ama bir dakika ya..
Elimi cebime atıp cüzdanımı çıkarttım ve orda olmasını umud ederek cüzdanın içini açıp baktım. Ve.. Evet ordaydı! Allahım sana şükürler olsun! Sonunda eve girmenin yolunu bulmuştum. Çok zekiyim ya..
Ya ne demezsin. Diş macunu ve diş fırçası alma bahanesini bulmandan ne kadar zeki olsuğun belli oluyor.
Ya genemi sen be. Bi rahat bırak beni iç ses. Bi git başımdan ya! Git!
Ama ben senin iç sesinim. Senden ayrılmam mümkün değil ki.
Sesini kes o zaman!
Peki.
Oh be sonunda gitti ya.
Aslında mantıken ben hep burdayım. Yani hiç gitmiyorum.
Bak hâlâ konuşuyor ya!
Tamam tamam. Bu sefer cidden sustum.
Şükür!
**********
Güneş'ten"Arel.. Kes şunu." diye bir kez daha uyardım. İki saattir boynumu öpüp duruyordu ve ben inanılmaz gıdıklanıyordum.
"Hadi ama bebeğim benim çok hoşuma gidiyor." deyip tekrar boynumu öptüğünde koltukta gülerek geri çekildim ve "Gıdıklanıyorum."dedim.
"Biliyorum ve en çokta bu yüzden hoşuma gidiyor." deyip beni itikleyerek koltuğa yatırdı ve üstüme uzandı. Bende boş durmayıp ellerimi tişörtünün eteklerinden içeriye soktum ve karın kaslarını okşamaya başladım.
"Vay amk siz burda sevişirsinizde şimdi. Ben odama çıkıyorum." dedi Gökay ve oturduğu koltuktan kalkıp odadan çıktı. Bu çocuğun halide hiç iyi değil amk ya. Yedi ay oldu ama hâlâ acı çekiyor. Unutamadı bir türlü.
Gerçi düşünüyorumda Arel olmasa ben yaşayamazdım lan. Çocuk yine iyi dayanıyor.
Arel çenemi tutup gözlerini gözlerimle birleştirdi. Kaşları çatılmıştı.
"Ne oldu bebeğim. Ne düşünüyorsun?" dediğinde elimi yanağına koyup usulca okşadım.
"Sadece bir an için kendimi Gökay'ın yerine koydum. Senin olmadığın düşüncesi bile bitiriyor beni. O nasıl dayanıyor acaba? Yedi ay oldu ona dokunmuyor, öpmüyor, görmüyor bile. Ben seni birkaç saat görmeyince delirecek gibi oluyorum. Yedi ay sensiz asla kalamazdım."
"Gökay fazla güçlü. Dayanmaktan başka çaresi olmadığının farkında ve en önemliside onun bir gün geri döneceği umuduna tutunarak yaşıyor ve kendini güçlü olmaya zorluyor." dediğinde ona sıkı sıkı sarıldım ve suratımı boynunun girintisine gömdüm.
"Beni sakın bırakma. Ben dayanamam." dediğimde kollarını bana sıkıca doladı ve "Asla." diye cevap verdi.
**********
Karan'dan
Rüzgarın başının altındaki kolumu yavaş yavaş çekip başının altından çıkardım ve yatakta doğruldum. Uyanmaması için çaba gösteriyordum. Çünkü onu biraz fazla yormuştum. Derine inmeyeli uzun zaman olmuştu ve biraz fazla canını yakmıştım ama o beni mutlu edebilmek için katlanmıştı. Benim bitanem, herşeyimdi o.
Eğilip dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum ve yataktan kalktım. Pantalonumu giydikten sonra odadan çıkıp mutfağa doğru yöneldim. Miğdem kazınmıştı.
Mutfağa girip ışığı açmamla onu görmem ve ardından elindeki bardağın düşüp kırılma sesinin mutfakta yankılanması bir olmuştu.
"Buğra.?" diye şaşkınlıkla konuştuğumda "Sessiz ol." diyerek beni uyardı. Başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım.
"Geri mi döndün?" diye sorduğumda "Belli değil henüz. Gökay'ı görmeye geldim." diye cevap verdi.
"Eğer tekrar gideceksen onun karşısına çıkma Buğra. Canı çok fazla yanıyor."
"Biliyorun ama onu özledim."
"Anlıyorum. Peki onu seviyorsan neden bırakıp gidiyorsun?"
"Zamanı geldiğinde hepiniz nedenini öğreneceksiniz zaten. Şimdi onun yanına gidebilir miyim?" dediğinde başımı sallayarak onu onayladım.
**********
Buğra'dan
Odadan içeri girdiğimde kalbimi bir sızı kapladı. Gökay'ım uyurken bile huzursuz görünüyordu. Ben yokum diye huzurlu bir şekilde uyuyamıyordu bile. O kadar çok canını yakmıştımki şimdi yanına gidip, o yatağa girip, ona sarılmayı, onunla uyumayı hakediyormuydum bilmiyordum. Bildiğim şey onu canımı verebilecek kadar çok sevdiğim ve deliler gibi özlediğimdi. Ona dokunabilmeyi, öpebilmeyi, sesini duyabilmeyi, bana 'Seni seviyorum.' deyişini o kadar çok özlemiştimki..
Farkında olmadan ayaklarım yatağa doğru hareket etmeye başladığında kalbim deli gibi çarpıyordu.
Yanına ulaştığımda elimi usulca yanağına koydum ve okşamaya başladım. Ardından dayanamayıp yorganı kaldırdım ve yatağa onun yanına yattım. Yüz yüzeydik ve Gökay'ım o kadar masumduki.. Acı çekiyordu, delicesine canı yanıyordu ama masumiyetini asla kaybetmiyordu. O iyiydi. Beni görmeyi hakediyordu. Şu an burda bulunduğumu bilmeyi hakediyordu.
Ellerimi yanaklarına koydum ve dudaklarımı dudaklarıyla birleştirip onu yavaşça öpmeye başladım. Birkaç saniyelik öpüşümün ardından gözlerini zorlanarakta olsa açtı ve şaşkınlıkla bana bakakaldı.
"Buğra.." deyip elini yanağıma koyduğunda yanağımdaki elini tutup indirdim ve elinin içini öptüm.
"Burdayım." diye fısıldadığımda gözünden tek damla yaş düştü ve ağzından tek kelime çıktı. Beni paramparça eden bir kelime..
"Gitme.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gay ve Lezbiyen Okulu
Teen FictionGökkuşağı serisi 1. Kitap 2015 🏅Lez- 38 🏅Merak- 52 🏅Savaş- 688